Züppe... ( BÖLÜM 1)

520K 10.5K 2.1K
                                    

Ellerini geriye doğru açıp gerindi Elif. Bugünde yoğun, boğucu ve sıkıcı bir gün olmuştu.  Topuklu ayakkabısından çıkardığı ayağını ovalayıp yüzünü buluşturdu. Eve gitsem spor ayakkabı yada babetlerimi giysem diye düşündü, gözü saatine gitti mesai çıkışı, trafik, kalabalık, İstanbul...

"İki saat içinde yetişebilir miyim acaba?" diye mırıldandı kendi kendine.

Zor bir ihtimal olduğuna karar verip vazgeçti.

"Çantamdan bileğime yapıştıracak bir bant bulursam idare edebilirim" deyip gülümsedi.

Arabası da tam arıza çıkaracak haftayı bulmuştu. Bir hafta içinde maaşının hatırı sayılır miktarını taksilere harcamak zorunda kalmıştı. Zaten İstanbul şartlarında maddi olarak zorlanmasa bile kendi kendisini zor çevirebiliyordu. Şimdi de bu taksi masrafına eklenecek ekstralara ne yazık ki ayıracak daha fazla bütçesi yoktu. Bu günü acısını göz ardı edip bu ayakkabılarla tamamlaması gerekiyordu. 

Bilgisayarını kapatıp Tuğçe'ye şöyle bir göz attı. Yoğun şekilde bitirmeye çalıştığı bir işi olduğu belliydi.

"Ben çıktım anca yetişirim gibi gözüküyor. Bizim kraliçe çok bekletmeye gelmez zaten yarın dönüyor. Gitmeden mutlaka görmem lazım onu. Çok özledim" dedi heyecanla.

Tuğçe gözlüklerinin üzerinden burnunu kırıştırıp dil çıkardı.

"Ne varsa eskilerde var zaten. Eski kankini bulunca yenisini iki günde çöpe attın bakıyorum" deyip şımarık şımarık sırıttı.

Elif de Tuğçe'ye sitem eder gibi

"Aşk olsun maya senin de yerin çok özel " deyip eliyle abartılı bir kalp işareti yapıp sırıtarak göz kırptı. Ve ardından acele ile uzaklaştı.

Tuğçe arkasından

 "Bana maya deme" diye bağırırken kıkırdamasını durduramadı Elif.

İstanbul'a geldiğinden beri üç senedir en iyi arkadaşı Tuğçe'ydi. Sarı, çıtı pıtı, bıcır bıcır bir kız olduğu için bal arısına benzetirdi Elif onu. Onun için arı maya diye seslenirdi hep.
Tatlı dilliliği iyi kalpliliği de cabasıydı. Ancak Tuğçe'nin bu lakaptan pek hoşlandığı söylenemezdi. Her seferinde bana maya deyip durma diye suratını ekşitirdi. 

İzmir'in iki yakasının kızlarıydı onlar. Elif Karşıyakalı Tuğçe Göztepeliydi. İki semtin ezeli rekabeti bu iki kız arasında ezeli dostluğa dönüşmüştü. İzmir de bulamadıkları şans İstanbul da buluşturmuştu onları. Üç senedir birbirlerinin en iyi arkadaşı olmuşlardı.

Bastığı asansörün katına çıkmasını beklerken hala gülümsemesi silinmemişti yüzünden. Asansör gelip de aşağıya inmek için zemin kat düğmesine basınca çantasına elini atıp kaydettiği taksi durağının numarasını tuşladı Elif.

"Alo iyi akşamlar Artcan Holdinge bir taksi lütfen " diyerek telefonunu kapattı.

Ege Üniversitesi işletme mezunuydu Elif. Okul bitince ilk senesini İzmir'de girdiği bir şirkette çalışarak geçirmiş ancak İstanbul da ki bu iş karşısına bir arkadaşı aracılığı ile sunulduğunda hayır demeyi hiç düşünmemişti.

Aslında İstanbul hep gözünü korkutmuştu. Yaşamak için hiç aklından geçirdiği bir şehir olmamıştı. Ancak iş söz konusu olunca koşulsuz bir şekilde evet demiş ve üç senedir bu şehirde yaşamaya başlamıştı. Bir kaç başarısız ilişki de geçmişti başından burada. Ancak hiçbirisini ne sevmiş nede aşık olmuştu. Bu şehrin aşkları da kendi gibiydi. Yoğun bencil karmaşık ve mekanik...

BUZ KRALWhere stories live. Discover now