IX. Bölüm

51 7 1
                                    

Bütün gece hiç uyumamıştım. Gün aydın olmuştu ancak ben sabahlar olmasın istiyordum. Bir vampir gibiydim sanki. Güneşi görünce kuytu köşelere saklanan. Gözlerim kan çanağına dönmüştü adeta. Öylece oturmuş pencereden dışarıya bakıyordum. Annemin bana verdiği tesellileri, babamın verdiği öğütleri dinliyordum bir yandan. Onlar oturmuş bisküvi ile beraber çay içiyorlardı. Çayı bardağa doldurma sesleri... Anlatılamayacak kadar rahatlatıyordu benim içimi. Psikolojim tamamen alt üst olmuştu. Artık kin kusuyordum çünkü. Çayın bardaktaki sesi, beni sanki bir şelalenin yanındaymışım gibi hissettiriyordu. Ve rahatlıyordum. Yemyeşil çimenler arasında uzanmış akan suları izliyordum. Manzara çok güzeldi. Ancak gözümü kapatıp, tekrar açtığımda ise ailemle beraberdik. Gözümü tekrar kapatıp, açtığımda ise az önce gördüğüm manzaradan eser yoktu.

Geç saatlere doğru, ezan okunuyordu. Sabah namazı. Müezzin sanki selamı okuyordu. Ezan sesi ruhumun en derinine işliyordu. Beni davet ediyordu bir şeye. Huzura, kurtuluşa. Bütün gece istifimi hiç bozmadan oturduğum koltuktan kalktım. Müezzin bağırıyordu "Namaz, uykudan daha hayırlıdır." diye. Abdest aldım buz gibi soğuk su ile. Kıldım iki rekatı, iki rekat sünnet ile. Rahatladığımı hissediyordum. Hani kışın en soğuğunda dışarıda kartopu oynarsın ellerin donar ve eve gider sımsıcak suyla ellerini ısıtırsın ya. İşte o yüzümdeki mutluluk, içimdeki rahatlama tarif edilemezdi. İşte bu gece yaşadığım rahatlama hissi, bir sürü şeyden daha yüksek ve maneviydi.

Okula geldim ve disiplin kurulunun önüne çıkartıldım. Birkaç öğretmen önümde toplanmış savunmamı bekliyorlardı. Ben bunun böyle olacağını düşünmemiştim. Ya kovarlar ya da uzaklaştırma verirler diye düşünüyordum.

"Neden kavga ettiniz?"

"Bana laf attı hocam."

"Sana laf mı attı?"

"Evet hocam."

"Oğlum, sen manyak mısın? Laf attı diye çocuğu hastanelik etmen mi gerekiyordu?"

"Evet hocam, gerekiyordu."

"Gerekiyor muydu? Çocuğun kaburgalarını ezmişsin."

"Şanssızlık. Patlayacağım vakit ona denk gelmiş. Ama tabi onu hastanelik etme düşüncesi aklımdan hiç geçmemişti."

"Bir de geçseydi."

"O zaman iki elimde kelepçe olurdu."

"..."

"..."

"..."

"Yaptığım o kadar iyiliğe rağmen karşılığım sadece hakaretler oldu. Ben bunu karşılıksız yapıyorum. Ne bir iyilik istiyorum ne de bir hakaret. Yalnızca bana saygı duysunlar yeter. Göktuğ geleli bir ay oldu. Ve ilk geldiğinde ona ben yardımcı oldum. Yanında hep ben oldum. Şimdi büyük nankörlükle bana laf mı atıyor? Kusura bakmayın hocam. Benim yerimde kim olsa aynı şeyi yapardı."

"Çocuğun raporu var aldığı darp dolayısıyla. Seni okulda görmek istemiyor ailesi."

"Ne yapayım yani? Ben de onu okulda görmek istemiyorum. Birisini okuldan attırmamız için illa ki o kişiden dayak mı yememiz gerekiyor?"

"Oğlum anlamıyorsun. Raporu var çocuğun."

"Haklısınız hocam. Tüm suçlu benim. Aslında bana hakaret eden bu kadar kişiyi görmezden gelmeyip hepsini dövecektim. En azından hastanelik olmazlardı."

"Yapacak bir şey yok oğlum. Ailenle de görüştük. Seni başka bir okula nakil edeceğiz."

"Hayır hocam."

"Hayır mı?"

"Evet. Hayır. Ben üç sene önce bu okula gelmeyi zor kabul ettim. Şimdi de ayrılmayı kabul etmiyorum. Zaten kalmış bir senem, ne işim var benim başka okulda?"

"Okulu mu bırakacaksın? Baban kabul etmiyor böyle şeyi."

"Hayır. Açıktan okurum daha iyi. Bir daha kim uğraşacak böyle ortamlarla?"

"Peki o zaman."

"O zaman kayıt edin beni açığa. Sonra gideyim hocam."

Bitmişti sabahın yedisinde uyanma nedenim. Okul hayatım sadece bir kavga yüzünden bitmişti. Bir öfke sorunu yüzünden. Ancak bana saçma gelen en acı şey, okulda kavga eden o kadar insanla tanışıp, onların hiçbirinin uzaklaştırma bile almaması ancak benim naklimin istenmesi. Öyle ağrıma gidiyordu ki. Yahu bir kavga ettik. Niye ayırıyorlarsa artık beni okuldan. Bilemiyorum.

O gün beni açığa kayıt etti hoca. Babamın morali biraz bozuktu ama yine de yüzü aktı. Ben başarılı bir öğrenciydim. Ve şu ana kadar hiçbir şekilde yaptığım herhangi bir saygısızlıktan dolayı okula çağırılmayan babam, şimdi beni açık liseye kayıt ettirdi.  Belki de haklı olduğum içindir babamın yüzündeki aydınlık. Sağlık olsun. Artık kendime daha çok vakit ayırırım. Okuduğum bir kitaptan bir hikâye anlatayım:

Enghien Dükü, ünlü aktris Madamoiselle Georges'i görmek üzere gizlice Paris'e gelmiş. Orada Napoleon Banaparte'la karşılaşmış, meğerse aktris, Napoleon'a da çok cömert davranıyormuş. Dükle karşılaşınca, Napoleon'un yine sarası tutmuş, bayılmış: Böylece, Dük'ün eline düşmüş ama, delikanlı bundan yararlanmaya kalkmamış. Enghien Dükü'nün bu efendiliğine karşılık, Napoleon sonradan onu yakalatıp öldürtmüş.
      - Savaş ve Barış / Tolstoy

İnsanlar gerçekten çok nankörmüş. Ve bazı insanları kırmak lazım. Kalplerinde ne olduğunu anlamak için. Kendimden biliyorum bunu. Ancak her zaman dediğim gibi, ben olmam gerektiği gibi oluyorum. Bir üstadın da dediği gibi, "Olması gereken şeylerin adını iyilik yapmak koymuşlar." Olması gereken şeyleri yapıp, olmaması gereken karşılıklar görüyordum. Neyse, bunu vicdanımın bilmesi benim için tek huzur. Sterne'nin dediği gibi, "Biz sevdiklerimizi bize yaptıkları iyiliklerden çok bizim onlara yaptığımız iyiliklerden dolayı severiz."

Burada, benim için menfaatçilik politikası bitiyor. İnsanları sadece insan olduğu için sevmek benim bir ilkem. Tüm sevdiklerimi bu yüzden seviyorum. Okulla beraber anılarım da silinecekti. Yaşadığım tüm sıkıntıların kalbimde bir yeri var. Kalbimde iz bırakanlar hâlen aklıma bir bina kurma peşinde. Ben burada kiracı değilim, dermişcesine. En çok da yalanlara üzülüyorum. Biri sizden ailesini bahane edip ayrılırsa, sorun yok. Çünkü aile herşeyden önce gelir. Ve sözüne sadık kalıp, sizden başkasını gönlüne almıyorsa, o kişi dünyanın en güzel insanıdır. İnsanın kalbi güzel olsun. Ancak ailesini bahane edip, sizden sonra başkasını gönlüne alıyorsa, o kişi aşağılık bir yalancıdır. Artık yüzümü görmemek sana huzur verir. M diyeyim, senin huzurun benim mutluluğum...

 "Soytarılık  etmeden güldürebilmek seni,
   Ekmek çalmadan doyurabilmek,
   Ve haksızlık etmeden doğan Güneş'e,
   Bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi mülteci isteklerim oldu ara sıra biliyorsun,
   Şimdi iyi niyetlerimi bir bir yargılayıp asıyorum.
   Bu son olsun. Bu da benim sana ayrılırken hediyem olsun."
                  
- Ahmet Kaya
  

Ozan-ı BedbahtUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum