Bölüm 3

28.4K 2.2K 535
                                    

Aiden içeri tek başına girdi, kapının önünden Ace'in yanımdaki oturuşuna baktı. Hiçbir şey demedi, o gelince biraz olsun kalkmaya çalışınca hayır der gibi kaşlarını çattı. Öteki tarafımdaki sandalyeye oturdu.

Kapıya gözlerim kaydı. Parmağımı şıklattığımda aralık kalan kapı gürültüyle kapandı, kilitlendi, içeriye giriş mümkün değildi. İkisi de aynı anda bana bakınca hangisine açıklama yapacağımı bilemedim bu yüzden önümdeki duvarla konuştum.

"Bir kere anlatabilirim, ikinci kez aynı şeyleri anlatmaya gücüm yetmeyecek." Kendime saklayamazdım. Konseyin yanına gittiğimde ve kaybolduğumda Ace bunu öğrenecekti ve ona söyleyip Aiden'dan saklayamazdım. Zaten beni zor duruma sokanlardan birisi de gördüğüm rüyaları ilk olarak Ace ile paylaşmış olmamdı. Aiden'ın beni endişeyle izleyen gözlerine döndüm. "Dragras... tanıdık mı?" diye sordum.

Ace gibi tepki verdi, hiçbir şey anlamadı.

İlk defa duyuyorlardı. Ama onun gibi bir adamın adının bilinmeme ihtimali yoktu. Sesimi kontrol altında tutmaya çalıştım ama duyduklarım, bana acıyı asıl veren çöküşü gizlemek, mümkün değildi.

"Valerie..."

Gözlerim doldu, nasıl söyleyeceğimi bilemedim. "Benim soyadım." dedim birden. Karanlık Orman'a baktım. "Babamın soyadını bana Luna söyledi."

Ne tepki verirlerdi bilmiyordum. Aiden, Anwa'ya tüm kalbiyle bağlıydı ve kara büyünün karşısında duruyordu. Ace, her zaman kuklalardan nefret etmişti ve benim babam bahsedilen kişilerin yaşadığı kalenin tepesinde oturuyor diyemiyordum. Krala söylemek zorundaydım, ondan saklanamazdı ama karşısında ağzımı bıçak açmazdı. Kendim bile reddediyorken, gördüklerime anlam veremiyorken bu sırrı hiçbirine söyleyemezdim.

Onlar ise susardı.

"Bir kale var. Estella'nın ve Blaze'in çıkıp geldiği bir kale... ve Kral ise Darius Dragras." Aiden'ın gözlerine baktım. "Babam."

İkisi de aynı anda geriledi. Yüzümden gözlerini bir an bile çekmediler. Benim duyduğumda aklımı yangın yerine çeviren sözler yaşadıklarımın bir kısmını biraz olsun belli edebilmişti. Kalbimden geçen kılıçtan çok, Blaze'in sözleri canımı yakmıştı.

Birbirine kenetlediğim parmaklarıma bakarken gözlerim doldu. "Kara büyüyle mi yönetiliyorlar bilmiyorum. Günlerdir rüyalarımda onu görüyorum, engelleyemiyorum. Babamın kara büyüyü parmaklarında oynattığını bana Blaze söyledi ve Estella..." Yutkundum. "Ben henüz bir bebekken benimle aynı odada bulunuyordu. Blaze söylediğinde ona inanmadım ama ne gördüğümü biliyorum." Başımı kaldırdım. "Estella kalede benimleydi. Annem beni o kaleden kaçırdı ama babam onu esir tutuyordu. Nasıl yaptı bilmiyorum."

Uyandığımdan beri hepsinin suratına bakıyor ama hiçbir şey söyleyemiyordum. Sonunda kendimi tutamayıp hıçkırdığımda Aiden bana doğru yaklaştı.

"Annem beni babamdan kurtarmak için kaçırdı. Babam bir deli. O bir kara büyücü ve olmak istemediğim her şey."

Babasının kızı...

Annemin de kara büyüye boyun eğdiğini biliyordum ama gördüklerim bana aksini de düşündürtüyordu.

Belki de onu kapatmasının sebebi aynı düşünceyi benimsememeleriydi?

Fakat o rüyalara bir kere daha döndüğümde o adamın kendi kalesini bile saçımın kopan tek bir teli için yakacağını düşünüyordum.

"Blaze sana ne söyledi Valerie?"

"Söyledikleri yalan olabilir." diye Aiden ekledi ama suratına bakınca kendi dediğine kendisinin inanmadığını gördüm. Çünkü beni bu kadar endişelendiren, titreten şey bir tahmin olsaydı asla onlara söylemezdim.

ANWA 2Where stories live. Discover now