17

441 59 17
                                    

Bölüm parçası »»

Son Feci Bisiklet - Gece

~

Barlas korkunç bir kâbusla uykusundan uyandığında saat sabah sekize geliyordu. Evdeki derin sessizliğin nedeni Nilüfer'in yeni verdiği ismiyle Beyaz Diş'in henüz uyanmamış olmamasıydı. Normâl zamanlarda Barlas'ı uyandıran bu eski dostu oluyordu.

Genç adam gözlerini ovalayarak yerinden doğruldu, rüyasında ne gördüğünü hatırlamıyordu ama bunun bir önemi yoktu. Kâbuslarına çoktan alışmıştı, onlarla yaşamaya ayak uydurması gerekiyordu, o kadar.

Ağzındaki kötü tat ve susuzlukla güne pek de iyi bir başlangıç yaptığı söylenemezdi ama buna rağmen eskisi kadar kötümser değildi güneşe karşı, gündüze karşı.

Oyalanmadan telefonunu eline aldı, Nilüfer ile oldukça uzun ama bir o kadar sanal bir sohbet etmişlerdi. En başa dönerek ilk mesajdan itibaren tekrar okudu yazdıklarını, cümlelerin üzerinden geçerken gözleri aklında genç kızın yüzünü canlandırdı. Şu anda okuduğu mesajları yazarkenki yüz ifadesini hayal etmekten alamadı kendini.

Her ne kadar karşılıklı oturup konuşmanın yerini tutmasa da, Barlas her bir kelimeyi keyif alarak yazmıştı. Genç kız hakkında bir sürü yeni şey öğrenmişti. Korkutucu olan, öğrendiği şeylerin ona yetmemesi, daha fazlasını istemesiydi.

İşte bu yüzden, bugün de kafeye gidecekti. Oraya gittiğinde ne bulmayı umuyordu, henüz emin değildi ama genç kıza ne kadar yakın olursa o derece mutlu oluyordu.

Ve yaşadığı onca şeyden sonra, mutluluğu hak etmişti.

Kısa bir günaydın mesajı yazarak Nilüfer'e gönderdi. Okuyunca çok soğuk geliyordu ama genç kızın gününün güzel geçmesini gerçekten istiyordu.

Sonraki yarım saat boyunca uzun bir duş aldı, dudaklarındaki ıslık yabancıydı ve üzerinde durmayacak kadar tanıdık. Mutluluğun onu sardığından haberi bile yoktu.

Bir kâse kahvaltılık gevrek ve sallama çayla geçiştirdiği kahvaltıdan sonra mavi, kareli oduncu gömleği ile siyah bir pantolon giydi. Saçlarını ensesinde dağınık bir topuzla topladı ve çoktan uyanmış, peşinde dolanan köpeğine biraz mama bırakıp telefonuyla cüzdanını yağmurluğunun cebine koyup evden çıktı. Son iki gündür Alf'i biraz ihmâl etmişti, hayatındaki çoğu şeyin önceliği geri planda kalıyor ve yerini genç kızın adı alıyordu.

Çoğu şey gibi, Barlas bunun da farkına varmamıştı.

Yolunu uzatarak yürüdü, otobüse birkaç durak sonra binecekti. Kulaklığını evde unutmuştu ancak umrunda değildi, şarkılar kadar güzel olan bir kızın sesini dinlemek istiyordu yalnızca.

~

Mutluluk üzüntünün aksine saklanabilen bir duygu değildir, mutlu insan ne yapar eder belli eder kendini. Ama üzüntü... O öyle bir duygudur ki, hep arkaplanda kalmıştır ve alışmıştır insanların içinde yaşamaya.

Uzun zamandır üzüntüsünü içinde yaşayan Nilüfer için mutluluk, çok yeniydi ve onu gerçekten tanıyan biri kilometrelerce öteden anlayabilirdi mutluluğunu.

Sabah gülümseyerek uyandı, ilk defa severek kahvaltı hazırladı ve babasını uyandırdı. Birlikte kahvaltı yaptılar ve adam masayı toplarken genç kız okul için hazırlandı. İki mesaj vardı, biri Barlas'tan ve diğeri Egemen'den. Barlas'ın gönderdiğini sona bırakarak bildirimi açtı.

Egemen, yeni bir çalışanın alındığını yazmıştı.

Bugün kafeyle Egemen ve onun attığı mesaja göre işe yeni başlayan İkra ilgilenecekti, çalışmaya başlarken yaptıkları anlaşmaya üçü arasında sıranın olmasını sağlıyordu. Ve o sıraya göre bugün, Nilüfer okula gidecekti.

Kahvaltıdan sonra üzerine siyah bir pantolon ve yakası açık gri bir tişört giydi, son zamanlarda yemeğe daha çok dikkat ediyordu. Ve vücudundaki değişimleri hissediyordu, daha önceden üzerinden düşecek gibi olan pantolon şimdi tam oturuyordu. Yaşıtı çoğu insan bundan hoşlanmazken o biraz daha sağlıklı göründüğü için mutluydu, kimse kemikleri sayılabilecek insanlara sağlıklı gözüyle bakmazdı. En azından Nilüfer böyle düşünüyordu. Kalın paltosunu da hızla üzerine geçirdikten sonra evden çıktı, babası o hazırlanırken çıkmıştı.

Otobüse binip okuluna gitmeden önce daha fazla geciktirmeden Barlas'ın mesajına bakıp cevap yazdı.

"Günaydın, ne yapıyorsun?" -Nilüfer

Aradan beş dakika geçmişti ki, genç kız tam otobüse binerken telefonunun titrediğini hissetti. İyi bir yer bulup oturana kadar bakamamıştı telefonuna.

"Dürüst olmak gerekirse senin yanına, kafeye geliyorum." -Barlas

Bir an Nilüfer'in yüzü sevinçle aydınlandı ancak bu, kısa sürdü. Dün hiç okul hakkında konuşmamışlardı.

Eğer genç adam kafeye giderse onu bulamayacaktı.

"Eğer orada olsaydım bu çok güzel olabilirdi. Ama bugün okula gidiyorum." -Nilüfer

Kurduğu cümleden üzüntüsü anlaşılmıyordu ama Barlas'ın mesajından sonra gerçekten bugün kafeye gitmeyi istemişti. Duraksamadan bir mesaj daha yazdı.

"Saat on birde bir saatlik aram var. Okula gelmek ister misin?" -Nilüfer

Mesajı beklerken not defterini ve ders programını çantasından çıkardı. Otobüste geçirdiği zaman azımsanmayacak bir miktardaydı ve bunu değerlendirmenin çeşitli yollarını bulmuştu.

Önce kulaklıklarını takıp en sevdiği müziklerden birini açtı, en çok fazla tanınmamasını seviyordu dinlediklerinin. Daha sonra da ders çalışmaya başlamadan kendini çok sevdiği bir kütüphanede olarak hayal etti.

Nilüfer, mutsuz hissettiği bazı zamanlar için kendine hayalî bir kafe oluşturmuştu. Bu kafenin bir kütüphanesi vardı, şarkılar özenle seçilirdi ve sadece çok özel olan insanlar girebiliyordu. En güzel kahveler pişiriliyor ve başka hiçbir yerde yetişmeyen çiçekler saksılara konuluyordu, garsonların servisleri her zaman hızlıydı. Güzel bir mekândı.

En azından Nilüfer oradayken kendini mutlu hissediyordu.

Telefonuna gelen mesajla hayalindeki kafeden çıktı ve dersine döndü, Barlas cevap olarak okulunun adresini istemişti.

Yüzündeki gülümsemeyi bozmadan okulunu yazdı ve onu bir gün hayalî kafeye davet etmeyi düşündü. Güzel bir fikirdi.

Ve Nilüfer otobüs yolculuğuna, her zamankinden daha mutlu bir şekilde devam etti.

Ölü Ruhun ÇığlığıWhere stories live. Discover now