13 • 'Sherlock Holmes'

137K 10.2K 4K
                                    

Multimedya: Ed Sheeran | Shape Of You

Keyifli Okumalar...

Onu bu kadar öfkelendiren şeyi delice merak etsem de şu an sadece onu yatıştırmaya odaklanmam gerekiyordu. Asi kapıdan hızla çıkınca ben de peşinden koşup ona yetiştim ve önüne geçtim. Öylesine öfkeli görünüyordu ki onu ilk defa böyle görüyordum. Hatta farkında bile değildi belki ama öfkeden titriyordu. Beyaz yüzü bir ton daha açılmış gibiydi. Teninde parlayan sadece öfkeli yeşim gözleriydi artık.

"Çekil!" dedi dişlerinin arasından.

Ellerimi havaya kaldırıp kendimi savunmaya çalıştım. "Asi bak, yanlış anlıyorsun. Deniz kim hiçbir fikrim yok."

"Yalan söyleme bana," dedi öfkeyle. "Söylesene sen de Gencer'in tayfasından mısın yoksa? Demek o aralarına yeni birini alacak kadar egosunu indirebilmiş." Gencer de kimdi şimdi? Bir de Gencer çıkmıştı ortaya ama nedense bu isim bana hiç de yabancı gelmiyordu. Yine de şu an Gencer diye tanıdığım birisi olup olmadığını sorgulayacak durumda değildim.

"Ne Gencer'i tanıyorum ne de Deniz'i."

"Ha! Öyle durup dururken tanımadığın bir ismi sordun yani bana. İsmi de sallamışsındır değil mi?"

"Sallamadım tabii ki. Uyurken Deniz diye sayıklıyordun."

Öfkeli ifadesi afallamaya dönüştü. Gözlerini bir an kapatıp burun kemerini hafifçe sıktı. Onu ilk kez bu halde gördüğümden ben de ne yapacağımı bilemiyordum. O yüzden sessizce sakinleşmesini bekledim. Önce titremeleri duruldu. Sonra dik tutmaya çalıştığı omuzları ağır bir yüke maruz kalmış gibi çöktü. Gözlerini açıp derin bir nefes aldı ve sesi bu kez az öncekinden oldukça kısık çıktı. "Özür dilerim. Yanlış anlamışım."

"Sorun değil," diyerek gülümsemeye çalıştım. "Peki, bu De-"

"Söyleme," diye sözümü kesti. "İsmini söyleme ve lütfen soru sorma." Bugün ilklerin günü olmalıydı çünkü ilk kez benden böylesine içten bir ricada bulunuyordu. Üsteleyebilirdim ama yapmadım. Onu daha çok huzursuz etmek istemiyordum, onun bu ruh hali beni de geriyordu.

"İstediğin gibi olsun. Soru yok." Ve yine içten bir şekilde minnetle gülümsedi. Uzanıp elindeki çantayı aldım ve "Hadi gel," dedim. Evin içine yönelirken o da itiraz etmeden beni takip etti. İçeri girer girmez ise mutfağa yöneldi ve yerdeki camları toplamaya başladı. "Bırak dokunma," dedim hemen. "Birini çağırırım halleder."

"Zenginsin ya tabii," dedi alayla. Yine de toplamaya devam etti. Kesecekti yine bir yerlerini.

Yere eğilip onu kaldırdım. "Bırak şimdi temizliği falan. Gitmemiz lazım."

"Niye? Daha paşamız kahvaltısını yapmadı." Alaycı sözleri az önceki halini kapatmak içindi, elbette ki anlamıştım çünkü yüzü hala bir ölü kadar beyazdı.

"Dışarıda yaparız."

"Ne bu acele, hayırdır?" dedi tek kaşını kaldırarak.

Lafı dolandırıp zaman kaybetmemek için "Şeyda," dedim. "Buraya geliyormuş."

Bu kez iki kaşı da narince havalandı ve güldü. Biraz daha iyi görünmeye başlamıştı en azından, bu beni de bir nebze olsun rahatlatmıştı. "Belalın yani. Gelsin bakalım. Geleceği varsa göreceği de var. Anlaşılan yediği dayak az gelmiş."

Buna gülmeden edemedim. Aslında onu Şeyda'yı paralarken izlemek keyifli olabilirdi ama bugünü Şeyda'ya ayırmak gibi bir niyetim yoktu. O yüzden onu caydıracak yola giriş yaptım. "Benim için yapılan bir kız kavgası. En sevdiğim."

KÜFÜR YOK! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin