Emir'in Yüzünden

239 81 16
                                    



Sınıfa giren kişi, Rüzgârdı. Rüzgâr ile aynı sınıfa düşmemiz bir değişik olay iken, Rüzgâr neden yalan söylemişti, bu da ayrı bir sorundu. Kimya Hocası,    ''Bir daha geç kalma! ''   dedikten sonra Rüzgâr bir erkeğin yanına oturdu. Bütün sınıf bir anda Rüzgâr' ın başına üşüşmüş, gülerek konuşuyorlardı.

Rüzgâr' ın sınıfta çok sevildiği kesindi, fakat biz onlardan ayrı kalakalmıştık. Ne yani herkes Rüzgâr' ı tutuyor diye bizde başına gidip,    ''Aaa Rüzgâr''     diye onunla sohbet mi edecektik?

Kesinlikle hayır, komik bir duruma düşmekten iyi olduğunu düşünerek, Hicran'a döndüm. Hicran da nede olsa benim arkadaşım, o da benim gibi düşünüyor olmalı ki kendi haline dönmüş umurunda bile değildi.

Ders bitmiş ve teneffüse girmiştik. Rüzgâr yerinden kalkmış, bizi görmüştü. Yüzünü buruşturarak yanımıza geldi, bu arada havalı olan şu üç kızında gözü Rüzgârda olduğu için bakıyorlardı.

Rüzgâr biraz düşündükten sonra,    ''Bu sınıfa özellikle mi geldiniz? Derdiniz nedir? ''    deyince Hicran ile birbirimize bakıp dalga geçercesine güldük. Rüzgâra dönüp,     ''Evet evet, bilerek bu sınıfa seçtik, hatta müdüre yalvardık lütfen bizi Rüzgâr'ın sınıfına gönderin diye! ''   dedim. Hicranda gülerek onayladı.

Rüzgâr'a sinsice bakarak    ''Neden yalan söylediğini açıkla bakalım, sen benim her şeyime karışıyorsun ya, geç kalmışmış.''     Dedim.

Rüzgâr, bir anda kaşlarını çattı ve oturduğum sıradan, kolumdan tutarak kaldırdı. Şaşkınca suratına bakarak,     ''Ne yapıyorsun be! ''    dedim.

Rüzgâr, kolumu sıkarak      ''Ne yaptığım, yapacağım seni ilgilendirmez, hayatıma yeterince burnunu soktuğun yeter! Artık sokmazsan iyi edersin! ''      dedi.

Hicran, Rüzgâr' a sinirlice bakarak,     ''Bıraksana kızın kolunu, eşkıya falan mısın?''     dedi. Rüzgâr, Hicran'a ters bir bakış attıktan sonra, kolumu bırakıp sınıftan çıktı.

Bu çocukla hiçbir zaman anlaşamayacak mıyım? Kendini çokbilmiş sandığı gibi, birde birden sinirleniyor.

Hicran, sinirlendiğimi anlayıp, kolumu yavaşça sıvayarak,     ''Ya Deniz, takılma şu çocuğa, birden şeytana dönüşüyor, korkulur bundan...''     dedi.

Dalga geçercesine gülerek,     ''Ne korkacağım ondan, o benden korksun! ''    dedim.

Hicran, gülerek başını olumsuz anlamında salladı ve     ''Şu inadın var ya, öldürecek beni! ''  dedi.

Kıskanmış gibi yaparak,     ''Ölmezsin korkma, hem ben inatçı olabilirim, o zaman beni inatçı yapmasınlar.''      Dedim.

Teneffüsümüz geçmişti, Rüzgâr sınıftan içeriye girdi ve sıra arkadaşı olan çocuğu, gel işareti ile yanına çağırdı. Çocuk yanına gidince, sınıfın kapısının dışına çıktılar.

Ders bittiğinde, hem kantinin nerede olduğunu öğrenmek için, hem de bir şeyler atıştırmak için sınıftan çıkıp, kantine doğru gittik.

Kantine girdiğimizde, Hicran suratını asarak,   

 ''Biz bugün hiçbir şey alamayız, sıraya baksana!''    dedi.

Gerçekten de kantin çok kalabalıktı, sıra bilerek demiyorum çünkü sıra değildi. Kim aradan girip alırsa yemeği kapar, sanki bedavaya alacağız...

Bu arada Emir yanımıza geldi,     ''Merhaba kızlar, nasılsınız? ''      diyerek göz kırptı. 

Hicran bıkmış, sıkılmış bir tavır ile     ''Ne yapabiliriz ki, öyle dikiliyoruz elektrik direği gibi...''    dedi.

HAYATA TUTUNMAK #Wattys2017 (Ara Verildi)Where stories live. Discover now