34 bölüm

36.4K 1.5K 30
                                    


Yolun sonun geldiği anda yapacağın hiçbir şeyin olmadığını gördüğünde yaptıklarına delirmekten başka ad konulmazdı. Gereklimiydi yaptıkları? Yada değer mi? Kiminin hırsı o kadar büyüktürki içinde yaptıklarına değer bile demez, yine olsa yine yapardım diye söylerler.

Bize ise bazen olanları dışardan seyirci gibi izlemek, yada tam da içinde bulunarak bizzat yaşamak düşerdi. Ve yaşadığımız olaylara ise hiçbir tepki vermemek, değiştirecek gücümüzün olmaması bu çok berbat bir durumdu.

Evet bize göre yada yalnızca bana göre Gül delirmişti. Belkide yaptıkları delilikten de öte şeylerdi. İstediği şey bana öyle komik gelmişti ki, küçücük çocuğun oyuncak isteyipte alınmaması gibiydi. Kısa süreliğine etrafa göz gezdirdiğimde hiç kimsenin söylediği şeye kafa takmadığını hatta önemsemediğini yüz ifadesinden anlamıştım. Buğra'nın

- Yolun sonuna geldin kabul et artık. Söyle yada söyleme ben bulurum.

- Sen bulana kadar ölmezse kavuşursun çok sevgili annene.

- Eğer kılına zarar gelirse öldürürüm seni.

Sert bir o kadarda soğuk sesle konuşan Gülru'ydu. Görmediğim yüzünü görüyordum belkide ilk defa. Ve tabiki de bu Gül hanım sayesindeydi. Bu kadar zaman ona nasıl katlanmışlar ben bile inanamıyordum.

- Hala beni tehdit edebilecek durumda olduğunuzu mu sanıyorsunuz? Çok yazık.

- Ben artık ne senin sesini nede kendini görerek gözlerime görüntü kirliliği yaratmak istemiyorum.

- Üzgünüm. İster kabul et ister etme ben hiçbir yere gitmeyeceğim çok sevgili oğlum.

Daha fazla katlanamayacaktım bu mide bulandırıcı havayı yaratan kadına. Konuştukları bana artık saçmalıktan başka bir şey gelmiyordu. Buğra da benimle aynı düşünceye sahip olmuş olacak ki bir hışımla kolunda kavrayıp dışarı sürüklemeğe çalıştığında Gül sanırsam en son kozunu ileri sürmüştü ve bu çokta güzel işe yaramıştı.

- Annen akıl hastanesinde ve ben olmadan asla onu göremezsin.

Demesiyle Buğra'nın elinin altında olan kolu sinirini çıkarırcasına öyle bir sıkmıştı ki Gül'ün çığlığını yedi komşunun duyduğuna emindim.

- Neden bunları yapıyorsun Allahın cezası. Annemin akıl hastanesinde ne işi var?

Diyerek her an parçalara ayıracakmış gibi bakan Buğra'ya ilk defa acıdım. Yüreğimdeki acıma öyle bir histiki ilk defa yaşadığım duyguya anlam veremiyordum. Sevdiğim admın çaresiz, bitmiş, tükenmiş bakışlarana şahit olmamanın acımasıydı. Yüreğini hiçbir şekilde ferahlatmamanın, eski güzel hayatına geri getirmemenin acımasıydı. Ve benim boş ve saçma sapan düşüncelerden başka bir şey yapmamanın acımasıydı.

- Çaldı benden, tamam mı benim için öyle büyük bir şeyi çaldı ki bende ondan hayatını, çoçuklarını, en önemlisi çaldığını yok ederek hiçe çevirdim onu.

Ellerini boynuna kelepçeleyerek sıkan Buğra'yı gördüğümüzde hepimiz aynı anda yanına koşmuş Gül'ü elinden almaya çabalıyorduk. Öyle bir kuvvetle tutunmuştu ki Eren'in Buğra'yı belinden tutup çekmesi bile işe yaramıyordu. Gül'e baktığımda renginin mora döndüğünü görmemle elim ayağım birbirine dolanmıştı. Bir anlık sinirle Buğra'nın katil olmasına dayanamazdım.

Ne kadar "Yapma bırak" desek bile bizi dinlemiyor boynuna yapabilirmişçesine daha bir kuvvetle asılıyordu. Dayanamayarak en son bunun böyle olmayacağını anladığımda

- Aslıhan'ı babasız mı bırakmak niyetindesin.

Sözlerimle sanki bu dünyadan kopmuş düşünceleri Aslıhan ismini duymasıyla geri gelmişti. Parmaklarının sardığı boyuna tiksinircesine bakıp çöp atar gibi fırlattığında Gül hem nefessiz kalmış olmanın hemde itelenme sebebiyle yere kapaklanmış boynunu tutarak öksürmeğe başlamıştı.

Hiç sırası olmadığını bildiğim halde koşarak ona sarıldım. Kısık benim bile duymayacağım sessizlikle ona teşekkür ediyordum. Oysa ne sarılmama karşılık vermiş nede ağzını açıp tek bir söz dahi etmemişti. Galiba Buğra'nın şimdiki durumuna azıcık bile parmağı bulunan kişilerden biride bendim.

Ellerimi belinden indirip hiç ses çıkarmadan deminki yerime dönmüştüm. Sessiz geçen dakkalar kimine bir asır gibi gelirken kiminede saniye gibi kısa sürmüştü. Bu kulakların daha neler duyacağını düşünmek bile istemiyordum.

- Annem ne çaldı da senden böyle bir pisliğe dönüştün.

- Sevdiğim adamı!

- Anlamadım.

- Babanı. Onu çaldı benden.

Kırk yıl düşünsem böyle bir şeyi aklımın ucundan geçiremezdim. Ne yani tüm bu olanlar Gül'ün bu yaptıkları sevdiği adamı elinden çalmış olmasımıydı?

- Yapmaz annem bunu yapmaz.

Gülru'nun söylediklerine kahkahayla gülen Gül hanımdan başkası değildi.

- Onu ne kadar tanıyorsun ki yapmayacağından bu kadar emin olabiliyorsun? Beni bile ondan iyi tanıyorsun.

Sözleri öyle tereddütsüz çıkmıştı ki Gülru'nun tek bir kelime etmesine yer koymamıştı. Acımısızdı Gül evet ve buda saniye dahi olsa kardeşini de onun gibi mi acaba? Diye soru sormama neden olmuştu. Annesini hiçbir şekilde ezdirmeyeceğini ise Gülru'nun sarfettiği sözlerden anlamıştım. Nasıl olursa olsun annesiydi ve Gülru'dan da tamda bunu bekliyordum.

- En azından senin gibi acımasız, gaddar, bir o kadarda bencil olsaydı şimdi yanımızda sen değil o olurdu.

- Doğru benim küçük kardeşim benzemez bana safın teki. Kendisinden başka herkesi düşünür. Ayağı çamura bile girse iyi tarafını düşünür.

- Allahın cezası annemin nasıl biri olduğunu kendi ağzınla söylüyor sonra da babamı senden çaldı diye manasızca konuşuyorsun.

Sakin ama sinirli ses tonuyla konuşan Buğra'ya tek kelime bile söylemedi. Sadece yüzüne bakmakla yetindi. Tabi onun o zehirli sözlerini 2 - 3 dakika kadar kısa süreliğine işitmemiştik.

- Babandan hoşlandığımı bile bile sevdi onu neymiş kendi istemeden tutulmuş ona, elinde olmayan bir şeymiş, özürler falan. Onu anladığımı hak verdiğimi sandı, öyle olmasını istedim ilk ve hiç beklemediği anda aldım ondan tüm hayatını.

Buğra yeniden Gül hanımın üzerine doğru hamle yapmaya çalıştığında bu sefer Eren işini garantiye almiş ne olur ne olmaz diye arkasında tedbirli şekilde duruyordu ve Buğra'nın hamle yapacağı anda kolundan yakalamış.

- Abi sakin

Diye sessizce söylemişti. Tabi abi lafını duyduktan sonraki Buğra'nın Eren'e olan bakışlarından söz etmiyorum. Biran Gül'ü boş verip Eren'e kafa göz dalacağını zannetmiştim. Kolunu hırsla Eren'den kurtarıp son kez senle sonra görüşüceğiz bakışı atıp önüne dönmüştü.

- Annem hangi hastanede ve babam nerde?

- Annenin oraya neden düştüğünü sormayacak mısın?

Derince içten bir nefes alarak ellerini beline yerleştirerek sıkıldığını belli etmişti. Salonda bulunan herkes sıkılmıştı. Canan bile. Bezgince dudaklarının arasından

- Neden?

Kelimesinin çıkmasına izin veren Buğra'nın artık bu ortamdan rahatsız olması tüm kaslarının gerilmesinden anlıyordum.

- Annenin orda olma nedeni zaten baban.

Diyerek patlamaya hazır bombayı ortaya atmıştı. Sanki dizi çeviriyordu da ani duraksamalar yaşatıyordu. Herkesten ne diye tiz bir ses duyduğumda bu sözün benimde dudaklarım arasından koptuğunu çok geçmeden anlamıştım. Kelimeler etrafa Gül hanımın ağzından çıkıp saçıldığında ortada tek bir sırrın bile kalmadığını anlamıştık. Artık her sorunun cevabı vardı. Ve galiba biz mutlu ya da mutsuz sona yaklaşıyorduk.

- Babanın öldüğünü, daha doğrusu öldürdüğümü duyması olan aklının da gitmesine sebeb olmuş olabilir.

--------------------

Beni de sever misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin