18

2.3K 203 61
                                    

Kısa not: Bu bölüm Alfa'nın Luhan'ı aramaya gitmeden hemen öncesinde yaşananları anlatıyor.

"Alfa," diye selamladı Lana, başı saygıyla eğilmişti. Beta'nın yanından geçerken Sehun kabaca homurdandı, odadan çıkmaya karar verdiğinde görmeyi dilediği ilk yüz Lana'nınki değildi.
Kadın bunun farkında değildi ki, sürünün kalanıyla buluşmak için alt kata inerken Sehun'u takip etti. "Alfa, biliyorsunuz ki Sohi o gün sinirlerinizin bozuk olduğunun farkında."

Sehun göz ucuyla ona baktı.

"O da sizin gibi, günlerdir odasını terk etmedi. Ne kadar üzgün olduğunuzu biliyor ve sizi affetmeye hazır. İsterseniz toplantıdan önce gelip sizi görmesini-"

"Lana," Sehun yürümeyi sürdürdü. "Luhan'dan haber var mı?"

Beta peşinden geldiği halde ona cevap vermeden önce hatırı sayılır bir süre duraksadı. "Hayır," dediğini duydu ve cevabın bu kadar olduğundan emindi çünkü ilk günden beri söz konusu Luhan olduğunda Lana'nın ağzından laf cımbızla alınıyordu. "Jay ile güvende. Haber beklemenin anlamı yok, Seh-"

Sehun boğazını temizledi.

"Alfa," diye düzeltti Lana utanç içinde.

Sehun toplantı odasına girmeden önce, ona başka bir şey söylemedi.

Onu Seohyun karşıladı.

"Sehun!" Ablasının neşesi yüzünü görmesiyle dağıldı. "Bu ne hal?" diye sordu sitemkarca. "Uyumuyor muydun?"

On gündür odandan çıkmadın, uyumadıysan ne halt ediyordun? Seohyun'un demek istediği buydu, muhtemelen girişinde durdukları salon böyle bir laf karşısında Alfalarına olan saygılarını yitirecek bir sürüyle dolu olmasa, derdi de.

"İyiyim," diye geveledi onun yanından geçmeye çalışırken. Ablası buna izin vermedi, yüzünde her daim bulunan muzip ifadeden eser yoktu, Sehun'a öfkeyle bakıyordu. Haklıydı da, Seohyun iki ay önce çıktığı seyahatten döneli bir hafta olmuştu ve Sehun onunla kaç kelime konuşmuştu? Üç falan mı? Büyük ihtimalle.

"Sorun ne?" dedi kısık sesle. "Neden böyle görünüyorsun? Kaybolmuş köpek yavrusuna benziyorsun!"

Kaybolmadım, diye düzeltti Sehun içinden. Kaybettim.

"...ve on gündür o odadan çıkmadın! Sen orayı sevmezsin bile!"

Sehun ona gülümsedi ama muhtemelen daha çok yüzünü ekşitmiş gibi görünmüştü. "Seni görmek güzel, Seohyun." diye mırıldandı ve güçsüz çıkan sesi yüzünden kendinden nefret etti çünkü odanın içine atacağı bir adım sonra otoriter bir Alfa'ya dönüşmesi gerekiyordu, gardını indirmek için doğru zaman değildi. Karşısındaki kim olursa olsun.

Sürü onu gördüğünde ayaklanmıştı, Sehun saygıyla eğilen başlara basitçe selam verirken ciddi ifadesini korumaya özen gösterdi, birkaç günü kendisiyle geçirmiş olması hiçbir şeyi değiştirmemeliydi. O -acınası bir şekilde- hala Alfa'yı.

Yanlarında yerini almadan önce ihtiyarları selamladı. Onların yüzünde de sürünün kalanındaki tatminsiz ifadeyi görmüştü. Onları suçlayamazdı, sürü en son bu toplantılardan birini yaptığında dinç ve uyanık bir Alfaları vardı. Güçsüz ve hasta görünen bir tane değil.

Zihni istemsizce o toplantıya dair görüntülerle doldu. O zaman tek düşündüğü Sohi'yi korumaktı, öyle aptaldı ki bu arzunun neredeyse sürüsüne karşı bütün sorumluluklarının önüne geçmesine izin vermişti. Başka bir sürüye savaş açmayı öne sürmüş ve saldırı planı hazırlamıştı. (Luhan onu kendine getirmeseydi ) bütün sürüyü ve kendisini öldürtecekti.

Far as fate, close as galaxyWhere stories live. Discover now