19.Bölüm

4.8K 190 11
                                    



Mina;

Hissizlik, evet beni tam anlatan kelime bu olsa gerekti. Acıdan başka bir duygu hissetmiyordum.

Beynim sadece bu duyguyu algılıyordu, acıyı. Yüreğime Ateş gibi düşen, beni nefessiz bırakan, kalbimi bin parçaya ayıran, ruhumun bir parçasını götüren bu acıyı iyi biliyordum artık.

İçimde bir nefret vardı, gün geçtikçe büyüyen bir nefret. Bu nefretin kime veya neye karşı olduğunu bilmiyordum. Hayattan nefret ediyordum, en değer verdiğimi benden aldığı için. Ölümden nefret ediyordum, hirayı benden alıp beni yanlız bıraktığı için. Kendimden nefret ediyordum, hirayı o gün yanlız biraktığım için.

Küskündüm. Hayata küskündüm. Herşey yoluna gidiyorken veya yaşadığım acıya yeni yeni alışmışken, bir başka acıyı karşıma çıkarıyordu. Daha ağır, daha can yakan, daha kötü bir acı getirip önüme koyuyordu. Ve sanki uzaktan beni izleyip 'sana verdiğim acıya alış, daha yenileri gelecek.' diyip sırıttıyordu.

2 hafta, koskoca 14 gün. Birşey yemiyor, içmiyor, odamdan dışarı çıkmıyordum. İstemiyordum. İnsanları görmek, onlar ile konuşmak istemiyordum. Hira gitmişti evet, ama benide yanında götürmüştü sanki. Nefes alan bir ölü gibiydim. Hiç birşey yapmıyordum, öylece yatağımda yatıyordum. Canım birşey yapmak istemiyordu, içimden  gelmiyordu.

Onu arıyordum, açmasa bile. Dakikalar boyu, saatler boyu sesli mesaj olarak konuşuyordum. Beni duymayacağını bile bile. Özlüyordum, çok özlüyordum. Onun gidişi benim çöküşüm olmuştu. Bizim daha yaşanacak bir sürü hayalimiz vardı..

Hira ile hep dünyayı gezmek istemişimdir, farklı ülkeler, farklı kültürler, farklı insanlar. Her birini içimizi sine sine yapmak istemiştim. Ama olmadı. Olamayacakta.

Ben sadece arkadaşımı kaybetmemiştim. Ben dostumu, sırdaşımı, kardeşimi, en önemlisi ruhumun bir parçasını kaybetmiştim. Kaldıramıyordum, apaçık yapamıyordum. Onsuz ne yapacaktım  bilemiyordum.

Küçüklükten beri tanıdığım kardeşim şuan yanımda yoktu. Kime koşacaktım ben? Kime derdimi anlatacaktım? Kimin omzunda ağlayacaktım?

Anılar birer birer beynime akın ederken, gözyaşlarımı tutamadım. Gözümden akan yaşlar birer birer yastığıma damlıyordu. Delirecektim. Kalbimde ki acı gün geçtikçe hafiflemesi gerekirken, dahada artıyordu. Dayanılmaz oluyordu, kalbimde ki yük.

Gözlerimden yaş gelemeyene kadar içimi döke döke ağladım. Arada bir abim, annem ve babam kapıma gelip Nasıl olduğumu soruyorlardı.

"Kötüydüm işte! Apaçık kötüydüm! Hirasızdım. Kardeşsizdim. Dostsuzdum. Yanlızdım."

                         ****

Gözlerimi zorluk ile açtım, çok ağladığım için şişmişlerdi ve ağrıyorlardı. Yataktan yavaş bir şekilde kalktım ve üstüne oturdum. Canım hala yanıyordu. Sanki hiç geçemeyecek gibi, sanki ömrüm boyunca bu acıyı taşıyacak gibi. Ama öyle değildi işte. Unutacaktım, bugün olmasada yarın unutacaktım. Unutmak istemiyordum, Hira'nın acısını tüm hayatım boyunca taşırdım, sanki taşımazsam ona ihanet ediyor gibi hissederdim. Hirayı, istesemde unutamazdım ki.

Ayaklarım günler sonra yere bastığında tuhaf hissetim. Sanki, ilk defa yürüyormuş gibi. Bir acı kapladı bacaklarımı, yatmaktan uyuşmutu tüm bedenim. Yatağımın altındaki tepsilere baktım, annem günde üç kez kapımın arkasına tepsi koyuyordu. Aç olsamda yiyemiyordum, iştahım yoktu. Yemeklerden midem bulanıyordu. Zorda olsa günde iki lokma mideme gidiyordu.

Değişim Where stories live. Discover now