Bölüm 11 'E-Emre!?'

58 5 0
                                    

Medyada Feris ve giydikleri

♣♣♣

Helen denen melek kılıklı cadı gittiğinde Eceyle oynamaya başladım.

"Yalnız, biz hala tanışmıyoruz." Komşumun oğlu konuştuğunda alayla sırıttım.

"Arda Aksoy, 20 yaşında, İngilterede okuyor. Babasının isteği üzerine eğitimine İstanbul'da devam edecek. Gecelerin prensi, magazincilerin ve kızların gözdesi. Sen beni tanımıyorsun ama ben seni tanıyorum." Deyip göz kırptım. Hepsinin ağzı açılmıştı.

"Mert artık hazırlanmalıyız yarın kamp var." Uyarımla Mert kafasını salladı bende kucağımda Eceyle eve girdim.

***

Dolabımın kapağını açtım ve içinden rastgele şeyler çıkardım. (Medyaya bakın işte anlatmaya üşeniyorum) Çıkardıklarımı giydikten sonra bazı yerlerinde mor detayları olan botlarımı ayağıma geçirdim. Ardından mutfağa girdim ve Mert'in yapmam için sabahtan beri başımın etini yediği mantıyı yapmaya başladım.

***

"Abyağağağa!!!" Gülerek kulaklarımı kapattım. Elindeki uçan balonlarla mutfağa giren Ece'nin koltuk altlarından tutarak kucağıma aldım. Masanın üzerine oturttuktan sonra tezgahın üstündeki muzlu dondurmayı kucağına koydum. Eline küçük kaşığı aldıktan sonra yemeye başladı. Bende yaptığım mantının sosunu yapmaya devam ettim.

***

Akşam yemeğini yemiş ve odalarımıza çekilmiştik. Ece'ye unicornlu pijamalarını giydirdikten sonra bende siyah bir askılı ve siyah şort giydim. Yorganı kaldırdıktan sonra Ece'ye girmesi için işaret verdim. Yatağa kahkaha atarak girdikten sonra oyuncak kedisine sarıldı. Saçlarına küçük bir öpücük kondurduktan sonra uyumasını bekledim. Uyuyunca ışığı kapatıp sessizce odadan çıktım. Mutfağa gittikten sonra dolaptan üç şişe bira aldım o sırada gördüğüm telefonumda aldım ve bahçeye daha doğrusu havuzun yanına gittim. Şezlonga oturduktan sonra birinin ağzını açtım ve büyük bir yudum aldım.

"Hey!" Gelen sesle kafamı sola çevirdim. Ne işi var bunun gecenin bu saatinde.

"Saat geç değil mi sen- ağov neden içiyorsun?"

"Sanane!"

"Beraber içelim o zaman." deyip şişelerden birine uzandığında eline vurdum ve elimdeki şişeden daha büyük bir yudum aldım ve onun eline tutuşturdum.

"Onlara dokunma sakın." Dedikten sonra diğer şişelerden birini açtım.

"Beni nerden tanıyorsun, hayatım hakkında kimse o kadar bilgi sahibi değil?"

"Ben herşeyi bilirim. Kelebek olmak bunu gerektirir."

"Kelebek mi?"

"Bana geldiğim yerde kelebek derler. İşimi sessiz ve bir o kadarda narin yaparım."

"Nerden geliyormuşsun peki?"

"Cenennemden. Welcome to Cehennem bayım." Diyip bir kahkaha patlattığımda ilk önce anlamsız bakışlar atsada oda güldü. 

"Hmm ateşli kelebek bunu sevdim." Sinirlenmiştim bunu bana o diyemezdi ensesinden tuttuğum gibi havuza attım. Bakışlarımı havaya kaldırıp gözyaşlarımın akmasını engellemeye çalıştım. Bakışlarımı aşağı indirdim. Siktir!

Yazar'dan

Mavi gözlerin sahibi genç kıza bakıp gülümsedi. Yaptığının onu hala sevdiğini gösterdiğini düşünüyordu. Kızın yaptığı hoşuna gitmişti. Tüm konuşmalarını dinlemişti. Ona ilk kez o 'ateşli kelebek' demişti. Keşke dedi adam içinden onu hiç bırakmaysaydım, kaybolmasaydım ortalıklardan.(Bundan sonraki Ferisin krizini yazarınız yaşadı.) Kız göğsünün üzerinde bir sızı hissetti. Sızı yavaş yavaş artarken tüm vücuduna yayılıyordu. Kaburgalarının sıkıştığını hissetti. Tüm vücudu zangır zangır titriyordu. Ellerine baktı garip bir şekilde duruyorlardı ve parmaklarını hareket ettiremiyordu. Kollarını kaburgalarına sardı ve yere çömeldi. Bu sırada Arda havuzdan çıkmıştı Feris' in o halini gördüğünde yanına gitti ve elini sırtına koydu. Titremesi birkaç metre öteden belli olmaya başlamıştı. Genç adam koşarak Feris' in yanına geldi. Hızla yanına oturdu ve omuzlarından tutarak onu kendi üzerine yatırdı. Kızın nefes alışverişleri hem derinleşmiş hemde hızlanmıştı bir yandan ağlıyor bir yandanda nefes almaya çalışıyordu.

"Nefes al kelebek lütfen." Diye yalvardı genç adam. Kız ellerini daha çok kaburgalarına sardığında dayanamayıp "Yapma şunu!?" Diye bağırdı. Arda yerinde sıçramıştı, kızın ağlaması şiddetlenmişti. Genç adam kızı omuzlarından kendine bastırdı.

"Kollarını tut." Dedi Arda'ya bakarak. Arda dediğini yaptı ve kızın kollarını tuttu.

"Mert!? Victoria!? Yardım edin!?!" Diye bağırdı adam o sırada mutfakta olan Victoria elindeki bardağı düşürmüştü. Hızla mutfağın bahçeye çıkan cam kapısına koştu. Yerde gördüğü manzarayla hemen bağırdı.

"Mert!? Çabuk?!" Cam kapıyı açıp hızla genç kızın yanına koştu. Gözü Feris' ten başkasını görmüyor gibiydi. Mert de geldiğinde hızla onu içeriye taşıdılar. Victoria hemen zorda olsa genç kıza ağrı kesici içirdikten sonra ağlaması sonlandığında uyku hapı verdi. Victoria arkasını döndüğünde gördüğü şeyle olduğu yere çakıldı. Ağzını birkaç kez açıp kapattıktan sonra kekeleyerekte olsa ağzından bir kelime döküldü.

"E-emre!?"

♣♣♣

Biliyorum bu bölüm biraz kısa oldu ama bölümün burada bitmesi gerekiyordu.  Çok yorgunum ve hala bacaklarımın yerinde olduğuna şaşırıyorum. Neyse yeni bölümü en kısa sürede yayınlamaya çalışıcam yeni bölüme kadar kendinize iyi bakın. Not: Asla ama asla yazarınız gibi AVMden eve kadar yürümeyin. Paranızı yazarınız gibi harcamayın ve otobüs için yanınıza para ayırın.

İlk fırsatta sevdiğinizi söyleyin çünkü öldüğünde artık çok geç olucak ben çok geç kaldım siz kalmayın olur mu?-Yazarın ufak bir ricası

Karanlığın SırrıWhere stories live. Discover now