........

2 0 0
                                    

Biliyorum K. İçimde bir şey uyuyor. Derinlerde. Sesini duyuyorum onun. Ben sana aitim diyor, Sen de bana. Bir hayvanın sesi bu. Yansıma değil, rüyalarıma benzemiyor. Ayağa kalkmalısın diyor, Kalkabileceğimi sanmıyorum. Hissetmiyorum bedenimi. Sürün o zaman diye bağırıyor. İçimden. Benim gibi sürün. Onu içi var mı bilmiyorum. Durmadan içinden bağıran bir ses K. Susmasını söyle ona. İçinden konuşmasını söyle. Kendimle konuşmak istiyorum. Ölümün için ağıt yakmalıyım. Seni toprağa gömmeliydim.. Bir meşe ağacının altına. Bunu defalarca düşündüm. Bütün zaman dilimlerinde Rahat bırak zihnimi. Öldün sen. Sürün. Hala orada mısın? İçimdesin. Evet, içindeyim. Sana yolu göstereceğim. Sus. Son defa güneşin doğuşunu görmeliyim. Hayır, ateşi bulmalısın. Güldüm. İçimden ve dışımdan. Ateş yok artık. Hiç bir şey yok, anlamıyor musun? Öldü. Aptal olma, ölmedin. Kalk ayağa, Ayağa kalktım. Yürü. Yürüdüm. Hava serinlemişti. Ormanın kokusunu içimde hissetmeye başladım. Sadece yanılsama. Değil... Nereden biliyorsun. Çünkü ben de hissediyorum.

"Eve gidiyoruz" dedi. Ormanın derinliklerindeydim K. ama göremiyordum. Adımlarım yavaşlamıştı. İnsan yavaşlamıştı. Bir meşe ağacının yanından geçtim. İnsan sesleri, ağaçlara değip derime dokundu. "Sus" dedim içimden, Yürü. Sus. Tanıyorum onları. Dizlerimin üstüne çöktüm. Biri elini uzattı. Görmüyordum. Nasıl? Bilmiyorum. Kalan elimi ona doğru uzattım. Kalkmama yardım etti. Oturdum sonra. Bir bardak uzattı. "Çay" dedi. "İç." İçtim. Sonra gördüm K', herşeyi...

2. BÖLÜM

Boşluktaydım. O ise içimde saklanıyordu. Onu düşündüğüm anda ise kendi içinde saklanıyordu. Öldürdü kendini. Ağladım. Hayır! Her gün aynı yatakta uyandım, evin şekli değişiyordu, benimle birlikte. Açlıktan ölüyorum, tavan ise gittikçe alçaklaşıyor. Aklım, eylemi yok sayıp düşüncenin gerçekliğine kendini inandırmıştı ve alt kattan müzik sesi geliyordu. Bunu düşünüp yaşamaktansa, bırakmak istiyordum kendimi boşluğa. Hangi gerçeklikte varolduğumu bilmiyordum artık. Kimin gerçekliğinin içinde yaşıyordum. Kendi hislerimi bir köşede bırakıp, ayaklarımın ucundan beş santim kestikten sonra çatıya çıkıp kendimi atmayı planlıyordum. O orada, her zaman ki gibi... Bekliyordu. Beklemek zorunda olduğu için değil. Sadece bundan zevk alıyor, ve benimle konuşmak istiyordu. Artık yaşam onların avuçlarının içindeydi. Suyu onların avuçlarının içinden içiyorduk ve toprağa sadece onların ayaklarıyla basıyorduk. Zehirleniyoruz, ve bu apaçık televizyon kanallarında her gün söyleniyor. Benim gerçekliğimde... Ayağa kalktım. Yerde duran parçalarımı çöpe attıktan sonra televizyonu aldım ve beşinci katın penceresinden aşağıya bıraktım. Pencerenin önünde duran kabın içindeki yağmur suyunu içtim. Kapıyı yumruklamayı bırak - görmek istemiyorum seni - Kapım çalıyordu. Açmayacaktım, beni görmeni istemiyorum. Düşünmeyi bıraktım. İçme suyuna Florür karıştırıyorlar. Görmemeniz için,  

KWhere stories live. Discover now