15.Bölüm

51.5K 1.7K 30
                                    

15.BÖLÜM

İstanbul onun ne seni seviyorum demesini ne de özür dilemesini duymuştu. O kadar kızgındı ki aslında kızgınlıktan çok kırgındı Dolunay'a. Bu adam hala ne hakla beni çıldırtma ve uyu diyebiliyordu. Nasıl? Rahat herif bir de hiç bir şey olmamış gibi suratına o baştan çıkarıcı yakışıklı gülümsemesini yerleştirmişti!

"Ben uyumuyorum sen yat. Gideceğim ben." dedi yataktan kalkmaya çalışırken. Dolunay onu sıkıca kavramıştı.

"Hiç bir yere bırakmam. Eğer şuan bu olanlara son vermezsek uzayacak bu durum."

"Belki de uzaması ikimiz içinde iyi olur. Kafanı topla ve iyice düşün bence. Gitmek için seni niye beklediysem hata bende."

"Düşüneceğim bir şey yok. Ben her şeyin farkındayım, yaptığım hatanın da. Özür dilerim tamam mı? O an düşünemedim saçmaladım. Se-sevgilim bak o an her şey üst üste geldi. Beni sevmediğini sandım sadece plan kurduğunu sonra da saçmaladım işte. Özür dilerim."

Dolunay son sözleri söylerken sesi git gide daha da azalıyordu. Gözlerinde ki hüzün anlaşılıyordu. Ama o söylediği sözlerde hiç hoş şeyler değildi. Şuan bu yataktan kalkmayı hiç mi hiç istemiyordu. Hele ki onun kolları arasında uyumak her şeye bedeldi ama yapmayacaktı. Hızlıca kalktı yerinden İstanbul. Dolunay'ın onu sımsıkı saran ellerinden kurtuldu bir çırpıda ve sinirli bir şekilde yataktan kendini attı.

Dolunay onun düşünceli halini fark etmişti. İstanbul kızgınca bir kez daha Dolunay'a baktı ve ayaklarını sertçe yere vurarak odanın kapısına yöneldi. Kapıyı açıp, kendini dışarı atması bir olmuştu tabii arkasından kapıyı da gürültülü bir şekilde kapamıştı İstanbul. Şimdi kendine enfes bir tost yapacak ve zevkle onu mideye indirecekti yine sert adımlar eşliğinde merdivenlerden inmeye başlamıştı İstanbul. Bu gürültüyle Dolunay yerinden hoplamış, dudaklarını dişlemişti. Sevgilisi çok kızmıştı ama Dolunay onun gönlünü alacaktı. Yavrum, minnacık Eymen'de şaşkın şaşkın gözlerini açmış, etrafa bakınıyordu. Dolunay kapıda olan bakışlarını yatakta uzanan şaşkın Eymen'e çevirmişti. Eymen'i kucağına aldı.

"Eh her zaman İstanbul hanımı dinleyecek halin yok birazda beni dinle bakalım sıpa." dedi Dolunay ve Eymen paşamıza dert yanmaya başladı. Minik çöpçatan her işe yarıyordu şimdide onların dert ortağı olmuştu. Eymenle konuşarak aşağıya inmişti Dolunay. Bu şebek keratayı seviyordu. Gıdıklayıp eğlendirmeye başlamıştı onu.

Dolunay aşağıya indiğinde İstanbul'a göz attı. İstanbul mutfakta tost makinesiyle uğraşıyordu. İstanbul bir yandan yanan parmağına ağzına sokmuş emiyor bir yandan da diğer elini sallıyordu hızlıca anlaşılan sevgilisi kendine tost yapmaya çalışıyordu ama becerememişti. Gülerek bahçeye çıktı. Meriç ve Tunç salıncağa kurulmuş, sarmaş dolaş bir şekilde öpüşüyorlardı. Dolunay onları o şekilde görünce gözlerini pörtletmişti. Kardeşi adamı yiyip bitirmişti resmen.

'Iykk.' Dolunay orada olduğunu belli etmek için öksürmeye başlamıştı.

" Öhöm! Öhöm! Aile var lan burada yavaş olun. Gidin odanıza!" dedi kızgınca Dolunay. Neye sinirlenmişti şimdi evli bir çifti yanında öpüşmesine mi yoksa neredeyse bir gün boyunca sevgilisiyle böyle öpüşemediğine mi ?

"Dayısı sen bakma bakma bunlara." diyip Eymen'in gözünü kapadı Dolunay olayı şakaya vurmaya çalışarak. Meriç ve Tunç ise gayet rahattı oldukları yerde.

İstanbul meyve suyunu ve yapmış olduğu nefis tostunu bir tepsiye koymuş, bahçeye doğru yol almıştı. Salıncağın karışındaki masaya oturdu. Mecburen Dolunay ile aynı masa da oturmak zorunda kalmıştı. Dolunay Eymen'i güldürmekten çocuğun ahı gitmiş vahı kalmıştı. Dolunay'da Eymen'e gülerek eşlik ediyordu. Dolunay'ın gülümsemesiyle o da onun hallerine gülmeye başlamıştı. Dolunay onu güldüğünü anlayınca kafasını ona doğru çevirdi. İstanbul Dolunay'a yakalanmış olmanın verdiği rahatsızlıkla kaşlarını çattı ve tostundan koca bir ısırık aldı. Ağzına zar zor sığan parçayı hızlıca çiğnemeye başladı.

Minik ÇöpçatanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin