Bölüm 11

20.2K 1.8K 275
                                    

Rendal'ın önünde ileri geri yaparken ellerimi belime koymuştum. Koca büyücü sandalyeye oturmuş beni izliyordu. Aiden, Harper ve Will ise köşeye çekilmişti.

"Sana ben söyleyemezdim. Ama haklısın, anlamıştım. Kalenin içinde ne dönüyor bilmiyordum Valerie. Fakat kralın kızı olduğunu mucizevi bir şekilde fark etmiş olsaydım bile söyleyemezdim."

Döndüğümüz dakika yanına koşmamıştım, ilk önce güzel bir uyku çekmek istemiştim. Ama sabahki ilk işim Rendal'ı diğerleriyle birlikte bulmak olmuştu. Bir saattir konuşuyorduk, bildiğini biliyorum dediğim an da zaten kendisini ele vermişti. Büyüyü duyduğunda da kalkanı delip geçtiğimi anlamıştı.

Bana ahkam kesecek sanıyordum lakin onun ilk sözü sana söyleyemezdim olmuştu, özür dileyecek gibi duruyordu. Ona soruları benim sormam gerekirdi ama kendimi seni suçlamıyorum derken bulmuştum. Bir saattir de dil döken bendim.

Sonunda ona inandığıma inandı, sormak istediklerini ama geciktirdiklerini sıralamaya başladı. "Valar yaptın Valerie. Hiçbir şey hissetmedin mi? Kara büyü konuşuyor mu? Luna'da kara büyü hissetmemiştim, kaledekiler de öyle mi?" Hepsine karşısına çöküp cevap verdim, bilmesi gerekenleri anlattım.

Onun en çok şaşırdığı Valar'ı sıradan bir büyüymüş gibi uygulamamdı. Drogo bunu yapabileceğimi zaten biliyordu, meditasyona beni soktuğunda kendisi eşlik etmişti ama Rendal sadece benim anlattığım kadarını biliyordu. Benim iyi olup olmadığımı sorduktan sonra ona kaleden bahsetmeye başladım. Bu kez her detayı vermedim, özellikle Vance'in bildiğini söylemedim.

Sarayın tepesinden Arn'ın kükremeleri duyulduğunda herkes pencereden dışarı baktı. "Ace geldi."

"Bu kadar beklemesi bile mucize zaten." diyerek Will homurdandı. Ona dik dik baktığımda omuzlarını kaldırıp indirdi.

Ace ile ne kadar erken konuşursam o kadar iyiydi. O, babamı gördüğüm ve Valar yaptığım için gelmişti ama duyacağı bunca yıldır yalan içinde yaşadığı olacaktı. İlk önce onu sakin tutmalıydım çünkü Ace diğerlerine benzemiyordu. Minas'ın karşısına çıkacak kadar fevri davranabilirdi.

"Rendal, biliyorum bana söyleyecek çok şeyin var ama Ace ile de konuşmak zorundayım." Dışarı çıkmak için döndüğümde kapı daha ben yürümeden açıldı. Kaira içeriye nefes nefese girdi, yeşil gözlerini diğerlerini gördüğünde onlarda da gezdirdi.

"Valerie," dedi hafif meraklı bir tonla. "buradaymışsın."

Aiden onun sesini fark edince sırtını duvardan ayırdı, Rendal oturduğu yerden kalktı. "Kaira?" dedim, beti benzi atmış gibiydi. Aklıma onlarca senaryo oluştu, en kötüsünün içinde Blaze ve Estella ismi saklıydı.

Tam ona kalkan mı diyeceğim sırada konuşmaya devam etti. "Kral Vance seni görmek istiyor. Taht odasında. Deminden beri seni arıyorum."

Vance mi? Bunu beklemediğimi suratımdan anlayabilirdi. Omzumun üstünden Aiden'a baktığımda bilmiyorum der gibi başını salladı. Valar büyüsü yapabildiğimi öğrendiği için konuşmak istediğini düşündüm ama bunun için Rendal'ı çağırmalıydı.

Kaira eliyle hadi dedi. "Acele et. Çok oyalandım."

"Neden beni çağırıyor?"

"Bilmiyorum." dedi ciddi bir tonla. Kendisi de merak ediyor gibiydi. "Ben de sana bunu soracaktım. Vance'i ilk defa böyle görüyorum Valerie. Valar ile ne yaptığını sana soramadan gittin. Gaana'ya girmediğini umuyorum."

"Hayır."

Daha fazla soru soramayacak kadar aceleciydi. Dışarı çıktığında hemen peşine takıldım, arkamdan son hız diğerleri de geldi, Rendal da odasında kalamadı. Kaira o kadar hızlı yürüyordu ki pelerini omuzlarından uçup gidecek gibi süzülüyordu. Kubbeden çıktığımızda Arn'ın tepeye tekrar yükseldiğini gördüm. Saraya açılan yolda da Ace ile göz göze geldim. Uzaktan beni süzdü, sonra Kaira'nın arkasından ilerleyişimde bir gariplik sezdi. Hızlıca ilerleyerek yanımıza geldi.

ANWA 2Where stories live. Discover now