Küçük Cin'im ▷▷ 10

1.2K 133 18
                                    

Kyungsoo bana sinirli bir bakış atıp gittikten sonra kendimi, bedenim koltuğa serilmiş, amaçsız bir şekilde yatarken bulmuştum. Boş bakışlarım tavanda gezinirken bir şeyler düşünmediğimi ve amaçsızca, orada dakikalarımın gittiğini aklıma gelen bir soruyla fark ettim. Böylece gözlerim boş olmaktan biraz olsun uzaklaşmış ve soru işaretlerinin her tarafta asılı olduğu bir odaya giriş yapıvermişti sanki.

Kaşlarım çatıldı ve kendimi serildiğim yerden toparlayıp daha rahat bir pozisyona geçtim. Elim çeneme uzandı ve bir düşünür edasıyla orada kaldı. Kalbim hafiften hızlanırken düşüncelerimin olası sonuçlarına karşılık, sanki içten içe cevabı biliyormuşum gibi, korkuya kapıyı açtığımı hissettim.

İlk sorum neden Kyungsoo'nun gitmesini bu kadar sorun ettiğim ile alakalıydı. Boylu boyunca düşündüğümde buna, 'onun yanındayken hissettiklerim yüzünden' cevabı biraz hafif ve bahanemsi kaçıyordu. Sanki altında daha köklü bir cevap, daha kuvvetli bir neden vardı. O yanımdayken huzurlu hissetmemden çok daha öte bir neden... Öyle ki neden huzurlu hissettiğime cevap verebilecek bir şey...

Korkuya açtığım kapı daha da aralanıyordu ve içeriden bir el beni tutmuş, çekiştiriyordu. Gözlerimin önünde Kyungsoo belirdi. Etrafımda uçarken ki halleri, omzuma oturup boynuma sarılması ve dışarıdayken yaptığı haylazlıklar, ona kızıyor görünmeme rağmen nasıl eğlendiğimiz... Sonrasında bir insan boyutlarındayken dışarı çıktığımız vakit nasıl da arkama geçip saklandığı, utangaçlığı... Bunların hepsi, kapısından içeri adımladığım korku odasında bana rahatlık hissi verip yüzümde gülümseme oluşturuyor olsa da, bir an durup bu gülümsemeyi idrak ettiğim an uçup gidiyorlardı. Çünkü fark ediyordum ki bu gülümseme kalbimden geliyordu; bu gülümseme bana heyecan veriyordu ve gözlerimin önüne Kyungsoo portreleri çizip duruyor, onlara hayranlıkla bakmama neden oluyordu. Bir kez daha yanımda olsun istiyordum, çağırayım gelsin. Karşımda oturup ilginç bulduğu eşyalarımla oynasın ve ben de onun mimiklerini seyre dalayım... Bu hisler daha çok, benim öncelerde birisi için aşırı heyecanlanıp, hoşlanıyorum dediğim kızlara duyduğum türdendi. İşte korkumun asıl kaynağı da buradan geliyordu.

Ben Kyungsoo'ya karşı neden böyle hissediyordum? Nasıl hissederdim? Diğer sorularım bunlar ve türevleriydi.

Sonuç olarak bir cevaba varamadım. Ya da ulaşacağım cevaplardan korktuğum için düşünmeye sor verdim desem daha doğru olurdu. Elbette ki beni çıkmaz sokağa sokmak için elinden geleni yapan hislerim arada bir kıvılcım olarak beynime düşüp alev almaya başlıyorlardı, ve söndürmek kolay olmuyordu, ancak elimden geldiğince buna engel olabilmiştim.

Koltukta oturup bunları fark ettiğim günün üzerinden bir hafta geçti. Kyungsoo'suz bir hafta... Onu hiçbir şekilde çağırma girişimde bulunmamıştım ve o da herhangi bir şekilde karşıma çıkmamıştı. Bir önceki hafta benden oldukça sıkıldığı içindir diye kendimce bir fikir yürütmüştüm. Her türlü benim işime gelmişti çünkü onu görünce verebileceğim tepkilere karşı herhangi bir düşüncem yoktu. Bu da beni endişeye düşürüyordu.

Sonuç olarak, hayatımda Kyungsoo'nun dokunuşlarının olmadığı bir hafta olarak, ki dokunuşlardan kastım tamamen soyut bir olaydı, oldukça durgun bir hafta geçirdim. Yine hafta sonuydu ve ben yine amaçsızca yatağa serilmiş bir bedenle tavanı izliyordum. İçimden küçük şeytancığı çağırmak geliyordu ama aynı zamanda içimden bir ses de, bunu yapmamam gerektiğini fısıldayıp duruyordu. Kocaman bir of çektim ve içimden gelen fısıltıdan taraf oldum. Bu da demek oluyordu ki sıkıcı bir gün beni bekliyordu...

"Cin Kyungsoo ile sıkıcı günlere son!"

...Diye düşünüyordum ki yataktan sıçrayıp düşmeme neden olacak bu cümleyle halıyla yüz yüze geldim.

Little Genie || KaiSooWhere stories live. Discover now