Karanlığın içinden

479 15 3
                                    

BİRAZ GEÇ OLDU KUSURA BAKMAYIN. SAAT GEÇ OLDUĞU İÇİN BİRAZ KISA YAZDIM. BU SAATTE PEK İLHAM GELMİYOR İNSANA. AMA YİNE ÇOK ÖNEMLİ BİR BÖLÜM. İYİ OKUMALAR <3

Kırtasiyenin arkasındaki banklardan birine oturdum ve Hüseyin amcayı beklerken etrafı incelemeye başladım. O sırada kalbimi yerinden çıkaracak bir şey oldu. Gizem ve Umut.. Karşımdalardı. Konuşuyorlardı. Üstelik gülüşerek. Gizem yağan yağmur yüzünden içine giydiği mavi sütyeninin belli olmasından rahatsız olmuyor olsa da onun yerine ben rahatsız olmuştum. Bir anda gülüşmelerini kestiler. Gizem Umutu belinden çekerek dudaklarının dudaklarıyla temasa geçmesini sağladı. Bu manzarayı görmemle başımı çevrmem bir oldu. Görmemem gereken bir şey görmüştüm. Beynimde gördüğüm manzara kare kare yankılanırken içimden sayamayacağım kadar kez aynı kelimeyi tekrar ediyordum. ''İhanet..ihanet..ihanet..ihanet.. İHANET.''

Beynimde yankılanan bu sözcük beni delirtmek üzereyken Hüseyin amcanın geldiğini gördüm. Hemen arabaya bindim. Kalbim hala delicesine atıyordu. Oğuz Gizeme ihanet ederken Gizem de Oğuz'a ihanet ediyordu demek. Hem de en yakın arkadaşıyla. Ne tür bir ilişkileri var bunların?

Eve girdiğimde dönen başım beni uyumaya itse de performans ödevlerim yüzünden uyuyamazdım. Kafamı dağıtmak için ve sınıfta kalmamak için fena bir yol değildi aslında. Ama uyku varken hele de manzaranın en fenasını görmüşken performans ödevi yapmakta çok zorlandım. Saat gece yarısını geçtikten sonra gözlerimi kapatabildim ancak.

Alarmı erteleye erteleye kalktığım bir sabaha daha günaydın! Alarmdan da nefret ediyorum, okuldan da, gizemden de, Oğuzda.. Neyse.

***

Gizemle Umutun okuldaki durumları beni çok şaşırtıyordu. Birbirlerinden kopmuş gibiydiler. Sanırım onlarınki tek gecelik bir şeydi. Ama yinede bu ihanete girerdi sanırım. 

Ilgaz yanımda gelince o halimle bile ona gülümsedim. Gerçekten mükemmel biriydi. Ona karşı çok güzel duygular besliyordum ama bu kesinlikle aşk değildi. Ben Oğuzu seviyordum hemde deli gibi. Her an onu düşünmek, her gördüğüm kişide ona benzer özellikler bulmak, her an beni mutlu ettiği zaman için gülümsemek ve üzdüğü zaman için ağlamak aşka giriyodu benim dünyamda.

''Her zamanki gibi mükemmel görünüyorsun.''

''Teşekkür ederim Ilgaz.''  

''Prenses gibisin. Pembe sana çok yakışmış.'' Bu sözleri bile beni rahatsısz etmiyordu. Gözlerinde hiç kötümser bir bakış yoktu.

''Ama prensesim bugün biraz düşünceli sanki?''

''Hayır, sana öyle gelmiş. Dalıyorum işte. Olur arada öyle.''

Elini omzuma koyarak dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. 'Canını sıkan birileri varsa bana söyle.''

Gözlerinin içine baktım ve ona gülümsedim.

''Hayır. Yok.''

O sırada yanımızda duran Oğuzla Gizem'i farkettim. Etrafa aldırmadan deli gibi öpüşüyorlardı. Nefes bile almadan.

Ilgaz da baktığım yöne bakmak için başını çevirdiğinde kısa bir şok geçirdi. ''Şaşırmış bunlar..''

Sonra görüşürüz diyerek sınıfa koştum. Hemen çantamı sınıftan alıp okuldan dışarı çıktım. Bu yaptığım resmen okuldan kaçmaktı ama başka çarem yoktu. Onu deli gibi severken gözümün önünde Gizemle öpüşmesini izleyecek adar güçlü biri değilim ben.

Arkamdan bağıran Ilgaz'ı farkedince elimle gözyaşlarımı sildim.

''Nereye gidiyorsun?''

''Midem çok bulanıyor. Evde dinlenmeye ihtiyacım var.''

''Yalan söyleyemiyorsun Mina.''

''Sadece dışarı çıkmak istedim. Nolur daha fazla sorma.''

''Tamam. Seninle geliyim. Yalnız başına olmaz.''

''Gerek yok. Dön sen.''

''Seni  bırakmam. İtiraz emek yok. Hadi devam.'' Koluma girdi ve birlikte yürümeye başladık. Konuşmadan, birbirimize bakmadan, hatta nefes alş seslerimizi bile duymadan sadece yürüdük. Hava kararmak üzereydi. Beni evime kadar bıraktı.  Sarılarak iyi geceler dedi. Onun sıcaklığını hissetmek bana çok iyi geliyordu.

''Sana da.'' 

''Hadi, gir içeri.''

''Senin gidişini görmem lazım önce.'' Güldü. 

''Pekala. Görüşürüz.'' dedi ve arkasını dönüp gitti. 

O gittikten sonra eve girdim. Akşam yemeğimi yedim. Annemle cici babamın gece önemli bir toplantıları olduğundan beni tek bırakmak zorunda kaldılar. Biraz televizyon izledikten sonra evde sıkıldığımı farkettim. Saat gece yarısını geçmişti. Montumu alıp dışarı çıktım. Evden biraz uzaklaşmaya başladım. Biraz da tek gezmeye ihtiyacım vardı.

Evden çok fazla uzakta olmayan kömürlük deposuna doğru ilerledim. Eskiden kömür deposu olarak kullanılırmış ama şimdi bomboş duruyor. Deponun önüne gidince duraksadım. Çocukluğum geldi gözümün önüne. Kendimi seyrediyor gibiydim karanlıkta.

O sırada karanlığın içinden gelen bir sesle irkildim.

''Tek başına bu saatte? Fazla cesaretlisin bebeğim.''  kafamı çevirip ona baktım.

Kalbimin gümbürtüsü kulaklarımı patlatacak gibiydi. Tüm sesler susmuştu sanki sadece o tırmalayıcı sesi duyabiliyordum.

''Hadi gel biraz eğlenelim.'' yüzüne bile bakamıyordum.

Çığlıklarımın arasında beni kolumdan tutup kömürlük deposuna sürükledi. Üstüme çıkıp ellerimi bacaklarının arasına aldı.

''Bağırmayı kes. Sana gerçek zevki yaşatacağım.''

Göz yaşlarım akıp giderken üstümden birer birer çıkan kıyafetlerle çığlıklarımın şiddeti artıyordu...

''Sadece iki kelime''Where stories live. Discover now