20

2.4K 208 92
                                    

Yalnız ölecekti.

Bencilce değil miydi bunu düşünmek? Ölmeyi sorun ediyor olsa içinde olduğu duruma zaten hiç düşmezdi.

Karnını sarmış ellerine baktığında kendini kusacak gibi hissetti, ama bunu yapacak kadar bile gücü olduğunu sanmıyordu.

Sorun yok, diye düşündü, ama ellerini karnından çekemiyordu. Doğum yapalı 3 gün olmuştu. Her ne oluyorduysa, karnını korumasına gerek yoktu. Bebeği güvendeydi. Herkesi yanıltmıştı, Luhan hiç de doğum yapamayacak kadar güçsüz değildi, yapmıştı. Gördüğü en güzel ve en küçük şeyi dünyaya getirmişti. Yanı başında uyuyan şey, minicik kızı, o tam anlamıyla eşsizdi.

Onu bir daha asla göremeyecekti.

Bunun şu an olması çok saçmaydı. Hamileliğinin son aylarını yalnız geçirmişti, onun iyiliğini isteyen herkesten, bebeğini ondan almasınlar diye sevdiği herkesten kaçarak.

Ve şimdi de, tam da kendini hazır hissetmişken, onların karşısına çıkmaya hazırken, doğumda hiç hissetmediği bir şey hissediyordu.

Ölüyordu.

Karnı üstüne birleşmiş elleri içgüdüden fazlasını işaret ediyordu. Ellerinin altındaki bölge mosmordu, soğuktu ve çok sertti. O daha yaşarken vücudu elleri altına ölmeye başlamıştı.

Korkuyordu. Usul usul horlayan bebeğinin yüzüne baktığında gözleri yaşlarla doldu ve hıçkırmamak için başının altındaki yastığı ısırdı. Kızını uyandırmamalıydı, onu böyle görmesine izin veremezdi.

Bitmesini istedi, sadece bu hayatın değil, tüm hayatların, her şeyin bitmesini istedi. Bu anı hatırladığı sürece asla hayatına devam edemezdi, bebeklerini daha babasına tanıştıramadan ölmenin, onu kiralık bir odadaki küçük bir yatakta, cesediyle yalnız bırakmanın acısı katlanabileceğinden çok daha fazlaydı.

"Luhan," omuzları sarsıldı. "Luhan, donuyorsun, tanrı aşkına."

Gözleri aralandı ve yaptığı ilk şey etrafına bakmak oldu. Etraf loştu; zifiri karanlık değil. Yanında bir bebekle yatmıyordu, sadece kanepeye kıvrılmıştı. Alfa hemen yanındaydı.

Sesli sesli ağlamaya başladı.

"Yalnız," diye hıçkırdı. "Onu yalnız bıraktım."

Alfa afallamış görünüyordu.

Doğruldu ve karnına rüyadaki ağrılardan biri saplanmayınca kendini daha iyi hissetmedi. "Onu bırakıp- onu bırakıp gittim..." diyebildi burnunu çekerken. Başı göğsüne çektiği dizlerine düştü. "Bencilliğim yüzünden- onu kimseye göstermedim ve-"

"Luhan-"

"Ona ne olduğunu bilmiyorum!" diye bağırdı. "Ben gittikten sonra ona ne oldu? Günlerce orada yattıysa ve sadece onunla ilgilenmem için ağladıysa ve sonra da-" uyandığından beri ilk defa Alfa'nın yüzüne baktı. "Onu buldun mu?"

Alfa cevap vermedi.

"Söylesene!" Bilekleri sertçe kavranana kadar Alfa'nın göğsüne indirdiği yumrukların farkına varmamıştı bile. Hareket etmeyi nihayet kestiğinde, sesi de kısıldı ve hıçkırıkları küçük sarsılmalarla yer değiştirdi. "Söyle," dedi güçsüzce, yalvarırcasına Alfa'ya baktı.

Alfa'nın yüzünde acı dolu bir ifade belirdi. "Neyden bahsettiğini bilmiyorum, Luhan."

"Onu aramadın bile, değil mi?" diye fısıldadı. "Onu hiç istememiştin zaten."

Alfa'nın tuttuğu bilekleri adamın göğsü üstündeydi. Oturdukları küçük kanepede ona öyle yaklaşmıştı ki, Luhan soğuktan titreyen vücudunun, onunkiyle ısındığının az çok farkındaydı.

Far as fate, close as galaxyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin