Küçük Cin'im ▷▷ 8

1.2K 145 22
                                    

"Jongin-ah?"

"Aman Tanrım!"

Kyungsoo'nun nazlı bir şekilde ismimi söylemesine karşılık yeterince şaşırdığımda, dibimde uçan ve kendini omzuma sürten ona baktım.

"Ne yapıyorsun Kyungsoo?"

"Çok hastayım Jongin-ah!"

Cümleyi söyler söylemez ağlamaya başlayınca öylece kalakalmış, olayı kavramaya çalışıyordum. Kyungsoo ise alnını omzuma dayamış ağlarken hiç de yardımcı olmuyordu. Titrek bir şekilde ellerim ona uzandı ama anında geri çekildiler. Yutkundum. Ne yapacağımı düşünmeye başlasam da elde var sıfırdı.

Tam tekrar ona uzanacakken de birden başını kaldırıp geri çekildi.

"Hastayım diyorum ya... Ne biçim insansın?" diye cırladı ve konuşmama fırsat vermeden uçarak yatağıma gitti ve yastığa kıvrıldı.

"Kyu-Kyungsoo..."

"Sus!"

O görmese de ağzıma fermuar çekip yanına yürüdüm ve yatağın ucuna oturdum. Başım ona uzanıp ne halde olduğuna baktı ama Kyungsoo kendini benden uzaklaştırmakla meşguldü. Ofladım ve ellerimi dizlerime yaslayarak önüme döndüm.

"Ama bugünü, seni dışarıya alıştırma günü ilan etmiştim."

Üzgün bir şekilde söyledim. Belki halime acır ve yanıma gelir diye ummuştum ama beklediğimden çok farklı bir olayla karşı karşıya kalmıştım. Kyungsoo evi yıkacak şekilde ağlamaya başlamıştı. Anlamıyordum ki o küçük bedenden nasıl böyle ses çıkıyordu.

"Beni hiç düşünmüyorsun." demişti hıçkırıkları arasından.

"Nasıl düşünmüyorum? Senin için demiştim. İnsanlara alışman için."

"O zaman bana çorba yap." Seslice ağlıyor, sonra susuyor, diyeceğini diyor ve işine geri dönüyordu.

Çorba istemesinin olayla alakasını çözmekle uğraşmayıp kulaklarımı tıkayarak odadan çıktım ve uzun bir süre benden istediğini yerine getirmek için mutfakta kaldım. Daha da durur ve Kyungsoo'nun sıkılıp gitmesini beklerdim ama başıma gelen ve üzerinde "Nerede kaldın ulan?!" yazan pinpon topu yüzünden geri dönmek zorunda bırakılmıştım.

Elimde tepsi ile odaya girdiğimde gözlerim kısa bir an açıldı. Kyungsoo büyümüş haliyle yorganımın altına girmiş; üstelik benim pijamalarımı üzerine geçirmiş, başına da ıslak havlu koymuş, yatıyordu. Yerin bir bölümünde peçetelerden dağ oluşmuştu ve o dağ, büyümeye devam ediyordu.

Her şeyi boş verip çaresiz bir şekilde "Çorban hazır." dedim. Hastalığına zıt bir şekilde yatakta neşeyle doğruldu ve el çırptı. Yutkunduğunu görebiliyordum. İstemsizce gülümseyip tepsiyi kucağına koydum. Hemen üzerine eğilip kokladı.

"Voav! Mis gibi kokuyor. Sen bu işi biliyorsun." Kaşlarını yukarı aşağı hareket ettirdiğinde tam da küçük şeytanlığına yakışmıştı.

"Teşek-"

"Ama içemem."

"Ne?!"

"Yemekleriniz benim zavallı mideme dokunuyor."

"Kyungsoo!"

Gerçekten kızmıştım. Bunu anlamış olmalı ki masumca kaşlarını indirmiş ve dudaklarını bükmüştü.

"Biri hastalandığında, başkasının ona bakması nasıl bir his merak etmiştim sadece. Hem fena mı, sen içersin?"

Hızlıca sırıtıp kucağındaki tepsiyi yok ettikten sonra yorgana gömüldü. Başındaki havluyu iyice kaşlarına indirmişti ve sadece gözleri görünürken bana bakıyordu.

Little Genie || KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin