28

343 57 6
                                    

Bölüm parçaları »»

Perry Como - Killing Me Softly With Her Song

Ed Sheeran - Way Home

Pilli Bebek - Gündüz Yüzlü Kız

~

Haftalar sonra Nilüfer, okulunun ayarladığı salonda yapılan mezuniyet töreninde isim sırasına göre sahnenin arkasında bekliyor, Barlas ise Nilüfer'in babasının yanında seyirci koltuğunda oturuyordu.

İki gün önce Nilüfer babasına Barlas'tan bahsetmişti ve bu sabah da tanışmışlardı. Saçları kırlaşmaya başlamış adam kızının bir arkadaşı, gerçek bir arkadaşı olduğu için seviniyordu. Her ne kadar biraz büyük dursa da Barlas, kafa dengi ve sohbeti hoş olan bir insandı ve onunla zaman geçirmek Nilüfer için de babası için de güzeldi.

Dakikalar birbirini kovalayıp uzun konuşmalar yapıldı, öğrenciliklerinin son günlerini yaşayan gençler heyecandan titreyen adımlarla öğretmenlerinden diplomalarını aldı ve gururla kabaran göğüslerle velileri elleri acıyana kadar alkış tuttu onlara.

Barlas da yeniden mezun oluyormuş gibi hissetmişti kendini, ailesini ve onların gururlu bakışlarının kendisi üzerinde olduğunu hatırlamıştı. Nilüfer'in neler hissettiğini anlıyordu.

Kepler havaya atıldıktan sonra bir daha alınmamak üzere yerde bırakıldı ve en sonunda, arkadaşlar birbirleriyle konuşmak için bir araya toplandılar, aileleri de onların yanına gitmişti.

Bu curcunaya katılmayan birkaç kişi ile aileleri çıkış tarafına ilerlemeye başlamışlardı. Nilüfer de bunların arasındaydı. Birkaç kez konuştuğu insanların dışında okulundan kimse ile yeniden görüşmeyecekti, hatta bir kez daha düşündükten sonra derslerde karşılaştığı bu insanlarla bile bir daha karşılaşmayacağına emin oldu.

Ayağı kalkmış bir şekilde onu bekleyen oki adama doğru ilerledi ve önce babasına sarıldı, birbirlerini sıkıca kucaklarken babası Nilüfer'in kulağına "Seninle gurur duyuyorum." diye fısıldadı.

Hayatının en güzel gününü yaşayan kızın keyfini iki kat daha arttırmıştı bu sözler.

Daha sonra babasından ayrılıp ona gülümseyerek bakan Barlas ile el sıkışıp resmi bir şekilde sarıldı. Ancak bazı ruhlar vardır ki bedenlerinin en ufak temasında bile birbirlerini tanırlar. İki ruh en yakınını bulmuş gibi sevindi bu ufak sarılmaya.

Nilüfer yanaklarına hücum eden kanı engellememişti ama yüzüne ufak dokunuşlarla yapmış olduğu makyaj kamufle ediyordu onu.

Barlas'ın getirmekte ısrar ettiği fotoğraf makinesiyle birkaç resim çekip daha sonra bakmak üzere genç adama uzattı makineyi Nilüfer, eşyalarını getirmek için zaman istedi ve birkaç dakika sonra elinde sırt çantası ve ufak bir karton çanta ile arka taraftan gelmişti.

"Barlas, yemeğe gidiyoruz, geliyor musun?"

Nilüfer'in babası, Barlas'a bakarak konuşmuştu. Hem kızıyla baş başa olmak istiyordu, hem de onunla yalnız kalınca sıradan bir yemek olmasından korkuyordu. Her akşam zaten sessizlikle yemek yiyorlardı, belki yanlarında genç adam da olursa rutinlerinden farklı bir şekilde sohbet edeceklerdi.

Barlas az çok tahmin ediyordu adamın isteğini, bu yüzden aralarındaki yabancı olmamak ve aile ortamını bozmamak için başını olumsuz anlamda salladı. Ancak Nilüfer onun konuşmasına engel oldu.

"Lütfen gel, hem yeni haberleri bir kez daha konuşuruz. Babamın öğrenmesi gerek."

Barlas iknâ olmaya zaten dünden razıydı, bu saatte eve gidip zamanın geçmesini beklemek istemiyordu. Dışarıda, güzel bir yemek yemeyeli uzun zaman olmuştu. Nilüfer'i onaylamak için konuştu.

"Peki... O zaman bildiğim çok güzel bir yer var, sizi oraya davet ediyorum."

Nilüfer ile babası kısa bir an bakıştıktan sonra başlarını salladılar, Barlas ailesinin yanına otobüsle gitmiş ve uzun zamandır kullanmadığı arabası ile dönmüştü. Ona kalsa İstanbul trafiğine arabasını asla sokmazdı ama kurmayı düşündüğü iş için gerekliydi araba. Acil bir durum olduğunda otobüs ya da taksi beklemek istemiyordu, uzun zamandan sonra araba kullanmak da ona hala normâl bir insan olduğunu hatırlatmıştı.

Kalabalığın arasına katılmayıp Barlas'ın arabasına doğru ilerlediler, sonraki yarım saati Barlas ile Nilüfer'in babası Barlas'ın işi hakkında konuşarak geçirmişlerdi.

Nilüfer arka koltukta camdan dışarıyı izlemişti, araba yolculuklarında konuşmayı pek sevmezdi. Hele şimdi bir de aklında annesi ve ablası vardı, kim bilir belki de eğer doğduğu gün hiçbir sorun çıkmasaydı bugünü ailecek kutlayacaklardı, annesi ona sürpriz olarak yemek hazırlayacaktı elleriyle. Birçok kişiden anne yemeğinin tadının farklı olduğunu duymuş ancak hiç tadamamıştı.

Bazen fazlaca hayal kurup tüm ailesinin yaşadığını düşünüyordu, onu hiç bırakmadıklarını... Boğazında düğümlemeye başlayan hayallerinin etkisiyle gözleri doldu, nefesi kesildi. Çok değil, kısa zaman önce kendine söz vermemiş miydi? Kendine ve Barlas'a? Ağlamayacaktı hani?

Ancak bazı sözleri tutmak mümkün olmuyordu, tüm o sözler zamanla ölüyor ve kalbindeki mezarda birikiyordu. Anlaşılan o ki, Nilüfer'in ruhu da şimdi arabadan çok uzaktaydı, tutulamayan sözler mezarlığına bir ziyaret yapıyordu.

Önde oturan iki adam ise genç kızın bu halinden bihaber, konuşuyorlardı.

"Eskiden aile şirketimizde çalışıyordum, şimdi ise bir kafe açmak istiyorum. Hatta birkaç emlakçı ile görüştüm ve kendime göre birkaç liste çıkardım."

Dikkatini yoldan ayırmadan bir anlığına arkadaki Nilüfer'e baktı, konuşmadan oldukça uzak görünüyordu, hatta yüzündeki ifade genç adamın içindeki bir yerlere dokunmuştu. Merak etti, ne düşünüyordu kız? Neden solmuştu yüzü birden bire?

Bunu şimdi sorup öğrenemezdi ama aklına gelen fikir ile Nilüfer'i de konuşmaya dahil etmek istedi, bu yüzden babasına ithafen konuştu ancak aslında niyeti genç kıza seslenmekti.

"Hatta belki Nilüfer bahsetmiştir, aşçı olarak onunla çalışmak istiyoruz."

Düşüncesi işe yaradı ve Nilüfer, kendi adını genç adamın sesinden duyunca bakışlarını camdan çekip onlara baktı. Bir yandan da onlara fark ettirmeden sesini düzeltmeye çalışıyordu.

"Efendim?"

"Planımızdan, hani mezun olduktan sonraki..."

Başını olumsuz anlamda salladı ve cam kenarından ortaya doğru geldi.

"Şu son haftada mezuniyete hazırlanmakla geçirdim, konuşmaya fırsat olmadı."

Babası daha fazla sessiz kalamadı ve merakla konunun ne olduğunu sordu. Kızından, yanıt gecikmemişti.

"Yemekte konuşuruz diye düşünmüştüm ama söyleyim bari, hani mezuniyetten sonra nasıl bir iş bulacağımı konuşmuştuk ya baba. Barlas bana kafede çalışıp çalışmayacağımı sordu."

Kabul ettiğini hemen söylemedi.

"Sence nasıl?"

Adam biraz düşündü, bu sırada lokantaya gelmişlerdi ve Barlas arabayı bırakmak için bir yer bakıyordu.

"Çok iyi düşünmüşsünüz ama biliyorsun, çalışmak zorunda değilsin."

Kızının büyüdüğünü kabul etmek, Nilüfer'in babası için zor olacaktı ama bunu yanlarında Barlas varken konuşmak istemiyordu. Bu yüzden çok fazla yorum yapmadı, şimdilik...

"İnan bana, benim için iyi olacak bu ama gerisini yemekte konuşuruz."

Bu sırada Barlas arabayı durdurup arabadan inmişti.

Arkasından Nilüfer ile babası da indi ve son olmayacağı belli olan yemeğe doğru ilerlediler. Daha sık karşılaşacaklardı artık.

Ölü Ruhun ÇığlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin