Küçük Cin'im ▷▷ 11

1K 130 56
                                    

"Gülümse!"

Gülümsedi. Ağzım kulaklarıma varıyordu, karşılık verdim.

"Şaşır!"

O şaşırmayı bile mükemmelliğe ulaştırırken ben, ellerimin arasına aldığım yanaklarım, yırtılmasın diye kendimle savaş veriyordum. Bana destek olması için de bacaklarımı sallamayı ihmal etmiyor ve aşırı tepki vermemek için de yeri dövüyordum.

"Sinirli bak!"

Sinirli bakması en sevdiklerimdendi. Bu yüzdendir ki, ayaklarım yeri dövmeyi devam ederken tuhaf sesler de çıkarmaya başlamıştım. Karşımda bu şekilde harika duruyor olması, aynı zamanda 'yeme de yanında yat' denebilecek kadar tatlı ve sevimli oluşu... Şu an, uçan, küçük bir cin olmasa bile yine de kollarımın arasına kaybolabileceğini düşündüğüm kadar küçücük olması... Ağzıma attığım patlayan şekerler yolunu şaşırıp bedenimin her yerlerinde gezintiye çıkmış gibi his oluşturuyordu sanki ve ben, normal bir insan gibi kalabilme sınırlarımın ötesine geçip çıldırma noktasına geliyordum.

"Jongin!"

Bana seslendiğini duyuyordum ama yüzüne öyle bir dalmıştım ki, bana hissettirdiklerinden uzaklaşıp onunla iletişim kuramaz haldeydim artık.

"Hey! Hadi başka bir şey söyle." diyerek kıkırdadı. Eğleniyordu. Ona ne dersem yapıyor ve sert zemin üzerinde yüz üstü uzanmış, dirseklerimiz üzerinde, başımız ellerimiz arasında, kemiklerimizi acıtan bu rahatsız pozisyona rağmen tek kelime etmeden benimle oynuyordu.

"Jongin! Of, bir şey söylesene. Neden öyle bakıyorsun? Yüzümde bir şey mi var?"

Parmak şıklatması... Ve elinde bir ayna belirdi. Kendisine baktı şüpheyle ve bir şey göremeyince bana döndü tekrar. Mimiklerine hayran olduğumu söylemek istemiştim ama ağzım da tepkilerimle birlikte bir süreliğine görevlerine ara vermişlerdi.

"Yah! Kendine gel!"

Tamam, yüzüme okkalı bir tokat savuracağını düşünmemiştim. Yüzümüm sol tarafı acıyla zonkluyordu ve Kyungsoo'nun elinin ağır olması nedeniyle yere yapışan sağ tarafımda bu acıya eşlik etmeye başlamıştı.

"Ahh..."

İnlemeye başladım, acıyla. Yere yapıştığım için hareket edemiyordum. Tek yaptığım elimle yanağımı tutmak ve halıdaki bakışlarımı orada sabit tutmaya çalışmaktı. Çünkü gözlerimi oynatırsam yerlerinden çıkacakmış gibi hissediyordum.

"Ahhh..."

Biraz daha yüksek çıkmıştı sesim. Bilinçliydi çünkü Kyungsoo hala bir şeyler söylememişti ve bu sinir bozuyordu.

"Ahhhhh..."

Yüksek ses ve uzun süreli inleme... Kyungsoo'dan hala ses seda yoktu. Onun burada olduğunu biliyordum. Uzandığı yerden kalkmış ve oturur hale gelmiş olmalıydı ki bir eli bacağının yanından sarkmış, gözlerimin önünde sallanıyordu. Eğer ki yanağım, oraya yüzlerce kez kapı çarpılmış gibi acıyıp zonklamasaydı, o güzelim ele söylemediğim iltifatlar kalmazdı. E bir de, az önce yanağımı çökertmiş olmasını da göz ardı etmemek gerekirdi.

"Kyungsoo... Tokat yiyen benim. Bir tepki ver artık, bir şey yap. Yanağımı hissetmiyorum, öldürdün mü?"

Ağzımdan zar zor çıkan kelimeler, ağlamaklı sesimle birleşip gözlerimle birlikte Kyungsoo'ya ulaştı. O an acımı falan unuttum. Yanağımı sıvazlayan elim yere düştü ve kalkmam için destek oldu. Sonunda ise Kyungsoo'nun yüzü ile aynı hizaya gelebilmiştim. O ise demin benim yattığım yere bakıyordu. Gözleri dolu doluydu ve aradan kaçan damlalar yanaklarını ıslatmıştı.

Little Genie || KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin