Gizem Kokulu Ev

23K 966 231
                                    


Tepsinin içinden zarfı aldım ve yavaşça açtım. Sıkılmıştım artık bu zarflardan. Ben birebir görüşmeye gelmiştim. Yine mektuplaşmaya değil. Yine de elimden bir şey gelmediği için zarfı açıp içerisinden kağıdı aldım. Zarif bir el yazısıyla:

'' Size önemle rica ediyorum. Lütfen masaya oturur musunuz. Siz oturduktan sonra konuşacağız. ''  yazıyordu.

Her defasında bu ne demek ya diyerek sızlanmaktan bıkmıştım. Ben oturmadan konuşmayacaktık yani. Sinirle masanın yanına gittim ve sandalyeyi çekerek oturdum. Bana zarf getiren yardımcı yanıma geldi. 

'' Zehra hanım şarabınızı nasıl alırdınız ? '' dedi.

Tamam, bu soruya nasıl cevap vereceğimi bilmiyorum. Yani bir kaç kere denemişliğim var ama sadece denemiştim. Zaten ben amcam ya da teyzem olmadan denemeye bile kalkışmam. Ayrıca neden içki kullanıyor musunuz diye sormuyor ki ? 

'' Ben sadece su alabilir miyim? '' dedim. 

'' Tabi efendim. '' diyerek bardağıma su doldurdu ve masa düzenini bozmadan yerine koydu. 

Sonrasında önümde benim için eksiksiz hazırlanan servisten kaseyi alarak çorba doldurdu. Zaten kokudan kremalı mantarlı, tavuk çorbası olduğunu anlamıştım. En sevdiğim çorba! Kaseyi geri yerine koyduğun da bana bakarak gülümsedi ve kenara geçerek beklemeye başladı. Ne yapacağımı bilemez halde kaldım. Sonuçta şuan kapı girişinde iki kişi vardı ve ikisi de bana bakıyordu. Büyük ihtimalle korumaydılar.  Mutfak kapısının önünde sıra olmuş bekleyen beş bayan yardımcı vardı ve onlar da bana bakıyordu. Ayrıca masanın sağ tarafında bekleyen beş tane de erkek yardımcı vardı. Ve doğru tahmin ettiniz ki onlar da bana bakıyor. 

Benden bir şey bekledikleri belli ama ne beklediklerini bilmiyorum işte. Öyle boş boş onlara bakarken bana sunum yapan kadın konuşmaya başladı.

'' Efendim beğenmediyseniz değiştirebilirim. Ya da arzu ettiğiniz yemeği söyleyin hemen hazırlayalım. '' dedi.

Tamam hepsinin benden beklediği şey yemeğe başlamamdı. Ama neden bu kadar insan bana bakıyordu? Ayrıca Savaş bey neredeydi?

'' Savaş bey nerede kaldı acaba? Sadece onunla konuşmak istiyorum. '' dedim yine.

'' Efendim lütfen siz başlayın ben görüşeceğim. '' diyerek yanımdan ayrıldı.

Madem buradaydı ben niye görüşemiyordum ? Görüşemeyeceksem neden buraya getirmişlerdi beni? Sinirlerim iyice bozulmuştu ama bir şey de diyemiyordum. Çünkü hiç bilmediğim bir evde diğerlerine karşı tek başımaydım ve buraya gönüllü gelen de bendim. Bu yüzden Savaş bey ile görüşmeyi umarak kaşığa uzandım. Tabi bir sürü kaşık, çatal ve bıçak vardı. Sadece bir dizi de gördüğüm ve duyduğum kadarıyla dıştan başlayıp içeri doğru gideceksin bilgisini kullandım. Ve tabağıma göre en sonda kalan kaşığı alarak çorbadan bir yudum aldım. 

Tadı gerçekten nefisti. Boşuna sevmiyordum bu çorbayı ve yapan her kimse çok güzel yapmıştı ben kremasını bol severdim ve bu çorba tam benim damak tadıma göreydi. İkinci kaşık, üçüncü kaşık derken çorbanın sonuna gelmiştim ama hala ses seda yoktu. Ve yanımdan ayrılıp Savaş bey ile görüşmeye giden kadında gelmemişti.  Kaşığımı kasenin içine bırakarak geriye yaslandım ve beklemeye başladım. Ben geriye yaslanınca sağ tarafta hazır bekleyen erkek yardımcılardan biri yanıma geldi ve önümden kaseyi aldı. O mutfağa doğru giderken diğer yardımcı yanıma gelerek servis tabağını aldı ve masada ki yiyeceklerden doldurmaya başladı. 

Gerçekten beni aç olarak mı görüyorlardı? Tamam öğrenciyiz de o kadar da değil yani. Allah'a şükür karnımı doyuruyorum. Hayır ne bu, yemek yedirme telaşı? Adam işini bitirince tabağı yavaşça önüme koydu. Bu tabak biraz daha aperatif tabağı olmuştu. İki üç tane farklı kanepe,  iki tane küçük mücver, bir tane patates kroket, barbunya ve farklı aperatiflerin bulunduğu bir tabaktı. Şimdi nasıl tepki vermeliydim ben? Kızsam adamın bir suçu günahı yok o sadece çalışan. Ama kızmasam da aç ve özenti gibi ya da ne bileyim basitmişim gibi hissedeceğim kendimi.

GİZEMLİ YABANCIWhere stories live. Discover now