§12§

1.4K 142 48
                                    


Bölüm Şarkısı: Baekhyun K. Will The Day

{{{{{{{{¿¿¿¿}}}}}}}}

Luhan kucağına aldığı baygın bedeni üçüncü kapıdan geçirip dördüncü kapıdan içeriye girdi. Kanatları devasa boyuttaydı ve daha önce gördüğü hiçbir meleğin kanatları bu kadar büyük değildi. Ve hiçbiri bu kadar canlı bir ışık yaymıyordu.

Üçüncü kapıda onları karşılayan melek bile Luhan'ın ışığından etkilenip bir süre yüzüne bakamamıştı. Hatta Luhan ile konuşurken korku doluydu ki adını bile söylemeyi unutmuştu. Luhan'ın o melek hakkında tek bildiği temiz bir yüzü ve derince gamzeleri vardı. O güzel yüze çok yakışan fazlasıyla güzel gamzeler hemde. Özenle çizilmiş gibi.

Şu an ise kucağında ki Sehun'la birlikte geçtiği dördüncü kapıdan içeriye doğru ilerliyordu. Halen daha karanlık tüneli geçmemişlerdi ama nasıl desem Luhan'ın görüşü bu karanlık ortam da bile mükemmeldi.

Kendisini oldukça güçlü hissediyor kucağında ki bedeni varla yok arasında bir güç sarf ederek taşıyordu. Zaten Sehun'u taşımak için fazla bir güç sarf etmeye de gerek yoktu ya neyse. Öylesine çökmüştü ki kanatsız melek, Luhan her adımı en az on kere düşünüp öyle atıyordu. Ayağı bir yere takılırda tökezler Sehun'un canını yakar diye.

İniltiler çıkaran ve terleyen bedeni biran önce korunaklı evlerden birine götürebilmek için daha hızlı davranmalıydı. Çünkü Armageddona attıkları her adım da Sehun biraz daha kötüleşiyordu. Biran önce şu lanet kapıları geçip Sehun'un kanatlarını ve güçlerini geri almaları gerekiyordu.

Şu an geçmekte oldukları kapı dördüncü kapıydı. Üçüncü kapının koruyucusu olan gamzeli melek Luhan'ı bu kapı hakkında uyarmıştı. Çünkü bu kapı Armageddon'a giden yolu yarıladıklarını gösteriyordu. Ayrıca dördüncü kapının
adının Black Desert olduğunu ve bu yerin kesinlikle ışık yüzü görmediğini de belirtmişti.

Gerçekten de öyleydi Luhan tüneli geçmiş saatlerdir yürümesine rağmen halen daha ışık yüzü görememişti. Karanlığa rağmen görüş açısı mükemmel olabilirdi ama ışığın olmaması onda gözle görülür bir endişeye yol açmıştı. Kucağında ki Sehun'un durumu gittikçe kötüye gidiyordu ve Luhan şu an bir tehlike ile karşı karşıya gelse ne yapacağından pek emin değildi. Tek ümidi halen daha alışamadığı şu kanatlardı ki onları nasıl kullanması gerektiğini bile bilmiyordu.

Çokta uzakta olmayan korunaklı evi görmeye başladığında ise adımları hızlanmış mutlulukla gülümsemeye başlamıştı. Ama evi görmesiyle birlikte etrafını saran karanlık artmıştı. Bunlar ilk kapıda rast geldikleri gölgelerdi. Luhan'ın endişesi iyice belirginleşmeye başladığı sırada etraflarını saran gölgeler artmış fısıltıları kulak zarını geçip beyninde yankılanmaya başlamıştı.

Gölgeleri çeken Luhandan çok kucağında hareketsiz bir şekilde yatan zayıf bedendi. Çünkü gölgelerin gücü Luhan'a ilişmeye yetmezdi ama ölümün kıyısında dolaşan Sehun onlar için kolay bir yemdi.

Gölgeler Sehun'ın vücudunu sivri tırnakları ile çizmeye başladıklarında Luhan korku ile kanatsız meleğin etrafını sarıyor ama çabalarının yetersiz olduğunu gördüğünde üzüntü ile daha da bir karamsarlaşıyordu. Bu lanet kapıları kesinlikle geçemeyecekti. Hem Sehun olmadan ne yapabilirdi ki? Hiçbir şey hakkında bilgisi, melek olmak hakkında bir deneyimi bile yoktu.

ANGELFALL(HanHun/HunHan)BİTTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin