27.Bölüm

42.1K 1.4K 53
                                    

Merhaba! Gelen yorumlara oylara ve sabirla yeni bolumu bekledihiniz icin tesekkur ederim. Umarim bolum hosunuza gider. Uzun oldugu icin burada biraktim yoksa daha devam ediyordu. Gelecek bolumde gorusmek uzere. Kocaman opuldunuz!

27.BÖLÜM

"Yanında bana da yer var mı?" Diye sakince seslendi Dolunay'a. Korkulu ve heyecan parıldayan gözlerle sakin ve kendinden emin gözükmeye çalışsa da Dolunay onun gözlerindeki şeyi anlamıştı. İstanbul bu sözleri nasıl dile getirdiğine dahi şaşırıyordu. Hafif bir korku ve tereddüt hissetse de artık geri dönüşü olmaz bir yola girmişti bile.

Buna nasıl cesaret ettiği hakkında hiçbir fikri yoktu ama Dolunay o kadar süre gelmeyince aklında deli deli fikirler olmuştu. O da bu fikirleri uygulamaya koyulmuştu. Gittikçe düşünceleri, fikirleri, her şeyi Dolunay'a benzemeye başlamıştı, utanmaz bir kadın olup çıkacaktı yakında. Eskisi kadar bu tarz şeylerden çekinmemeye başlamıştı.

Dolunay'ın şaşkın bakışlarına aldırmamaya çalışarak konuşmaya başladı tekrar.

"Ne bakıyorsun ö-öyle?" Heyecandan titriyordu, son kelimesinde istemeden kekeledi. Sıkıntıyla üstündeki havluyu çekiştirip biraz daha sıkıca kavradı.

"Yanıma mı geleceksin yani?" Diye sordu Dolunay hala şoktaydı. Bu onu delirtmek için gerçekten iyi bir plandı. Sırf bir iddia için nasıl da gözü dönmüştü bu kadının böyle hayretler içerisindeydi.

"Evet, uyanamadın herhalde." Dedi İstanbul, biraz utanıyor bunu kendine dahi itiraf etmekten korkuyordu. İstanbul Dolunay ile küvete girmek istiyordu. Sırf bu iddia için yapmıyordu bu çılgınlığı, kendi isteklerini de düşünüyordu.

"Iıı, tamam o zaman." Dedi Dolunay ve küvetin içinde doğruldu. Gözlerini İstanbul'un üstünden ayırmadan pür dikkat onu izliyordu. İşte yavaş yavaş İstanbul'un elleri hareketlenmeye başlamıştı.

Dolunay derince bir nefes verdi seslice ve İstanbul'un üstünde ki havluyu çıkarmasını beklemeye koyuldu. İstanbul titreyen elleriyle yavaşça üstündeki havluyu yere bıraktı.

Dolunay'ın gördükleri ile adeta nefesi kesilmişti. Bu kadını işte bu yüzden seviyordu. Onun kadar masum birini daha tanımıyordu. Dolunay'ın İstanbul'u süzmesi biter bitmez gözleri buluşmuştu, İstanbul'un yüzü pembeleşmeye başlamıştı.

İstanbul onun karşısında çıplak kalmaya utanmıştı, göğüslerini görmüştü bu yüzden sütyenini çıkarmıştı ama anadan doğma karşına çıkmaya hala daha utanıyordu, külotunu çıkaramamıştı. Gözleri birleşir birleşmez Dolunay ona sımsıcak gülümsemesini göndermişti bile.

"Gel bakalım." Dedi kocaman bir gülümsemeyle Dolunay ve İstanbul'un elinden tutarak küvetin içine oturmasına yardımcı oldu. İstanbul küvetteki suyun içine girer girmez Dolunay'ın bacaklarının arasına oturdu ve başını onun çıplak göğsüne yasladı. Biraz sessizce öylece suyun içinde beklediler. Dolunay İstanbul'un başına bir öpücük kondurdu ve saçlarını okşamaya başladı. İstanbul'un kalbi hala sakinleşmemiş ve yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.

Dolunay'ın İstanbul'un saçlarıyla uğraşan eli omuzlarına inmişti, parmakları orada daireler çizmeye başladı ve yerinden doğruldu biraz daha Dolunay. Kızın omzuna bir öpücük bıraktı ve konuşmaya başladı.

"Aşkım seni yıkamamı ister misin?" diye fısıldadı, İstanbul başını sallayarak onu onayladı.

Dolunay elindeki sabunluğu iyice köpürterek, İstanbul'un vücudunda aheste aheste dolandırmaya başladı elini. Yavaş yavaş her yerini köpükledi, kızın iç çamaşırını da çıkartmayı ihmal etmemişti. İstanbul kıpkırmızı olmuştu o an tek şükrettiği şey şu köpüklü suydu. O da olmasa Dolunay'ın suratına hiç bakamayacaktı.

Minik ÇöpçatanWhere stories live. Discover now