Küçük Cin'im ▷▷14

1K 143 43
                                    

Kyungsoo gerçekten zorlu biriydi. İnsanı uğraştırmak konusunda üstüne yoktu ve ben bunun acısını fazlasıyla çekiyordum. Başıma ağrılar girmişti. Yatağımdan ıslak çamaşırlar gibi sarkar hale gelmiştim. Kırış kırıştım artık. Yaşlanmıştım. Saçlarıma aklar düşmüştü. Tüm bunlara rağmen Kyungsoo hala aynıydı. Aynı yerdeydi.

"Pelerinim senin omzuna düştü."

Kyungsoo da vakit ilerlemiyor olmalıydı. Yalnızca birkaç saniye geriye sarıyor ve yine aynı yere geliyordu.

"Pelerinim senin omzuna düşmüştü."

"Evet, Kyungsoo. Düşmüştü ama düşeli çok oldu artık, biraz da diğer olaylardan bahsetsen ya! Yarım asırdır, pelerininin omzuma düşüşünü anlatıyorsun!"

Avcumu alnıma hızla vurdum ve az önce kalktığım gibi kendimi yatağıma attım. Kyungsoo da hareketlendi. Yıllar sonra itirazlarım yerini bulmuş olmalıydı. Tek dileğim, ben son nefesimi vermeden önce onun, nasıl cinim olduğunu öğrenmekti. Hepsi bu! Bir de, bir kerecik olsun dudaklarını dudaklarımda hissetmek isterdim.

"Çok üstüme geliyorsun, çok! Anlatanda kabahat zaten! Nankör!"

Hülyalı düşüncelerimi dağıttı Kyungsoo. Yattığım yerden hızla kalkarak oturmakta olan Kyungsoo'yu omuzlarından tutup kendime çevirdim.

"Tamam, ben haksızım. Anlat artık, ne olursun! Omzuma düşen pelerinden cinim olan Kyungsoo'ya nasıl geçiş yaptın öğrenmek istiyorum artık."

"Neden bu kadar merak ediyorsun?"

"Aslında bu kadar ısrarcı değildim ama anlatmamakta o kadar direttin ki! Merak ettim tabii! Sen neden bu kadar direniyorsun?!"

Omuz silkti ve tutuşumdan kurtularak benden kaçtı. Dizlerini yatağa çıkarıp kendine çekti ve kollarıyla bir güzel sardı. Yüzü düşüvermiş ve düşünceli bir hal almıştı.

"Aslında daha fazla kaçmak istemiyorum." dedi. Sessizdi. Kendi kendine mi konuşuyor yoksa, diye düşünmeden edemedim.

"Ama korkuyorum."

Başını dizlerine yatırıp o büyükçe gözleriyle bakışlarını bana sabitledi. Elim ona uzanmak ve yanağını sevmek istese de tuttum.

"Neden korkuyorsun?" diye sordum. Kyungsoo'nun herhangi bir şeyden korktuğunu düşünmek... Garipti. O her zaman açık sözlü, girişken ve zorlayıcıydı. Bir konudan korkmasının veya ondan çekinmesinin Kyungsoo'ya yakışacağını düşünmüyordum.

"Pelerinim omzuna düşmüştü."

Tekrar söylediği için kızmak içimden geçti lakin onun gözlerinde çoğalan bir duygu ile duraksadım. Bana bakıyordu. Kyungsoo bana bakıyordu ama çok farklıydı. Bakışları çok farklıydı. Yutkunmak zorunda kaldım. Sıcakladım, terledim. Kalbim sıkıştı.

"Sonra omzuna kondum. Tam alacaktım ki sen elini oraya atıp sızlanmaya başladın. 'Ah omzum, ah omzum!' Biliyor musun, Jongin? Omzuna lanet olsun! Hepsi onun yüzünden!"

Kızmaya çalıştı Kyungsoo ama bu kızgınlık, alçak sesinden ve başını bacaklarına gömmesinden öteye gitmedi.

"Pelerin elinin altında kalmıştı ve senin elini oradan pek çekesin yoktu. Ki öyle de oldu, sahilden eve kadar elin omzunda yürüdün. Hiç mi kolun ağrımadı be!"

Kısıkça güldüm. Ardından Kyungsoo'yu taklit edip bacaklarımı yatağa çıkarıp onları kollarımla sardım ve başımı da oraya yaslayıp Kyungsoo'nun bakışlarına karşılık verdim. Onun da kalbi bir bakışla sızlıyor muydu, merak ettim.

Little Genie || KaiSooOù les histoires vivent. Découvrez maintenant