Hulk Prens ile Çöl kedisi Hırtella

195K 10.4K 3.3K
                                    


Selam yavru kartallarıııım,

Bana her zaman olduğu gibi 4000 küsur kelimeyi buraya tek tek type ettiren watty'e hürmetlerimi gönderdikten sonra sizi daha fazla bekletmeden derhal bölümle baş başa bırakıyorum.

Bi de çok seviyorum:)

Ayşe


HULK PRENS İLE ÇÖL KEDİSİ HIRTİLLA

ÜÇ HAFTA SONRA

"Haliiid, çocuğum düzgün tut şu aynayı! Gözünü de ordan çek, bak çocuk mocuk dinlemem çarparım hee!"

Onbir yaşındaki Halid, gözlerini zorlukla Hale'nin göğüslerinden çekerek yutkundu ve elindeki sırrı kalkmış eski aynayı Hale saçlarını örebilsin diye ayarlamaya çalıştı.

Suriye Türkmenlerinden olan annesi, bundan iki ay önce hasta bakıcı olarak Deyri-Zor'daki Sınır Tanımayan Doktorlar Kampı'nda iş bulmuştu ve hayatta başka kimseleri olmayan ana oğul, ekmek parası için Rakka'daki köylerinden kalkıp buraya gelmişlerdi.

Halid köyünden ayrılacağı için çok üzülmüş, çok ayak diremiş, çok ağlamış, hatta yerlerde tepinmişti ama şimdi hayatının en mutlu günlerini yaşıyordu.

Çünkü körkütük aşıktı.

Hale'yi ilk gördüğü anı, hayatı boyunca unutmayacaktı.

O sabah, her zamanki gibi Faysal ve Hüssein'le topaç çeviriyorlardı. Bu sefer kazanmaya çok niyetliydi, çünkü cidden yenilmekten gına gelmişti.

12 yaşındaki Faysal'la 9 yaşındaki Hüssein'in babaları olan Zübeyir Amca, verem olduğu için kampta tedavi gören dilsiz ve sağır bir hastaydı ve müthiş topaç yontuyordu. Oğullarına yonttuğu topaçların aynısından bir tane de Halid'e yontmuştu, hatta üstüne fransız gavurların hediye ettiği kuru boya setiyle mavi, kırmızı ve sarı kuşaklar da boyamıştı ama Halid'inki bir türlü gıcık Faysal'ınki gibi fırıl fırıl dönmüyordu işte!

Bu sefer çok kararlı olarak kaytanı tükürükleyip ipi düzgün bir şekilde doladı, çamur içindeki orta parmağıyla yüzük parmağı arasına ucuna gazoz kapağı takılmış kaytanı sıkıştırdı ve vargücüyle yere salladı.

Hah, bu sefer cidden müthiş döndermişti işte, topaç lök gibi oturdu çemberin ortasına, hatta Hüssein'in topacına bi göt atıp onu kuru bir dalla yere çizdikleri dairenin dışına fırlattı, Hüssein'i oyundan çıkardı, üzerindeki kırmızı, mavi ve yeşil renkler flulaşmaya, birbirine karışmaya başladı, daha da hızlandı, Halid'in dünyası da sarhoş bir zafer uğultusu içinde onunla birlikte çılgınca dönmeye başladı, o rengarenk topacın içinde birbirleriyle karışıp bembeyaz oluveren renkler gibi ruhu vecd içinde bir sükunete kavuştu......

Ve birden Faysal'ın topacıyla tokuşup tam ortadan ikiye ayrılıverdi.

Faysal deliler gibi zıplayarak "ene fuztu! ene fuztu!(ben kazandım ben kazandım)" diye naralar atarken, Halid paramparça olan topacına bakarak ağlamaya başladı.

Aslında ağlamaktan çok utanıyordu ama gözlerinden dökülen yaşlara engel olamıyordu işte. Hem kaybetmişti, hem de hayatta sahip olduğu en güzel oyuncak, paramparça olmuştu.

O gıcık Faysal bari ağladığını görmesin diye başını önüne eğmiş, gözlerini sımsıkı kapatmış, hıçkırıklarını yutmaya çalışıyordu ki, birden bir el çenesini yukarı kaldırdı ve yumuşacık bir ses duydu.

"Hey.... Çocuk? Niye ağlıyosun?"

Kampta iki aydır annesinin sesi dışında duyduğu ilk türkçe kelimeleri algılayınca sımsıkı kapattığı gözlerini açtı ve...

ÇATLASIN DÜŞMANLAR (Savaşma seviş Serisi 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin