VII. Bölüm

40 6 4
                                    

O hafta yaklaşık olarak üç bin lira para topladık. Tabi hayatım boyunca cebime bu kadar para hiç girmemişti. Cebimde bu kadar para taşımanın heyecanını ve kaybetme korkusunu başka hiçbir yerde yaşamamıştım. Yani sonuçta benimle beraber bir sürü kişinin hakkını yeme korkusu müthiş bir adrenalin salgılıyordu. Ancak biraz sonra varacağım yerde göreceğim masum yüzlerin buna değeceğine inanıyordum. Otobüs yavaş yavaş ilerlerken benim bir elim her zaman paranın olduğu cebimdeydi. Hatta bana bakan yüzlerin beni bayıltıp, cebimdeki tüm parayı çalacaklarını düşünüyordum. Hatta bu nedenle korktuğumu belli etmemek için kaşlarımı çattım. Sol kaşım ise daha sert görünmek için havadaydı. Cebimden telefonum ile kulaklığımı çıkarıp şarkı dinlemeye başladım.  Kulaklığımla şarkı dinlemek benim, dünya ile olan tüm ilişkimi kesiyordu. Şarkıları dinlediğim anda kendi oluşturduğum dünyamda yaşıyordum.

Saçlarını sağ tarafına atmış uzun, siyah bir elbise giymiş sarışın bir hatun vardı düşümde. Bir kürsüye çıkmıştı. Önünde bir mikrofon, elinde ise birkaç kağıt vardı. İngilizce konuşuyordu. Ancak ben Türkçe anlıyordum. Ancak işin garibi yanımda kimlerin oturduğuydu. Sağıma baktığımda Johny Depp, Jensen Ackles, Brad Pitt, Angelina Jolie, Leonardo Di Caprio. Soluma baktığımda ise Emma Watson, Bradley Cooper, Will Smith, Scarlett Johansson. Ancak daha da garibi Emma'nın elleri, avuçlarımın arasındaydı. Sanırım sevgiliydik. Allah'ım, elleri yumuşacıktı ve o tatlı sesiyle kulağıma bir şeyler fısıldıyordu.

"Endişelenme, sen kazanacaksın hayatım."

O anda yirmi beş yaşlarında olmalıydım. O anda bile heyecandan kalbimin hızlı hızlı çarptığını hissedebiliyordum. Ben kürsüdeki sarışın kadından gözümü alıp etrafı gözlerimle kolaçan ederken Oscar Ödül Toreni'nde  olduğumuzu anladım. Sunucu hâlen konuşuyordu.

"En iyi erkek oyuncu kategorisinde ödül alan aktör..." diye lafı uzatarak daha çok heyecanlanmamıza neden oluyordu sunucu. Bir de arkadan gelen gerilim müziği... Neyse ki yanımda Emma vardı.

"...Ödül alan aktör, Ozan Baybars!" diye adımı haykırdı sunucu. Ben "Yes!" diye bağırıyordum. Emma da öyle . Benimle beraber ayağa kalkmıştı. Herkes beni alkışlıyordu. Emma beni uğurlarken dudağımdan usulca öptü. Ben kravatımı düzelterek yavaş yavaş ilerliyordum, alkışlar eşliğinde. En son kürsüye çıkıp, heykelciği aldığımda konuşma yapmam istendi.

"Bu ödülü kazanmaktan dolayı çok mutluyum. Beni seçtikleri için üyelere çok teşekkür ederim. Emma, seni seviyorum." dedim ve tekrar alkışlar eşliğinde Emma'nın yanına gittim. Bana sarılarak bir şeyler söyledi. İlk başta anlamadım.

"Gelecek durak Zeytinburnu." diyordu. Emma gülümseyerek.

"Ne?" dedim anlamayarak.

"Gelecek durak Zeytinburnu." diye tekrar etti bana.

Bir kez daha anlamadım. Ancak gerçek göz kapaklarımın altında saklıydı. Gözlerimi ağır ağır açınca otobüste olduğumu hatırladım. Durağa gelmiştik. Daha demin düşümde Emma ile öpüşürken, şimdi Zeytinburnu otobüslerinde sürünüyordum. Bunları düşünürken bir iç çektim. Çok güzeldi düşüm...

Kalabalık sokaklardan geçtim, hedefe doğru. Bir yerlerde durmadan, kimseyle konuşmadan. Sadece böyle bir yerde haraca bağlanmak istemiyordum. Cebimde çok para vardı. Bu yüzden hızlı adımlarla yürüyordum. Ancak çevrede çok insan vardı. Bazı tipler vardı hele. Gözleri benim üzerimde olan değişik tipler. Ellerindeki tesbihleri salavat çekmeksizin sallayan insanlar.

Gideceğim yere varmıştım. Rengarenk duvarları olan uzunca bir bina. Tabi en olarak da çok uzundu. Kapıyı iterek içeri girdim. İçeride uzun boylu bir güvenlik vardı. Beni o karşıladı.

Ozan-ı BedbahtWhere stories live. Discover now