31

310 48 4
                                    

Bölüm parçaları »»

Cem Adrian - Her Aşkın Bir Şarkısı Var

Guns N' Roses - November Rain

Sia - Bird Set Free

~

Kısa bir kahvaltı ve birer bardak çaydan sonra, günü boşa harcamamak için hemen yola çıktı Barlas ile Nilüfer.

Sekiz dokuz yıl önce son model sayılabilecek bir arabanın içindeydiler ve Nilüfer'in yeni yeni dikkatini çekiyordu bu. Mezuniyet günü aklı oldukça doluydu ve Barlas'la iyice konuşamamıştı.

İkisinin de adını bilmediği yabancı, yetmişlerden kalma bir şarkı vardı arabanın içinde ve o sesin arasına genç kızınki de karıştı.

"Senin araban mı, soramadım geçen gün."

Barlas araba kullanırken eskisinden çok daha dikkatliydi, sevdiklerinin öldüğü kazayı sanki o yapmış gibi hissediyordu. Hiçbir zaman kendisine itiraf edememişti ama araba sürmeye bu kadar ara vermesinin sebebi buydu. Ancak onca zamanın ardından sanki hiç bırakmamış gibi alışkındı şoförlük yapmaya.

Nilüfer kendisine bunu sorana kadar fark etmemesi de şaşırtıcıydı.

"Evet, aldığım ilk araba bu. İstanbul'da değildi ve gelirken bununla geldim."

"Zor olmadı mı onca yolu tek başına gelmek? Keşke uçak ya da otobüsle gelseydin..."

Sesindeki endişe aptalca bir iç güdüyle genç adamı mutlu etmişti. Uzun yolculuk yapmaya alışık değildi normalde ama kendini zorlamadan, dinlene dinlene geldiği için çok fazla hissetmemişti yolun uzunluğunu. Bunu Nilüfer'e söylediğinde ise yine de içi rahat etmedi genç kızın.

"Olsun, yine de bir daha tek başına uzun yola çıkma. Beni ürkütür yollar ve arabalar."

Otobüste birbirlerine oldukça yakın olmuşlardı ve birkaç dakika ikisi de birbirinden habersiz aynı uzun yola birlikte çıkmayı düşündü, şarkı değişip yerini Türkçe bir parça alınca Barlas aklına gelen soruyu sordu.

"Ehliyet almayı hiç düşündün mü?"

Bu fikir dünyanın en korkunç şeyiymiş gibi ürperdi önce, o etrafına dikkat etmezdi. Her gün geçtiği yolun üzerindeki mağazaların isimleri bile yabancıydı ona. Araba kullanmak dikkat gerektiriyordu ve Nilüfer buna oldukça uzaktı.

"Hayır... Sanmıyorum, toplu taşıma ile oldukça mutluyum ben."

Bu düşünceyi desteklemek için gülümsedi ve cevap olarak Barlas'tan da aynı gülümsemeyi aldı.

"Benim şoförlüğüme kaldın yani."

Onu onaylarken birden nasıl bu kadar yakın olduklarını düşündü. Kimseye açmadığı kadar açmıştı kendini ve şükürler olsun ki ondan da aynı tepkiyi almıştı.

Önce emlakçıya, daha sonra emlakçı ile birlikte açmak istedikleri kafeye gittiler.

Yaşı kırkı aşmış gibi duran adamın saçları önden dökülmüş ve adının Semih olduğunu öğrendikleri adam geri kalanını uzatıp ensesinde topuz yapmıştı. Bakımsız ve yağlı bir görünümü vardı ancak yüzündeki gülümseme ve giydiği takım elbise onu canayakın kılıyordu.

Gittikleri ilk kafe tam bir hayal kırıklığıydı ve onu izleyen üç tanesi de öyleydi.

Tam umutlarını kaybedip geri döneceklerken baktıkları Bakırköy yakınlarındaki kafe kaybolan umutlarını onlara geri verdi.

Kafe, devren satılıktı ve satan kişi İstanbul'dan ayrıldığı için elden çıkarıyordu burayı.

Mekan üç katlıydı ve tam hayalini kurdukları gibiydi, terasının yanı sıra bodrum katı da genişti ve önceki sahibi gayet güzel düzenlemişti. Yabancı adamın tuhaf bakışlarına aldırmadan kendi aralarında plân yapmaya başladılar.

"Bu köşeye kitaplık koyarız, nargile de olur ve kolonlar da şurada..."

Barlas'ın hevesle anlattıklarına katıldı, onun aklında ise yemek listesi vardı ve bir an önce mutfağı görmek istiyordu.

"Menüye nasıl karar vereceksin, neler olacak listede?"

Emlakçının sahte bir şekilde öksürüp konuşmasıyla daldıkları hayalden uzaklaştılar. Bu kararsız çiftten bıkmıştı, şimdiye kadar kaç ev gezerdi başka birileri olsaydı.

"Kararınızı verdiniz mi?"

Genç adam başını salladı, evet, kararını vermişti.

Önce bazı evrakları imzaladı ve geri kalanını ertesi gün halletmek üzere ayrıldılar oradan.

Yorgun ama mutlu bir şekilde arabaya bindikleri zaman saat yediye geliyordu, Barlas akşam yemeği için Nilüfer'i evine davet etti.

Babasına haber verdiği için rahattı genç kız, kısa bir araba yolculuğundan sonra Barlas'ın arabayı bir yere bırakmasını bekledi ve sonunda kendini merdivenleri tırmanırken buldu.

"En üst katta mı oturuyorsun?"

"Evet, asansör var ama pek tercih etmiyorum. İstersen binebiliriz?"

"Yok hayır, ben de asansör kullanmayı sevmem."

Evin kapısının önüne gelene kadar son konuşmaları bu oldu, daha sonra Barlas kapıyı açıp "İşte geldik..." diye mırıldandı.

Onları Beyaz Diş karşıladı, Barlas'tan uzun süre uzak kalmaya alışık değildi ve ne zaman Barlas ortalarda olmasa onun daha çok üzerine düşüyordu.

Genç adam, Nilüfer'in etrafı incelediğini görünce elinde olmadan belki de ilk defa alıcı gözüyle baktı kendi evine.

Etrafa yılların getirdiği onun da yardımcısının da düzeltemeyeceği bir düzensizlik hakimdi ve şimdi fark ediyordu ki, bunca zaman eksikliğini hissettiği şey eve genç kız girince bir anda ortadan kaybolmuştu.

Ölü Ruhun ÇığlığıDove le storie prendono vita. Scoprilo ora