20

332 59 25
                                    

Bölüm parçaları »»

Bryan Ferry - Johnny & Mary

Cem Adrian - Şeker Prens ve Tuz Kral

~

Bir otobüs yolculuğu ve yaklaşık on dakikalık yürüme yolundan sonra Barlas geldikleri yerin bir park olduğunu gördü.

Buraya gelirken sevdikleri yemekler ile şarkılar hakkında konuşmuşlardı ve genç adam şaşırmıştı.

Çünkü sabah kahvaltı ederken Nilüfer'in kolaya verdiği tepkiyi ufak bir şey sanmıştı ama anlattıklarına bakılırsa Nilüfer sağlıklı beslenmeye dikkat ediyordu. En azından son birkaç aydır.

Kendisi hakkında neredeyse hiçbir şey anlatmamış bir adama göre bencilce bir istek ve çifte standart olabilirdi ancak Barlas, Nilüfer'e dair en ufak şeyleri bile öğrenmek istiyordu.

Bunun tek nedeni meraktı. Kesinlikle başka bir şey değil. En azından adam öyle olmasını umuyordu.

"İşte burası!"

Barlas ellerini ceplerine sokup tabelaya baktı, yürüyüş yolunun göz alabildiğine uzandığı, çevrede ağaçların ve küçük bir de büfenin olduğu bir parktı burası.

Çardaklar, ağaçların arasına rastgele dizilmişti ve birçoğu çoktan dolmuştu. Aileler, günün en güzel saatlerini çocuklarıyla birlikte değerlendiriyorlardı.

Barlas ve Nilüfer de adımlarını birbirine uydurarak ilerlemeye başladı.

"Şurada bir bank var ama asıl olay orası değil. Gel benimle."

Nilüfer çocukça bir heyecanla adımlarını hızlandırdı ve Barlas da içinde büyüyen mutlulukla peşinden gitti.

Genç kız önce büfenin önünde durmuştu.

"Limonata mı meyve suyu mu?"

Barlas ellerini cebine uzatmıştı ki Nilüfer'in başını sallamasıyla durdu ve olanları anlamaya çalıştı.

"Sadece soruya cevap ver lütfen, burada misafirsin."

"Peki o zaman... Vişneli meyve suyu olsun."

Nilüfer büfenin içine girip biraz çikolata ve kendisi için limonata, Barlas için de meyve suyu alıp hepsini poşete koydu. Ücreti ödeyip Barlas'ın yanına döndüğünde onu elleri cebinde beklerken buldu.

Bir an korktu, ya o küçük oyundan keyif almazsa? O zaman ne olacaktı? Derin bir nefes aldı ve ilk defa kuşkularını bir tarafa atıp içinden geldiği gibi davrandı.

"Şimdi tek yapmamız gereken boş bir yer bulmak."

On dakika boyunca Nilüfer'in istediği gibi bir yer aradılar. Hayal kurmayı severdi ve bunun için en mükemmel yerleri arardı.

Salıncakta sallanan çocukları geçtiler, yürüyüş yapan kadınları da... En sonunda çardakların bitip de yerlerini karşılıklı bankların aldığı kısma geldiler ve dedikodu yapan üç dört çocuğun iki bank soluna karşılıklı oturdular.

Nilüfer poşetten çıkardığı abur cuburları aralarında paylaştırdı ve kendi limonatasını hemen açıp bir yudum aldı. Yürümeyi seviyordu ancak bu sefer hızlı çarpan kalbi ve yürüdükleri onca yol onu susatmıştı.

Barlas, onun iştahla içtiği limonatayı ve bir yandan da tek eliyle açmaya çalıştığı çikolatayı hayretle izliyordu.

"Yemekten kalkıp geldiğimizi biliyorsun herhalde?"

Nilüfer limonatasını yuttuktan sonra gülümsedi ve kafasını salladı.

"Ama bu çikolata, açlıkla alakası yok ki."

En mantıklı açıklamayı yapmış gibi kendinden emin bir şekilde gülümsedi. Barlas da onu haklı bularak omuz silkti.

"Peki şimdi ne yapacağız?"

Nilüfer ciddileşerek kucağındaki poşeti ve limonata kutusunu yanına koydu ve boğazını temizledi.

"Daha önce hiç hayalî bir kitapçıya gittin mi?"

Barlas, genç kızın söylediklerini ve karşısındaki ciddi görüntüsünü düşündü. Eğer Nilüfer'in yüzünde bu bakış olmasaydı kahkahalarla gülerdi ancak her halinden ciddi olduğu anlaşılıyordu. Bu yüzden oturduğu yerde biraz aşağı diğer kayıp daha rahat bir oturma pozisyonu buldu, bacağını Nilüfer'in tam yanına uzattı ve evindeymiş gibi hissetti. Karşılıklı bankların en sevdiği özelliklerinden biri buydu.

Kafasını hayır anlamında salladı.

"Hayır, daha önce oraya gittiğimi sanmıyorum."

Nilüfer az önceki ciddi ifadesini bozarak açıklama yaptı.

"Bu hayalî kafede istediğin her şey var, her şeyi kendin seçip uyguluyorsun." Omuz silkti. "Ben genelde tek başıma giderim oraya ama gelmek istersen seni de alırlar. Önceden rezervasyon gerekiyor yalnız."

Barlas az çok tahmin etmişti oyunun nasıl işlediğini. Nilüfer gibi çikolatasını paketinden ayırdı ve elinde erimemesine dikkat ederek ısırdı. Henüz lokmasını yutmamıştı ama bu, konuşması için bir engel değildi ona göre.

"Tamam... Benim adımı da yaz listeye. Akşam birlikte gideriz eğer başkasına sözün yoksa?"

Nilüfer kocaman gülümsedi. Gülümsemeye de gittikçe alışıyordu ve nedense tüm gerçek gülümsemeleri karşısındaki adam içindi.

"Peki, akşam yedi senin için uygun mu?"

"Düşünmem gerek..." Kafasını kaşır gibi yaptı, Nilüfer merakla onu bekliyordu.

"...Hayır, o saatte bir işim yok. Köpekler girebiliyor değil mi? Beyaz Diş'i bu aralar iyice ihmal ettim, bize eşlik etmeyi çok ister."

"Tabii, ben de kedimi getirirdim ama o pek dışarıya çıkmayı sevmez."

"Akşam gelip alırım ben seni."

Genç kız başını salladı yeniden.

"Hayır, orada buluşuruz."

"Peki o zaman... Orada görüşürüz."

İkisi de verilmiş sözlerini doğrulamak için başlarını salladı, akşam yeniden konuşacaklardı ama şimdi tek yapmaları gereken tatlının ve parkın tadını çıkarmaktı.

Ölü Ruhun ÇığlığıWhere stories live. Discover now