2. BÖLÜM" CESARET"

104K 3.3K 486
                                    

Lütfen yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın.

2. BÖLÜM "CESARET"

Karanlığın içinde gözlerimi masaya dikmiş beklerken, sessizliğin korku veren tınısını fısıldayan yalnızlıktan tekrat nefret ettim, yine canımı sıkmıştı, dakikalardır beni camın diğer tarafından izleyenlere patlamamak için kendimle çetin bir savaşa girişmiştim. Ya sabrımı ölçüyorlardı, yada hazır değillerdi. Suçluları uzaktan izlemek ve onun sizden haberdar olduğunu bilmek nasıl bir yöntemse artık, benim üzerimde işe yaramayacaktı.

Erkek kardeşimin donuk ifadesi aklıma geldiğinde öfkemi dizginleyebiliyordum. Koruma güdüsü sabrın anahtarını boynuma geçirmişti, iplerimi elimde tutuyor, hata yapma olasılığımı en aza indiriyordum.

Onları görüyormuşum gibi korkmadan gözlerimi cama diktim. Kendi yansımamdan ötesini göremiyordum yinede bu bir meydan okumaydı, beni bilerek bekletmeleri ağrıma gitmişti. Bu oyunda şah onlardı ve piyon bendim, ilk hamleleri elimi kolumu bağlamaları olmuştu, kimseye haber veremiyor, avukatımla iletişime geçmem bile yasaktı. Bu nasıl adaletse artık... Sanırım ağzımdan laf almanın peşindeydiler. İkinci kez sorguya çekileceğime göre tahminim doğruydu ve benim için bir öncesinden farkı olmayacaktı, ezberimi bozmadan bilerek işlediğim suçu inkar edecektim, tek kurtuluşum buydu.

Tavandaki loş ışık yüzümü aydınlatırkan kapı sesi odanın duvarlarına çarptı, hareket etmeden gözlerimi camdan aldım, hiç olmadığım kadar sakindim, rolümün hakkını veriyordum. Bakışlarımı  bileklerime kelepçe geçiren polis ve komiser olduğunu düşündüğüm iri yarı adamların üzerinde gezdirdim, üniforma yerine siyah gömlek, aynı renkte siyah kot pantolon giymişlerdi. İçeri girdikleri gibi bana doğru yürüdüler, onlara düşman gözüyle baktım, sanki suçlu ben değilimde onlardı. Dizimde duran elim tedirgin olmamla kasıldı, sığ iki nefes aldım, parmaklarımı toplayıp yumruk haline getirdim, korktuğumda tırnaklarımı avucuma geçirecektim ve etimdeki sızı bana şimdiki anımı unutturup erkek kardeşimin bakışını hatırlatacaktı.

Çünkü cesaret güçtü ve korku zayıflığın ta kendisiydi.

Komiser elindeki kabarık dosyayı masanın ortasına sertçe bıraktığında başımı hafif sağa eğdim ve çok rahatım izlenimi yarattım. Karşıma geçip ellerini masanın yüzeyine bastırdı, bana eğildiğinde polis arkadaşı başımda bekledi, kendilerince bana korku vermeye çalışıyorlardı.

Sorgu dedikleri bu olsa gerek, lakin kiminle dans ettiklerine bilmiyorlardı. İstediğimde tam bir yalan makinesine dönüşebilirdim, açık vermeden her işin üstesinden kolaylıkla gelebilecek bir yapıdaydım. Ruhum cesurdu, çoğu kez uçurumun kenarında gezindim, savruldum, hatta yere düştüm yine de ölmedim.

"Aslı Polat."

Adım komiserin dilinden dökülürken loş ışık kemikli yüzüne keskinlik kazandırdı. Onu tüm çıplaklığıyla görüyor, gözlerindeki ateşin ne kadar yakıcı ve yıkıcı olduğunu hissediyordum, genç adam istediğini zorla koparan bir yapıya sahipti, ki karşısındaki insan zayıf olmaktan ziyade tam bir insan sarrafıydı. Onun kumaşını saniyeler içinde tanıdım, rengine hayat veren yumuşak dokusuna dokunmadan ölçtüm, biçtim, sonrada kestim ve fiyatını belirleyip sahibine güzelce paketledim.

"Aklından geçeni okumak zor, gözlerin seni ele vermiyor." dedi, yerimde kim olsa tebessüm ederdi, onun huyuna giderdi ki bu yanlış, hiçbir şey yapmadan ifademe ne korku nede şaşkınlığı oturttum, öylece baktım yeşil gözlerine, renkleri hoş ve parlaktı. "Neden burada olduğunu biliyorsun değil mi? Hiç oralı gibi durmuyorsun."

"Dünden beri nezaretteydim, biraz sıcaktı bunaldım, eh haliyle kafam çalışmaz oldu."

"Benimle akıl oyunu oynamanı tavsiye etmem." dediğinde dik dik baktım gözlerine, düşmanın indine adım attığın gibi arkanı kollayacaksın, durmadan koşacak nefes almadan yönünü belirleyeceksin. Benim gideceğim yol önceden belirlendi, yaptığım şeyi inkar etmek zor değil, çocuk oyuncağıydı, yeterki Serkan dediklerime harfi harfine uymuş olsun. Dünden beri karakoldaydık, onun ifadesini benden önce aldıklarına adım gibi emindim.

BAKANIN OĞLUWhere stories live. Discover now