Bölüm 16 'Nişanlı?'

22 3 1
                                    

Medyada Victoria namı değer Vicky (Victoria Lee) var iyi okumalar..

♣♣♣

Bir zamanlar eski bir dostum geçmiş asla peşini bırakmaz demişti. O gün ona hak vermiştim ve ben bugün o lafı boşuna etmediğini anlamıştım. Başınıza kötü bir olay gelir yada hayatınız boyunca yaşamışsınızdır. O zamanlar karanlıktasınızdır. Biri yada bir şey -zaman- sizi aydınlığa ulaştırır. Fakat öyle bir an gelirki tekrar o karanlıkta boğulursunuz. Şuan bunu yaşıyordum. Yavaş yavaş aydınlanıp kurtulmaya çalışırken siyah dumanlar beni ayaklarımdan tutup süratle geri çekmişti. Aslında yaşadığım bu durum pencerenizden dışarıya baktığınızda bir ışık görürsünüz o yıldızdır sizin gözünüzde. Fakat bir süre sonra yanıp sönmeye ve hareket etmeye başlar ve onun bir uçak olduğunu anladığınızdaki hayal kırıklığıdır. O an hayal kırıklığı yaşarsınız çünkü gökyüzünde ondan başka bir şey yoktur. Ne ay nede bir yıldız. Sonra karanlık kalır geriye saf siyahlık. Bazıları ne yapacağını bilemez ve korkar fakat bazılarıda karanlığa kendini teslim eder. Bazılarının dostu bazılarının düşmanı.

Karanlığa dost olanlar kalplerinde, ruhlarında yaraları olan kanatları kırılmış kişilerdir. Ondan korkanlar ise sevdikleri ve sevenleri olanlardır.

Aslında bu kadar efkarlı -duygusal- olmamın nedeni açıktı. Regl! Malesef bugün olacağını hesap edememiştim ve hazırlıksızdım. Neyseki Özlem ve Hande imdadıma yetişmişti. Handeyi bu dönemlerde benimsemeye başlamıştım. İyi kızdı ve bana zararından çok yararı olmuştu. Birden kulübenin ve ardından odadının kapısı açıldı ve Mert içeri daldı. Bir elinde nutella kavanozu vardı diğer elinide dizine yaslamıştı. Soluklarının arasından konuştu.

"Yetiştim, yetiştim. Huh!" Kendini yatağıma attıktan sonra neresinden çıkardığını bilmediğim kaşıkla kavanozu bana verdi.

"Aferin asker." Diye onu kutladıktan sonra yastığımı cam duvara dayayıp oturdum. Sıcak su torbasını da kucağıma koyup kavanozu açtım.

"Şu regl çok bokton bir şey." İyide o erkekti yani regl onu niye ilgilendiriyordu ki?

"Derken?"

"Siz regl ken birşey yapamıyoruzda ondan!" Diye hayıflandığında kafasına vurdum.

"Gerizekalı." Diye söylendim ama sesim ağzım çikolata dolu olduğu için boğuk çıkmıştı. Mert yanaklarımı sıkıp.

"Oy çok tatlısın sen böyle gidersen şirin baba şirineye tekmeyi basıp seni alacak haberin olsun." Deyip güldüğünde her ne kadar içimden onu kovmak gelsede gülümsedim. Çünkü bazen bir gülümseme gözlerden bile çok şey anlatıyordu. Bir anda hatırladığım soruyu Mert'e sordum.

"Sence biri benimle taşak mı geçiyor yoksa o hortlayıp geri mi geldi?" İç geçirdikten sonra başını salladı.

"Bilmiyorum."

Burak'tan

"Burak hadi kalk artık,  biraz daha geç kalırsan dün geceyi babana söylerim." Yüzümü yastığa gömüp uzun bir şekilde ofladım. Üzerimdeki yorganı tekmeleyerek attıktan sonra banyoya gittim. Başım fena halde çatlıyordu. Yüzüme soğuk su çarptım. Ama bu sadece ayılmama yetmişti. Bir çırpıda eşofmanımdan ve baksırımdan kurtulup kendimi soğuk suya attım.

***(15 dk sonra)

Saçlarımı elimdeki havluyla biraz kuruladıktan sonra havluyu odanın ücra bir köşesine hava yolculuğu yaptırıp odamdan çıktım. Mutfağa ulaştığımda babam,

"Nihayet oğlum yüzünü gören cennetlik." Diye sitem yaptı.

"Oğlun burdada sen yoksun Hikmet." Diyerek annem babama olan kırgınlığını belli etmişti.

Karanlığın SırrıWhere stories live. Discover now