12. Bölüm (özel)

6.9K 266 4
                                    


-DÜZENLENDİ 10.01.17-
Hatalarım varsa bildirin, keyifli okumalar.

Pişmanlık; sanırım son iki aydır hissetiğim en yoğun duyguydu. İnsanlar, yaptıklarından veya yapamadıklarından çoğu zaman pişmanlık duyardı, ancak bu duygu bizleri çok geç ele geçirirdi. Hergün, içten içe bitirir ve sürekli geçmişi düşündürürdü.

Kimi affedelmeyi beklerken, diğer vicdan azabı çekerek yoluna devam ederdi.

Peki ya, affedilmeyi bekleyen, affedilir mi? Veya, yoluna devam eden, mutlu olabilir mi?

Bende ise, her ikisinin de cevabı vardı.

Yoluna devam eden, ki bunu denemiştim, mutlu olmuyordu ya da olamıyordu, bilemiyorum. Gündüzünü geceye katan, vicdan azabı, seni yavaş yavaş ele geçiriyor ve mantıklı düşünmeni engelleyip, sürekli acı çekmeni sağlıyordu.

Affedilmeyi bekleyen ise, ki bunu şuan yapıyordum, affediliyordu. Sonunda elbet bir zaman affediliyor fakat, yaptığını hiç bir zaman unutmuyordu.

Affeden ise, her ne kadar affetse de, içinde küçüçük bir kırıntı affedemiyordu, biz ise buna kırgınlık diyorduk.

Affeden, hiç bir zaman, aradan ne kadar zaman geçerse geçsin ona yapılanı unutmuyordu.

Bir boşluk oluşuyordu içinde, günden güne büyüyen ve ruhunu yavaşca kemiren. Bu bolşuğu doldurmak o kadar zordu ki, neredeyse imkansızdı.

Sevgi, insanın her boşluğunu doldururdu, öyle ki bir zaman sonra sevgiye muhtaç kalma ihtimalimiz de oluyordu. Nasıl bir süre acı çekip, acıya defalarca muhtaç kalabiliyorsak, sevgiye de muhtaç kalıyorduk.

Ve ben, sevgiye aç küçük bir erkek çoçuğuydum.

Neyin yanlış, neyin doğru olduğunu bilmeden, bir yolda yürüyordum. Yolun sonunda aydınlık mı yoksa karanlık mı vardı bilmiyordum.

Bana yanlışı veya doğruyu öğreten olmamıştı, ben sadece küçük bir kukla gibi bana her denileni yapıyordum.

Çoçuktum, küçüktüm, anlamazdım, ama şuan herşeyi o kadar iyi anlıyordum ki, sanki herşey önümde serilmişti. Acılarım, pişmanlıklarım, az da olsa sevinçlerim.

Büyümüştüm, istememişte olsam, gerçekleri kavramıştım. Büyük bir oyunun içinde ki, küçük bir piyondum, babamın vezir olduğu oyunda.

Kimin gerçek, kimin sahte olduğunu anlayamıyordum.

Anlamsızdı, hatta o kadar anlamsızdı ki, bazen belirsizlikler içinde yüzüyor ve kendimde bulamayacağım cevaplar arıyordum.

Karmakarışıktı, hayatım. İyi bir çoçukluk geçirmiştim, belirli bir yaşa kadar. Mutluydum, huzurlu bir ev, anne ve baba.

Ama kaybetmiştim, ve şuan elimde olan son mutluluğum için çabalıyordum. Onu elimde tutmak değil, onun sonsuza kadar bende kalması için.

Hatalar, hatalarım elbette her insan gibi vardı. Bazen küçük, bazen büyük hatalar yapabiliyordum, sonunda pişmanlık duyacağımı bile bile. Pişmanlığım, en büyük pişmanlığım sanırım, bana gelmek isteyeni elim ile itmiş olmamdı.

Ve ben, Berkay Önal, ne zaman o mavi gözlere baksam, pişmanlığımı hissedecektim.

Değişim Where stories live. Discover now