Bölüm 9

22.8K 1.9K 383
                                    

Darius bana Freya'dan, Freya'nın aklını yavaş yavaş kaçırmasından bahsetti. Onunla annem on altı yaşındayken tanışmıştı ve başa geçtiğinde onunla hemen evlenmişti. Anlatırken sesinde hiçbir duygu sezemedim lakin aralarda atladığı yerler olduğunu hissediyordum.

Hamile kalana kadar yaşadıkları hiçbir şeyden bahsetmedi, beni doğurmasının ardından iyice delirdiğini söyledi ama detay vermedi.

"Başında her zaman birileri olurdu, kapıda güvendiğim nöbetçiler beklerdi. Freya, üç yıl boyunca neredeyse hiç büyü kullanmamıştı. Yorulduğunu sandım, vazgeçtiğini düşündüm ama o sessizce bekliyordu. Seni aldığı gün nöbetçiler kanlar içinde bulundu ama onları atlattıktan sonra Vayne'i öldürmesi gerekiyordu. O kadar delirmemişti, Vayne'i büyüyle uyutmuştu."

"Öldürmemişsin." dedim, ağzımı tutamadım. Birkaç dakikadır tanıdığım adam Vayne'i affetmezdi.

"Yapabileceği bir şey yoktu. Freya'nın büyüsüne karşı koyamazdı." Ne kadar güçlüydü hala bilmiyordum ama bahsediş şekline bakarsam tanıdığı en güçlü büyücüydü. Zaten kara büyü bile bu şekilde öldürmezdi. "Kale sınırına çıkana kadar çok vakit geçmişti. Yukarıda gördüğün o kalkan kulakları sağır edecek patlama sesinden sonra bir anlığına kayboldu, o şeffaflıkta çatlaklar gördüm. Annen tek başına asırlardır yıkılamayan büyüyü geçersiz kıldı. Belki de bu yüzden üç yıl boyunca sessizce beklemişti. Dışarı çıktı, kalkan tekrar kapanmadan önce Estella buraya geldi. Nereye gittiğini buldu."

Blaze'in dediklerini anlatıyordu. Senin baban bile annemden yardım istedi demişti.

Doğru söylemişti.

"Dışarı ilk defa o gün çıktım. Günlüklerde okuduğum o ormana koşuyordu. Neredeyse elimdeydi. Gözümün önündeydi." Hançere dokunduğunda gözlerim oraya kaydı. "Dumanların içine girdiğinde birkaç kişi onu takip etti ama aklımdaki ses içeri girdiğim anda dışarı çıkamayacağımı söyledi. Zaten ormanın büyüsünün ne olduğu her zaman biliniyordu. Asırlar boyunca değişmediği belliydi." Gözlerime baktı. "Oradan çıkışının olmadığından emindim. Annenle birlikte ölmüş olmalıydın."

Arkasından bağırdığını biliyordum. Aldora'yla alıştırma yaparken duyduklarım çok gerçekçiydi.

'Kızımı bana geri getir! Öldürün! Ormana girmesine izin vermeyin!'

"Dışarı çıkışımız bilinmemeliydi ama annen o yolu bir kere açmıştı, belki asırlar öncesinde bir başkası daha buna kalkmıştı ama yazılmamıştı. Yine de buradan çıkmayı başardı. Öldüğüne inanmadım. Estella bir daha çıkmak istediğinde seni aramasını söyledim. O zamanlar beş yaşında olman gerekiyordu." Beş yaş... o yaşta ne yaptığımı tahmin bile edemezdi. "Tesadüfe bak... yarın doğum günün."

Bunca yıl ormandan çıktığım günü doğum günüm bellemiştim.

"Ben doğum günümü çoktan kutladım ama yanımda sevdiklerim yoktu. Ne anne dediğim kişi ne babam olarak gördüğüm adam ne de arkadaşlarım yanımdaydı. Çünkü Estella'nın büyüsüyle baş etmek için kendimi ormana kapatmıştım."

Anne ve baba dediğimde bakışları değişti.

"Benim doğum günüm, ormandan çıkıp aile dediğim kişilerle yaşamaya başladığım gün. Ve babam senin tam tersin."

Hançeri tutan parmakları sıkılaştı. Bahsettiklerim onu sinirlendirmiş gibi görünüyordu. Gerçekleri anlatmak, dilimi tutamamak da beni delirtmişti. Neden anlatıyordum ki?

"Bir savaşçı olamaz. Olsaydı bir çaylak gibi beni öldürmeye çalışmazdın."

"Değil zaten." diye mırıldandım. "Bir çiftçi. Sıradan bir insan. Beni doğru yolda tutmak için, bana öğretmek için canla başla çalışan iki insan. Onlarla tanıştığım için ne kadar şanslı olduğumu bilemezsin." Sonra diğer söylediğine yanıt verdim. "Ben bir çaylak değilim. Beni senin görmediğin dünyada yaşayan en iyi iki savaşçı eğitti."

ANWA 2Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum