Bölüm 4

30.5K 2.1K 338
                                    

Bir hafta sonra

Aiden dirseğimden tutuyordu, elinde birkaç parça eşyanın olduğu deri çanta vardı. Seze tam arkamızdan nefesini üstümüze üfleyerek toprak yoldan ilerliyordu. Harper, Will ve yurda geçmek üzere takip ediyordu.

Güneşin altında, kalabalık yolun ortasından sadece önüme bakarak ilerliyordum. Beni kanlar içinde yerde yatarken görmemişlerdi lakin kadimlerin çığlığıyla dışarı çıkan öğrenciler saraya taşındığıma şahit olmuştu. Yaşanan ihaneti herkes biliyordu, benim ne halde olduğum da saklanmamıştı. Bilmeleri umurumda değildi, Blaze'in tekrar ayağa kalktığımı duymasını istiyordum.

İntikam alacağımı biliyordu.

Gaana'da, annesinin yanında beni düşünsün istiyordum. Bu kez tek başıma olmayacaktım ama bir başıma karşısına çıksam bile bana elini süremeyecekti.

Tepemizden Arn, Ace ile hızlıca geçtiğinde saçlarım havalandı. Bizler yürürken kimsenin suratına bakmamaya özen göstermiştim ama herkes yürümeyi kesmişti. İlk olarak bana, sonra Aiden'ın yanımdaki duruşuna ve arkamızdan hırlayarak takip eden kurda göz atıyorlardı. Seze'ye alışmışlardı lakin Seze'nin sakin duruşu ben buradayken kayboluyordu. Her an herkesi parçalayacakmış gibi gözlerini dikiyordu.

Sapphire, Arn'a ters uçup akademinin tepesinde kanatlarını kapattı. Bekleyecekti. "Kral konuştu mu?" diye sordum Aiden'a. İki gün önce Vance odama gelmişti. Kara büyüye rastladığı an öldürme emri vermişti. Saraya bile kimseyi sokmayacaktı.

"Herkes ne yapacağını biliyor Raven."

Başımı salladım. Yurdun önüne geldiğimizde Seze'nin kırmızı gözlerine baktım. Aklımdan geçeni okudu ve bizi takip etmeyi bırakıp pençelerini topraklara sertçe basarak koştu. Öğrencilerin arasından, boş yoldan hızlıca geçti ve kapının üzerinden atlayıp ormana döndü.

"Burada kalmak istiyor olmalı. Kaira hiçbir şey demez."

Omuz silktim. "İhtiyacım yok." dedim. "Beni Seze kurtarmayacak, ben kendimi kurtarırım." Aiden'ın parlak ama hala yorgun görünen gözleriyle buluştum. "Kara büyünün bana söyleteceği sözler ağzımdan çıkıyor gibi, değil mi?" Alayla çevreme bakındım. "Bunda sonra böyle."

"Bundan sonra böyle." dedi, kendisi de herkese şüpheyle yaklaşıyordu ve yapılan ufacık bir yanlışı benim gibi affetmezdi.

Karanlık Orman'dan kükreme sesi duyuldu. Yurdun merdivenlerinin tam önünde Aiden ile birlikte durdum. Kıpkırmızı kanatlarını vurarak Alischa yükseldi. Akademinin üzerinden geçene kadar yerimden kıpırdamadım. Tepeden sınırları son kez kontrol edecekti, anlayabildiği ve ona farklı gelen bir büyünün varlığını sezmeye çalışacaktı ve bunu gerek gördüğü her an yapacaktı.

Ama Drogo uyansa bile dışarı çıkmayacaktı çünkü Alischa'nın aksine onun soğuk öfkesi insanların içine işliyordu. Onları hiçbir şey yapmadan korkutmayı başarıyordu. Sadece kuvvetli sezgileri bile nasıl bir katliam getirebileceğini anlatmaya yetiyordu.

Alischa bulutların üzerinde kaybolduğunda Karanlık Orman'dan diğer kükreme sesi duyuldu. Drogo uyandı. Yolun ortasında duran herkesle aynı anda ormanıma baktım. Beni görmek istiyordu, benimle konuşmak için yanıp tutuşuyordu.

"Hayır." dedim kendi kendime. "Henüz karşına çıkmayacağım."

Merdivenlere ilk adımımı attığım anda kapıdan yan yana on kişi çıktı. Hepsi beni ve Aiden'ı görünce durdu. Kaira da arkalarındaydı. Bana bakıp başını eğdiğinde onların hepsini inceledim. Luna'nın şu güne kadar konuştuğu ve aynı masada oturduğu her isim... Teker teker saraya götürüleceklerdi, Rendal'la konuşturulacaklardı.

ANWA 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin