Bitti 😣

106 7 18
                                    

Sabah olduğunda, yerimden kalkmamalıydım. Uykum aksine yoktu fakat, Rüzgâr ile karşılaşmak korkunçtu benim için.

Dün yaşadıklarımızdan sonra, koşarak odama çıkmış ve bir daha da inmemiştim.

Dakikalar da geçmiyor...

Ne yapsam ne etsem?

Acaba müzik olur mu?

Ama canım şu an hiç müzik dinlemek istemiyor.

Kafayı yiyeceğim cidden.

Sıkıntıdan patlıycam yeminle.

Rüzgâr...

Deniz ile en son yaşananlardan sonra bir daha konuşmamıştım. Doğruyu söylemek gerekirse, Deniz kaçtığı için konuşamamıştım.

Odasına gitmeli miyim?

'Gidersen ne diycen?'

Yav odaya gittik de diyeceğimizi düşünmek kaldıydı.

'Odaya gitsen n'apcan? Boş boş dikildikten sonraaa...'

Tamam sus. Gitmiyom ahanda. Sayende soğuttun!

'İşimiz!'

Halâ konuşuyo ya.

'Konuşmadan durmak cidden sıkıcı, acaba Deniz ile mi konuşsam?'

Deniz ile konuşmak ne alâka?

'Sonuçta o da tek başına sıkıntıdan patlıyor, kader arkadaşım!'

Belki de uyuyo mışıl mışıl... ne biliyosun ki uyumadığını?

'Bilirim ben.'

Aman 'uyduruyom'  deme!

'İşin kötü tarafı şu ki, ikimizde aynı salak için susuyoz.'

Susuyom derken bile konuşuyosun ya, pes sana! Bi de bana salak dedin ha?

'Evet. Hahahaha'

Gülmeye bak, defol git sanki sen çok akıllısın.

'Hadi hadi yeme beni! Kaçtım hahahah'

Deniz...

Odada en son ne yaptığımın farkına varıp, hemen pencereyi kapatıp içeriye girdim.

Ne yapıyorum ben ya?

İyice kafayı yedim. Pencereden atlıyodum az daha. Neyin kafasındayım ben?

'At kafası jajahaha'

Allah belanı vermesin!

'Amin amin cümlemize jajahaha'

Şu son cümleden sonra 'jajahaha' yapmasan ölürsün demi? Yeni modan oldu bu aralar.

'Jajahaha'

'Niye gitmiyon kızım içeriye?'

Sana ne?

'Ne demek 'sana ne?'  macera oluyodu böle senle hiç çekilmiyo.'

İstemiyosan sus.

'Zaten sabahtan beri sustuğum için bu haldeyim.'

Ha yani kabul ediyosun istemediği.

***

Odamdan çıkıp merdivenlerden aşağıya bakarak, ortalığı süzdüm.

Takii arkamdan birinin kulağıma,

"Yakalandınnnnnnn!"  Diye bağırana kadar.

"Hay ben senin, kulağım gitti. Ah kulağım... ne bağırıyon cırtlak cırtlak"

"Bilmem."

"Of ya, off!"

"Tamam kusura bakma. Biraz fazla bağırdım."

"Biraz mı? Biraz?"

"Ya tamam özür."

"..."

"Niye aşağıya inmedin hiç?"

"Canım istemedi çünkü."

"Benden kaçmıyodun yani değil mi?"

"Ne kaççam senden yaa, aaa..."

'Yalan söleme yalan.'

Gene geldin.

'Çarpılcan bugün, o olacak yani.'

Ben çarpılırsam sen de çarpılırsın.

'Sustum.'

"Deniz sana diyorum?"

"Hı? Efendim?"

"Diyorum ki barıştık mı?"

"Hayır!"

"Nasıl barışmadın? Konuşuyon!"

"Konuşuyorum evet? Konuşmak barış olduğum anlamına gelmez."  Diyerek tek kaşımı kaldırdım.

"Aman havalara bak."

Kendi havandan geçmiştir bana, ağzına kadar balon gibi hava dolu olduğun için...

'Yüzüne söle. Neden kendi kendine konuşuyon.'

'Yemiyo demi? Yemedi jajahaha'

"Her neyse, barışmış olarak algılıyorum ve eskiyi siliyorum."  Dedi ukalâca.

Ne demek barışmış saymak? Kendi kendine benle barışıp, istediği zaman beni kandırabileceğini mi sanıyo?

Hele de istediği zaman insan geçmişini silebilir mi? Ben silemiyordum, bu onun için çok basit olabilirdi ama ben silemezdim. Rüzgâr'ı her gördüğümde, bana yaşattıkları geliyordu aklıma. Hicran'a daha da sinirliydim. Onca yıl dost bildiğim, 'hiçbir şey saklamaz benden'  dediğim kız, bana nasıl oyun oynamıştı.

Hem de bu benim ve sevdiğim kişinin hayatını ilgilendiren önemli bir durumdu.

Hicran'ın yaptığı bu kötülük, hayatımın bölümünün çoğunu bozmaktı. Çünkü çocukluktan beri, her şey onunlaydı. Neyi hatırlasam, nereye gidersem o vardı
. Bir yandan yanımda, her yer anı doluydu. Güzel ve kötü bir sürü anı...

"Barışmıyoruz. Oyunu oynayan sonunu düşünmeliydi. Sen ve Hicran bunu düşünmediniz. Anlıyo musun? Barıştık saymanla olmuyo her şey."

"Ben her şeyi eski haline çevirmeye çalıştıkça, sen zorluyorsun. Eğer cidden istemiyosan..." dedi bağırarak. Gözlerime bakarak bağırıyordu bana. O bağırdıkça, içimdeki burukluk daha da bastırıyordu beni kendine.

"Evet? Devamını getir?"  Dedim aynı şekilde. İstediğim söylenemezdi ama söylemek istiyorsa söylesin.

"Bak benim bi sabrım var, anlıyo musun? Sen taşırıyosun bu sabrı... istemiyosan açıkça söyle, yoruldum artık. Mutlu olamayacaksak neden birlikteyiz? İkimizde mutlu olabileceğimiz insanlar bulmalıyız. Sen bizim mutlu olmamamız için savaşıyorsun sanki."

"Ben zorlaştırmak istemiyorum. Sizin bana yaşattığınız şeyler  çok ağır geliyor. Ben bunları yaşamak istemiyorum. Sizin sayenizde artık ne yapacağımı bilmiyorum ben. Diğer insanlar gibi olamıyorum. Dışarıda çıkıp rahatça dolaşamıyorum. İçim karardı çünkü... canım hiçbir şey yapmak istemiyor. Sevdiğim çocukla el ele tutuşup hayal ettiğim gibi olamıyorum. Neden? Çünkü çocukca hareketler sergilemek zorundalar. Neden? Çünkü sürekli bir şey çıkmak zorunda, değil mi? Tamam, artık ben yokum. Ayrılalım, en doğru karar bu. Kimse kimseyi aramayacak, hele de oyun oynamayacak. Eğer bir oyun oynamaya çalışırsan, boşuna uğraşmış olursun. Gelmeyeceğim, kanmayacağım. Tamam mı? Bitti. Hoşçakal..."  dedikten sonra, kendi dediklerimi kendim düşündüm. Kendime şaşırmıştım. Ben nasıl söyleyebilmiştim bu kadar çok şeyi..."

"Tamam lan, kabul!"

Şimdi de beni sevdiğine inandığım ve beni seven Rüzgâr, vazgeçmişti.

İnsanoğlunun en iyi yaptığı şeydi, vazgeçmek...

Terk edip gitmek, bırakmak.

Belki de en iyisi buydu. İkimizde yaşananlardan sonra fazlasıyla yıpranmış ve yorulmuştuk. Her şeyi zamana bırakmalıydık;

Bazen hayatımızda geçmek bilmeyen, bazen hızlıca geçip giden zamana...

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 21, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

HAYATA TUTUNMAK #Wattys2017 (Ara Verildi)Where stories live. Discover now