İntikam zamanı

611 25 1
                                    

Beklettiysem kusura bakmayınn. Okuyanlara teşekkürler  uzun bir bölüm var sıradaa:)

Hemen yatağımdan kalktım. Bu aptal rüyayı unutmam lazımdı. Ve bir daha böyle aptalca rüyalar görmemem. Hemen ayılmak için mavi renk yoğunlukta olan banyomuza girdim. Yüzümü yıkamak için musluğu açtım. Akan suyun soğukluğuna bakmadan yüzüme serptim. İyi gelmişti. Kendime gelmiştim. En azından şimdilik. 

Hemen odama girip kıyafetlerimi giydim. Okula yetişmek için olağanüstü bir çaba sarfetmem gerekti. Yarım saat kalmıştı ve henüz kahvaltı yapmamıştım. Saçımı güzel bir at kuyruğu yapıp hafif bir günlük makyaj yaptım.

Aşağı indiğimde annem kahvaltı masasını kurmuş beni bekliyordu. Kahvaltılarda hep annemle ikimiz olurduk. Cici babacım işte olurdu.

''Günaydın bebeğim.''

''Günaydın annelerin en güzeli.''

''Bu ne şıklık böyle.'' -Kesinlikle abartıyordu-

''Kimin kızıyım.''

''Hadi gel hemen kahvaltını yap. Geç kalma. İstersen bugün Hüseyin Bey bıraksın seni.''

''Hayır anne. Şöförle okula gitmeyi sevmiyorum.''

''Tamam canım sen bilirsin. Geç kalma da.''

Geç kalmamak  için hemen ağzıma bir şeyler tıkıp evden çıktım. Yürümeye koyuldum. Çok hızlı yürüyordum. Okul yakınlarına gelince çalan zilin sesini duymamla telaşa kapılmam bir oldu. Aslında geç kalmaktan böyle ölümüne korkmam ama ilk ders matematik öğretmenimiz sıfırcı Naciyenin dersiydi. Geç kalanlara özellikle de zayıf olan geç kalanlara hiç tahammülü yoktur. -Kendisi şişman olduğundan olsa gerek.-

Koşmaya başladığım an dizimin acısıyla inledim. Kaldırıma takılıp düşmüştüm. Üstelik kilotlu çorabım da yırtılmıştı. Rezilliğin böylesi artık..

''İyi misin?'' kolumda bir el hissettim. Başımı kaldırdığımda onun o keskin mavi gözlerilye karşılaştım. Kalbimi yerinden etmeye üstüne yoktu. Bu sefer gerçekten rezil olmuştum. Ciddi manada rezillik...

''İyiyim.'' Ayağa kalkmamla kanayan dizimin sızısını hissedip tökezlemem bir oldu.

''Yardım ister misin?'' tatlı ses tonu beni benden alıyordu. Bu kadarına kalbimin dayanması imkansız görünüyordu.

''Teşekkür ederim.'' -Ona hayır diyeceğimi düşünmüş olamazsınız herhalde..-

Kolumu omzuna attığında onun o müthiş parfüm kokusu burnumun direğini sızlattı. Bu koku  hiç bitmesin diye dua ediyordum. Birlikte (bir elim omzunda) yürümeye başladık. Tıpkı rüyalarımdaki gibiydi ve lanet olası çok yakışıklıydı.

''Sınıfın hangisi'' sorusu beni gerçekten hayal kırıklığına uğratmaya yetti. Onca zaman karşı karşıya olan sınıflarımızdan bakıştık. Hatırlamıyor musun yani?

''Şu karşıdaki sınıf.''

''Tamam. Dizine bir şeyler al istersen ecza dolabından.''

''Alırım sağol.'' Omzundaki elimi nazikçe indirdim ve sınıfın koluna tutundum. Elimi indirmek için büyük bir kuvvet göstermem gerekmişti çünkü her zamanki gibi beynimi ben kontrol ederken beni de kalbim kontrol ediyordu. Beni bıraktıktan sonra hızlı adımlarla sınıfına girdi. Üstelik kapıyı bile çalmadan. Büyük saygısızlık. Ama zaten onun bu rahat tavırlarına aşık olmamış mıydım ben?

Kapıyı çaldım. İçerden gelen ''Gir'' sesiyle harekete geçtim.

''Pardon hocam. Yolda gelirken ufak bir kaza geçirdim de.''

''Sadece iki kelime''Where stories live. Discover now