Küçük Cin'im ▷▷ 12

1.1K 142 21
                                    

Masaya vuran parmaklarım ve yere vuran ayaklarımla oturduğum yeri deprem oluyormuşçasına sallarken karşımda oturan, okulda iletişim halinde olduğum tek arkadaşım Baekhyun, masayı elleriyle tutup sabitlemeye çalışıyordu.

"Bu arkadaşına gerçekten önem veriyor olmalısın?" dedi, tırnaklarımı yemeye başlamışken. Ellerimi ağzımdan çekerek gergin bir gülümseme verdim.

"Sayılır. Yani biraz, evet. İyi biri."

Bunları derken sahici bir şekilde konuşmadığım öyle açıktı ki, zaten Baekhyun da bana, ciddiye almadığını bakışlarıyla çok güzel belli ediyordu.

"Tamam, gerçekten değer veriyorum."

"Belli oluyor." diyerek güldü. Ben de başımı bulunduğumuz kafenin kapısına doğru çevirdim. Her açılışında yüreğim ağzıma geliyor ama gelenin Kyungsoo olmadığını görünce üzüntüyle oturduğum yere çöküveriyordum. Yine öyle oldu. Kapı zil sesi çıkararak açıldı ama içeriye birkaç kızdan başka kimse girmedi. Merakla dikleştirdiğim omuzlarım birden aşağı doğru yol aldı.

"Gelmeyeceğinden mi korkuyorsun?" diye sordu Baekhyun. Ona döndüm ve korku-üzüntü karışımıyla baktım. Anında kavrayıp başını anlayışla salladı.

"Gelecektir." dedi.

"Bilmiyorum."

Gerçekten bilmiyordum. Onunla buraya bir arkadaşımla tanışması için gelmesi üzerine bir ton tartışmış, onu büyük tehditlerle korkutmuş ve en sonunda yola getirmiştim ancak şurada oturduğumuz sürece, yaklaşık yarım saatti, Kyungsoo'dan herhangi bir iz görememiştim. İlk başta öylesine umutluyken şimdi çaresiz bir beklenti içerisindeydim.

"İnsanların içine çıkma konusunda problemleri var." dedim. "Daha önce bunu aşması için bir girişimde bulunmuştum ama işe yaramamıştı. Belki daha sakin bir ortamda, birisiyle tanıştırırsam işe yarar diye düşündüm ama..." Ellerimle etrafı gösterdim Kyungsoo'nun yokluğuna dikkat çekerek. "Gelecek gibi dur-"

"Öhö öhö..."

Birden kulaklarımın dibinden öksürük sesi yükseldi ve lafım kesildi. Soluma dönüp baktığımda oradaydı. Kyungsoo orada durmuş bana gülümsüyordu.

"İnanamıyorum. Gelmişssin." diye bağırdım aniden kalkarak. Kıkırdayarak geri çekildi ve sarılışımdan kaçtı. Garip hissetsem de boş verip Baekhyun'a döndüm.

"Baekhyun tanıştırayım, Kyungsoo. Kyungsoo, bu da okuldan arkadaşım Baekhyun. Bahsetmiştim. Evet, artık siparişleri verebiliriz. Ne istersiniz?"

Heyecan ve mutlulukla ikisine baktım. İkisinden de ses çıkmıyordu. Baekhyun korkmuşça bana bakıyor ve Kyungsoo da dudaklarını suçlulukla ısırmış masanın üzerinde benden oldukça uzakta oturuyordu.

"Ne oldu? Niye öyle bakıyorsunuz?" diye sorduğumda Baekhyun endişeyle beni süzdü.

"Jongin, ben kimseyi göremiyorum." dedi.

Şaşırdım ve konuşmaya çalıştım lakin kekelemeye başlamıştım.

"Na-na-nasıl olur? İ-işte burada."

Ona Kyungsoo'yu işaret ettim ellerimle. Sonra da dönüp oraya baktım. Evet, Kyungsoo oradaydı. Her zamanki kıyafetleri üzerindeydi. Beyaz pantolonu, mavi gömleği ve mavi pelerini... Şapkası da sırtında sallanıyordu.

"Jongin üzgünüm." dedi sonra. "Ama yapamam, yapamıyorum."

Ne olduğuna dair gram fikrim yoktu ve ümitsizce Baekhyun'a baktım. Sonra tekrar Kyungsoo'ya. Sonra Baekhyun ve sonra Kyungsoo... Bu böyle bir süre devam etti. Ta ki ben en sonunda, Baekhyun ve Kyungsoo arasındaki boyut farkını idrak edene kadar.

Little Genie || KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin