Final

396 62 26
                                    

Ölü Ruhun Çığlığı'nı ilk kez düşündüğümde, olayları hatta karakterleri henüz oluşturmamışken aşağıdaki italik yazı aklımdaydı. Bir bakıma bu kısa yazı sebep oldu tüm kurguya. Ve tabii o şarkı, Bana Özel... Bu bölümü tüm kayıp ruhlara adıyorum. İyi okumalar.

"Kimsenin öldüğü yok, yaşadığı da. Herkes biraz var, o kadar..."
-Edip Cansever

Kimileri, bir beden olduklarını ve bir de ruha sahip olduklarını sanır. Ancak iş hiç de öyle değildir, herkes birer ruh ve bununla birlikte bir de bedene sahipler. Ölünce özgür kalacaklar ve kısıtlayıcı bedenleri geride bırakacaklar. Sadece bazıları biraz erken davranır, o kadar.

Bazı ruhlar mutludur, kahkahaları herkes tarafından duyulur ve şanslıdır onlar. İçleri hayat doludur ve etraflarına mutluluk yayarlar...

Ancak bazı ruhlar vardır ki, yaşadıkları bir olaydan, yıkıcı bir olaydan sonra azar azar ölmeye, yok olmaya başlarlar.

Acıları öylesine büyük, öylesine yıpratıcıdır ki çığlık atmaya, boşlukta umutsuzca yardım aramaya başlarlar. Ancak bu çığlıklar, kahkaha atan ruhların aksine kimse tarafından duyulmaz, fark edilmez. Ölmeye mahkumdur onlar. Çığlıkları boşlukta ilerler.

Ta ki... Ölmeye başlayan başka bir ruhun çığlığına karışana kadar, onun yankısına çarpıp duyulama kadar.

Hani derler ya, kimi ruhlar aşinadır birbirine diye, bu ruhların da birbirlerini tanımaları çığlıklarının birbirine karışmış olmasındandır.

Ölmemek için tek yapmaları gereken şey sesi dinleyip izleri takip ederek birbirlerinin bedenlerini bulmaktır.

Ancak bu şekilde ölümden kurtulabilirler. Daha mutlu bir şekilde yaşayabilirler.

Barlas ve Nilüfer, aynı kitaplıkta yan yana duran iki farklı kitabın yalnız, mutsuz karakterleri... Kendi kitaplarının en mutsuz, en pişman ve belki de en acı çeken karakterleriydiler ve tek çareleri birbirlerini bulmaktı. Sadece birlikte olurlarsa mutlu olacaklardı ancak ayrı kitaplara ait olduklarını sanıp birbirlerinden habersiz kendi mutsuzluklarını yaşıyorlardı.

Ancak mutluluk hızlı adımlarla onlara yaklaşmakta, birbirlerini çoktan buldular. Sadece anlamaları gerek.

§

Kabuslar.

Aradan onca zaman geçmesine rağmen hala bırakmıyorlardı Barlas ile Nilüfer'in peşini.

Beraber uyudukları her gece onlar için hazırlanıyor ve ikisinin de en zayıf noktalarından vuruyorlardı. Her seferinde de aynı korkuyu hissediyorlardı ancak artık yalnız değillerdi. Birbirlerine sahiplerdi ve kabuslarla karşı müttefiklerinin varlıklarını bilmek onları daha güçlü kılıyordu.

Akrebin üçü, yelkovanın ise on ikiyi gösterdiği bir gece Barlas önceki tüm kabuslarıyla boy ölçüşebilecek bir kabustan uyandı. Eskisi kadar uzun olmayan saçları birbirine geçmiş ve sırtı da ter içinde kalmıştı.

Hâlâ eski alışkanlıklarından kurtulamadığı için tişörtsüz bir şekilde yatmıştı ve uyandığında kollarının arasındaki Nilüfer kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu.

Sevdiği kadının yanında olduğunu bilmek adamın kabuslarla baş etmesini sağlıyordu ki yine aynı şey oldu. Derin bir nefes alarak göğsünü yastık olarak kullanan ve bacaklarını Barlas'ınkilere dolamış karısını rahatsız etmemeye çalışarak kendinden uzaklaştırdı.

Ölü Ruhun ÇığlığıNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ