26 bölüm

43.4K 1.6K 26
                                    



Yanlış kararlar alır ve uygularız. Zaman geçtikçede pişman oluruz. Ve bu pişmanlıkların geçmesi için yine zaman isteriz. Böylece hayatımız aldığımız yanlış kararlar ve ona harcadığımız zamanlarla geçip gider.

Evet yine hata yapmıştım. Kendime yakınlaştırayım derken uzaklaştırma çabasına girmiş gibi hissediyordum. Yaptıklarım sinir bozucuydu. Onu anlamam, dinlemem hepsi benim suçumdu. Bunları bilipte yine kahrolasıca çeneme sahib çıkamamam yine benim akılsız kafam yüzündendi.

Saatlerdir beklememe rağmen gelmeyişi, içimdeki korkuları gün yüzüne çıkarıyordu. Bedenim öğrendiklerimden, saatlerdir gözümü bile kırpmadan beklememden dolayı iflas etmiş durumdaydı. Uykusuzluktan kafam zonkluyordu. Gece 2'yi gösterdiğinde dayanacak gücümün kalmadığını anlamış yukarı yatak odasına ilerlemiş, kendimi deliksiz uykunun kollarına bırakmıştım.

Günün ışıklarının yüzüme vurmasıyla elimi yüzüme siper etmiştim. Duvarda asılı duran saate bakışlarımı kaydırdığımda saatin 11 ' i geçmesini görmemle yerimden fırlamıştım. Her sabah yaptığım rutin işlerimi hallettikten sonra aşağıya doğru içimde umut kırıntılarıyla ilerlemeye başlamıştım. Salona inmemle o umutların mutfağa girmemle yerini kocaman boşluğa bırakmasına izin vermiştim. Buda beni daha çok endişelendiriyordu. Bırakmazdı beni değil mi? Terketmezdi?

Karnımın guruldamasıyla acıktığımı anladığımda. Adımlarımı buzdolabına yöneltmiş yiyecek bulma umuduyla kapağını açmıştım. Tam hayal kırıklığıyla kapısını kapatacaktım ki, kapının açılma sesini duymamla geldiğini anlamış ve yüzümde kocaman gülümsemeye neden olmuştu.

Mutfaktan çıkıp karşısına dikildiğimde ben ne kadar yüzüne baksamda oysa gözlerini benden kaçırmakla kırgınlığının, kızgınlığının geçmediğini belirtmiş oluyordu. Gözlerimin dolduğunu farketmememle bu kadar çok duygusallaşmam her şeye alınmam sinirimi bozuyordu.

- Açsındır evde de hiçbir şey yok önce dışarda kahvaltı ederiz sonra eve geçeriz.

Soğuk tavırları benle zorlandırılmış gibi konuşması hem onu hem de kendimi dövesim geliyordu. Konuşsam konuşmama izin vermeyeceğini bildiğim için kafamı olur anlamında sallamakla yetinmiştim. O istemeden ben ona zaman veriyordum. Çünkü öyle ya da böyle benle konuşmak zorundaydı. Yeni kazandığım sevgisini kaybetmek gibi amacamım yoktu.

Ben onun kalbinde taht kurmak bir ömür de o tahtın devrilmemesi için ne gerekiyorsa fazlasıyla yapacaktım.

Ben kırdım. Ben onaracaktım. Sevilmeği öğrettiysem. Vazgeçmemeğide öğretecektim. O kalbe girdiysem. O kalbin son atışına kadar hükümdar olacaktım. Yanılışım varsa gözünde gerekirse doğruya çevirecektim. Ama kazanmışken asla kaybetmeyecektim...

Yol kenarında yeşilliklerle çevrili güzel bir yerde durup karnımızı doyurduktan sonra yine yola koyulmuştuk. Her ne kadar konuşmak istemesemde aklıma gelen düşünce bu kararı rafa kaldırmıştı.

- Kızgınlığın bu kadar mı çok beni evde bir başıma bırakıp gittin.

- Gitmedim.

- Nasıl?

- Bahçedeydim.

Kısa ve bana olan tavırlı konuşmaları sinirden ellerimin yumruk olmasına neden oluyordu. O konuşmuyorsa ben hiç konuşmayacaktım. Sesizlikle geçen yolculuğumuz eve gelmememizle son bulmuştu. Arabadan inip eve doğru ilerlemeye başladığımızda elimin eli tarafından kenetlenmesiyle Buğra'nın soru sorarcasına yüzüne bakmış

- Annemin aramızda olanları bilmesini istemeyiz değil mi?

Diye kaç saatten sonra gözlerime bakarak konuşması sevinmeme neden olsada, elimi tutmasının isteyerek olmaması sevinmeme gölge düşürüyordu. Kapıyı çaldıktan kısa süre sonra Ayla abla tarafından açılmıştı. Yüzüme kondura bildiğim kadar içten gülümsemeyi kondurup

Beni de sever misin?Where stories live. Discover now