..........

2 0 0
                                    

Duymuyor musun? Sana söylüyor ? Dünya sayılardan ibaret. Herşey bir yanılsama. Onu tanıyor musun? Kimi? Orada kimse yok. Zihninde. Vakit dolmadı mı? Hayır, hala on dakikamız var. Cevap vermedin, Sustum, ayağa kalktım ve odanın girişinde duran aynanın karşısına geçrim, Onu tanıyorum ama adını hatırlamıyorum. O sıralar en yakın arkadaşımdı, Beraber uzun bir yola çıktık ve bir grup insanla, bir kaç ay boyunca dağda eski geleneklere uygun bir yaşam sürdük. Daha önce peyote diye bir şey duydun mu? Emin değilim. Kazağımı çıkardım, Dışarıda hala yağmur vardı, Görmüyordum fakat odanın pencerelerine vuran yağmur damlaları şiddetini arttırmıştı. Hayır telefon çalmıyor anne, yine sesler duyuyorsun. Pantolonumu çıkarttım ve aynada asılı duran yansımadaki çizgilere dokundum. İç çamaşırımı belimden aşağıya doğru sıyırırken, onu tanıdığımdan beri aynı tuşede olan sakin sesi telaşlandı. Dur. Durdum. Bunu neden yapmak istedin? Neyi? Neden kıyafetlerini çıkarttın? Daha derine inmek istiyorum. Kıyafetler üzerimde bir katman daha oluşturuyor, hislerimi benden gizliyor. Odan soğuk. Isıtma sistemi arızalandı, Daha sonra eve mi gittin? Ormanda uyandıktan sonra mı? Evet. Onu görmek istemiyordum, aslında kimseyi görmek istemiyordum. Bir anda bütün zihnim parçalanmış ve parçalar yanlış şekilde birleşmiş gibi hissediyordum. Sürünmeye başladım, kolumdan tuttu fakat onu ittim ve boğazına yapıştım, Başka biri gibiydi? Sonra yüzünü gördüm, daha önce hiç bakmamışım gibi, ve ellerimi boğazından çektim. Öksürmeye ve küfretmeye başladı. İkisinide yarım yarım yapıyordu, biraz öksürüyor, biraz da küfür ediyordu. Ayağa kalktım ve yürümeye başladım. Küfürlerin arasından sızan başka bir cümle duydum. Yol o tarafta değil. Biliyorum. Nereye gittin? Yürümeye başladım, ormanın tadını alabiliyordum, ışığın, yaprakların, ağaçların, nehirlerin... Dokunduğum herşeyin kendine has bir tadı vardı. Dudaklarıma dahi götürmeme gerek yoktu. Parmak uçlarımdaki gözenekler onları tatmam için yeterliydi. Bir süre sonra ölümün tadını aldım, ileride bir mezarlık vardı, oraya doğru yürüdüm ve mezarlığın demir kapısından içeri girerken parmaklarımı dudaklarıma götürdüm, Yavaşça bütün parmaklarımdaki tadı içime akıttım, duvara yaslandım ve ölümü izledim. Ağlayan insanlar ve bir tabut., O birazdan boşluğu dolduracak yerküre gibiydi. Dünyanın ilk oluşumu gibi. Çatlaklar oluşmasın diye ölenler tamamlıyordu çöken toprakları. Nasıl hissettin? Kendimden tiksindim. Ölüler bekler değil mi? Dünyanın eski hızında dönmesine gerek yok artık. Ölümle birlikte yavaşlar zaman, geçmez günler. Sonbahar yıllar sürer. Yapraklar saatler boyu koptuğu dalından yere ulaşamaz. O zaman anlamı kalmaz koşmanın... Yaşayanları bir kenara ittim ve ölüme baktı gözlerim. Bakışlarımı kaçırmak istedim, utandım. Ölümü izlemek ve onun açıklarını aramak ayıpmış gibi geldi. Zaten kimse görmüyordu. İnsanlar gözlerini tabuta dikmişti fakat orada değillerdi. Düşünüyorlardı, fakat ölümü değil, yaşamı ve bundan zevk alıyorlardı. Hala hayatta oldukları ve o tabutun içinde olmadıkları için şükrediyorlardı. Onu gördüm sonra, duvarın diğer köşesinde beni izliyordu. Gülümsedi. Oraya ait değildi. Bunu gülümsemesinden anlamıştım, kendine has bir dudak burkması vardı, İri elmacık kemikleri, ve yüzünden aşağıya dökülen siyah yoğun saçları mezarlıkta uzanıyordu. İnce, uzun parmakları çatlakların arasından yeni filizlenmiş çiçeklerin arasına gizlenmişti. Parmakları yanıma geldi, sonra ayakları. Ayaklarıma baktı ve "buraya ait değilsin" dedi, köklerin hala canlı, ölü olanları göm ve yaşamına devam et. O zaman ne demek istediğini anlamamıştım. Sizce doktor, ne demek istemiş olabilir? Sende yaşamın bir parçasını görmüş olabilir, Gördü de, hayattaydım çünkü. Mezarlıktaki insanlar gibi ben de hayatta olduğum için mutluydum. Ölenleri tanımıyordum, ta ki kabuğun içten kırılmasına dek, gerçek ölümü ilk evimde gördüm. O zaman anladım ve uykuya dalmadan önce daima saat sesini yok ettim. Saatin gürültüsünde ve otobüs koltuklarında midem bulanıyordu çünkü. Elinde tuttuğu defterine bir şeyler karaladı ve çantasına koydu. Garipsedim. " Bir kaç not aldım " dedi. Ölümle ilgili, 

KWhere stories live. Discover now