22 bölüm

51.4K 1.8K 51
                                    


Hayalkırıklıkları doludur içimizde. Çoğu zamanda sevdiklerimize karşı. Bizi en çok yaralayan, üzen, hiç beklemediğimiz biranda yüzümüze gülümseye gülümseye sırtımıza bıçağı ruhumuz bile duymadan saplarlar.

Bıçağın acısını, sırtımızın kanadığını sonradan farkettiğimizde geç sanırız, her şeyin bittiğini. Ama durupta bir açıklama istemeyiz. Onun yaptığının en kötüsünü yaparız... Yargısız infaz...

Peki ben mantıklı açıklamanın bana sunulmasını isteyecek miyim? Beynimin içinde dönüp dolaşan acımasızca Buğra'yı ve babamı infaz eden sesi sustura bilecek miyim?

Kapıyı sakin bir şekilde açıp çıkan Cana'nın arkasından donmuş şekilde bakakalmıştım. Kendimi her ne kadar toparlamaya çalışsamda başaramamış olduğumu biliyordum. Hemen onun arkasından koşar adım gidip tam merdivenlerden düşeceği an kolundan tutup yakalamış, yüzünü yüzüme doğru çevirmiştim.

- Sana neden niçin inanayım? Yaptığının bir kurmacadan ibaret olmadığını nerden bilebilirim?

Bazen olurya sana anlatılan tüm çıplaklığı ile doğrudur ama sen reddediyorsun. Böyle yapınca insanların kendilerini kandırdıklarına inanır bunu yapanları kınardım. Öğrendim... Yaşamadan hiç kimseyi kınamayacaksın. Heleki kendince ben böyle yapardım hiç demeyeceksin. Çünkü insanlar duyduklarına değil duymak istediklerine inanırlar. Benim gibi.

- Çırpınışların boşuna. Sende iyi biliyorsun söylediklerim doğru olmasa sana söylemem. Ve hatırladığım kadar sana bir iyilik yapmıştım. Buda sana benden hem iyilik hem de istediğin kanıt olsun.

Değip merdivenleri inmeye başladığında yine arkasınca gidip merdivenlerin tam ortasında onu durdurmuştum. Burda durmamın bebeğim için tehlikeli olduğunu biliyordum ama içimde her saniye benzin dökmüşçesine alevlenen düşünceleri söndüremiyor, düşüncesizce haraketler etmeme sebebiyet veriyordu.

- Ya Buğra'dan duymak istemiyorsam.

- Bu benim sorunum değil ve beni artık rahat bırak.

Elimi elinden bir hışımla çekip basamakları ağır ağır inmeye başladığında bu sefer onu durduran ben olmamıştım. Arkası bana dönük şekilde

- Eğer ki, istediğin cevaplara ulaşamazsan bana gel. İyi bir anlaşmayla bildiklerimi neden sana anlatmayayım?

Ve bizim konuşmamızın en son cümleside bu olmuştu. Bana sadece akşama kadar Buğra'nın gelmesini beklemek ve ondan bu olanlar ne anlam ifade ettiğini sorgulamak düşüyordu. Tabi eğer anlatırsa.

Ya anlatmazsa? Yapabilirmiydim? Onun arkasından iş çevirebilirmiyim. Hiçbir zaman affetme demesine rağmen.

Kafam bu düşüncelerle çatlayacak durumdaydı. İlaç içemediğim için en iyisinin uyumak olduğunu düşünüp adımlarımı yatak odasına doğru yönelttim. Kafamı yumuşacık yastığa koymamla uykuya dalmam aynı saniyeler içinde olmuştu. Çabuk yoruluyordum artık, üstünede böyle yıpratıcı şeylerle uğraştığımda üzerimden kamyon geçmişe dönüyordum.

Gözlerimi zar zor açıp pencereden dışarı baktığımda baya bir uyuduğumu farketmiştim, karnımın isyan edercesine guruldaması bunu tastikliyordu. Yataktan esneyerek doğrulup, aşağıya mutfağa guruldayan karnımı doyurmak için girip, açlığımı yatıştırdıktan sonra, süt ısıtıp içmiştim.

Buğra'nın gelmediğini varsayıp yukarı çıkmak istediğimde, salondan gelen bağırmalardan dolayı merakıma yenik düşüp, salona doğru yok sayılacak kadar küçük adımlar atıyor, her adım atışımda kalbim yerinden çıkacakmışçasına atmaya başlıyordu. Galiba suçlu gözükmekten korkuyordum. Dahası kendimi şuan küçük suçlu çocuklar gibi görüyordum.

Beni de sever misin?Where stories live. Discover now