19.Bölüm

40.7K 1.5K 112
                                    

İlk olarak nasıl da özlemişim bir şeyler yazmayı. Aslında kafamdaki kurgu bitmedi ama sizleri daha bekletmemek için yazdığım kadarını paylaşmak istediğim bu hafta sonu hem fen hemde edebiyat sınavım var ondan sonra bitiyor her şey ve ben tam gaz yazmaya odaklanacağım. Minik Çöpçatan'dan sonra AŞIK MISIN PAPATYA? adlı hikaye mi yazmaya başlayacağım bu arada haberiniz olsun karakterlerin fotoğraflarını facebook sayfamdan görebilirsiniz. Umarım begeneceğiniz bir hikaye olur. Ve son olarak ilk hikayemi de okumanızı rica edeceğim Yağmurla Gelen Aşk finali yapılmış Minik Çöpçatan'ı beklerken en azından bir hikayemi bitirmiş olursunuz. Bana dua edin mutlaka sizleri çok seviyorum. Kocaman öpüldünüz :* Yorumlarınızı çok özledim bakalım bölüm hakkında neler düşüneceksiniz.

Bu bölümü İlk defa bir hikaye benim için önemli oldu diyen İsmininYerii'ne gelsin.

18.Bölüm sonundan hatırlatma:

"Ben seni... çok seviyorum." dedi Dolunay. İstanbul hala kendine gelememişti bu sözler onu mest etmişti adeta.

"Bende, bende seni seviyorum sevgilim." dedi İstanbul ve sıkıca sarıldı Dolunay'a.

"Ohoo bebeğim öldüreceksin beni ama." dedi gülerek Dolunay İstanbul'un ellerinden tutup boğazını sarmalamış olan kolları çözüp yavaşça önüne aldı. Bu seferde sevgilisinin ellerini öpücüklere boğdu.

İstanbul gıdıklanmaya başladı. Bir yandan sessiz sessiz kıkırdıyor bir yandan da kendini ondan kurtarmaya çalışıyordu. Gülerek ondan kendini çekerken kolunu duvarda asılı duran cezvelere çarptı. Gürültüyle tezgaha düştü cezveler. İstanbul dudaklarını dişledi ve

"Aouuv." dedi. Dolunay onun bu haline gülerek eşlik etti.

"Beceriksiz kadınım benim." demesiyle İstanbul omzuna bir yumruk geçirdi. Dolunay kızın elini alıp yine öptü. Onu öpmekten hiç bir zaman vazgeçmeyecekti.

"Hey! Çocuklar iyi misiniz?"

19.BÖLÜM

Tuna ve Mine birbirlerine sarmaş dolaş bir şekilde televizyonun başına kurulmuş kanalları geziyorlardı. Mine Tuna'nın göğsüne koyduğu kafasını kaldırıp ayağını düzeltmeye koyulunca kocası Tuna hemen onu engelledi. Mine'yi sarsmadan, kadının ayağının altında ki yastıkları düzeltti ve tekrar arkasına yaslandı. Mine'yi de yine göğsüne hapsetti. Ayağını düzeltmeye koyulunca kocası Tuna hemen onu engelledi. Mine'de sırıtarak sıcacık kollarda yerini aldı.

Onların aşkları hala ilk günkü gibiydi. İkiside birbirlerine hala deli gibi aşıktı. Tuna'nın onunla böylesine özenle ilgilenmesine bayılıyordu Mine. Bu adamı her zaman çıldırtsa bile yine de Tuna ona katlanıyor ve her şeyi alttan alıyordu. Bazen gerçekten kocasını çileden çıkartıyordu ama bu adamın en çok sinirlenip de belli etmemeye çalışma ifadesini seviyordu.

İlk tanışmalarını hatırladı birden. Yine yaygarayı koparmış bir cazgırlık yapmıştı. İlişkileri her zaman sevgi dolu ve atışmalı olmuştu. Ama bu onların ilişkisine zarar vermemişti hiç bir zaman.

Mine'nin tüm cazgırlıklarına rağmen Tuna bir an olsun bile peşini bırakmamıştı sevdiği kadının. Hoş Tuna ondan vazgeçmeye kalksa Mine hayatta buna izin vermez, onu elde etmek icin her şeyi yapar ya da dünyayı ona dar ederdi.

Bir an anılarını hatırlayınca Mine'nin gözleri doldu. Çok güzel yıllar geride bırakmışlardı. İlk tanışmaları gözünde canlanınca gülerek sırıttı. Otoparka bir türlü arabasını park edememişti Mine. Beş dakikadır uğraşıyordu ama hala basaramamıştı arkasına gelen iki arabayla daha da panik yapmış ve arabayı iki koca arabanın arasına sokamamıştı.

Minik ÇöpçatanWhere stories live. Discover now