~3~

10.4K 690 137
                                    

Düzenlendi ☑️ 

Medya Jack Brown

-KURT ADAM TARAFI-

YAZARDAN

Bay Jack, çocuklara sıcak çikolata yaptıktan sonra hepsine içeceklerini verdip, kendisine de filtre kahve alıp sandalye çekti ve hepsinin tam karşısında olacak şekilde oturup kahvesinden bir yudum aldı. Çocukların hepsi pür dikkat Bay Jack'in konuşmasını bekliyordu. Eva ise meraklı gözlerle Bay Jack'i inceliyordu, çünkü garip bulduğu bir kaç bir şey vardı. Mesela, yüzünde fazlasıyla kıl vardı bu sadece sakal veya bıyık değil, onlar dışında da tüy vardı ve göz bebekleri kocamandı. 'Bir insanın göz bebekleri bu kadar büyük olamaz ki?' diye düşünüyordu. Bay Jack gözlerini sırayla çocuklar üzerinde gezdirdi, en son Eva ile göz göze geldi. Eva ile göz göze geldikleri zaman Bay Jack'in gözlerinin önünden bir yüz geçti. Yoongi, Jin ve Namjoon gibi Koreli bir çocuğun yüzü gözlerinin önünden geçmişti ve o çocuğun yüzü bir zamanlar tanıdığı bir kadını anımsatıyordu. Bay Jack başını iki yana salladı ve sonunda konuşmaya başladı;

''Evet gençler, buraya tam olarak ne için gelmiştiniz?'' dedi. Aslında sorunun cevabını biliyordu ama yine de sormak istemişti. Yoongi gülümseyip;

''Bir ödevimiz var ve ödevimizi yapmamız için kütüphaneye gitmemiz gerekiyordu. Lakin bir kaç sinir bozucu insan yüzünden kütüphaneye gidemedik ama orada ki kitapları yazan kişinin siz olduğunu biliyoruz, bu yüzden bize kitapta yazdığınız gibi 'Ateş Nehri' efsanesini anlatır mısınız?'' dedi. Bay Jack bunu beklediği için gülümsedi ve ayağa kalkıp, kapalı olan cama doğru ilerledi. Camın hemen kenarında bir ip vardı, çocuklar bu ipin perde ile bağlantılı olduğunu düşünüyordu, lakin bu ipin perde ile hiçbir alakası yoktu. Bay Jack ipi çektiği an, büyük bir kapı gıcırtısı çocukların kulaklarını doldurmuştu ve istem dışı elleri ile kulaklarını kapatıp, bu sesi duymamaya çalışıyorlardı ama sesin çoğunluğunu duymasalar da, ses gelmeye devam ediyordu.

Ses kesildiği an çocuklar ellerini kulaklarından çektiler ve karşılarında ki odaya şaşkınlıkla bakmaya başladılar, hepsinin ağzı kocaman açılmıştı. Bu kadar küçük bir dükkanın içinden bu kadar büyük bir kütüphanenin çıkmasını beklemiyorlardı. Bay Jack ona şaşkınca bakan çocuklara gülümseyip;

''Hadi, ne bekliyorsunuz?'' dedi, çocuklar ayaklandılar ve Bay Jack'i takip ederek içeri girdiler. Eva elini, elinin yetiştiği hizadaki kitapların üzerinde gezdiriyordu. Kitaplara karşı ister istemez bir bağı vardı, farklı bir bağ. Sanki kitapları okuyunca hayatı daha normalmiş (!) gibi geliyordu ama normalden kastı, normal bir hayat mıydı? Yoksa, normal gibi gelmeyen normal bir hayat mıydı? Sanırım, kafasını karıştırma işinde tam bir usta, bir çok insan gibi...

''Melezlerle ilgili bir kitap var burada!'' diyerek seslenen Joy üzerine altısı da o tarafa doğru yürümeye başladı. Onlar kitabı incelemeye çalışırken, Bay Jack camdan içeri giren ay ışığı ile kendine hakim olmaya çalışıyordu.

''Çocuklar, anahtarlar girişteki masanın üzerinde. Benim gitmem gereken bir yer var, isterseniz burada kalıp ödevinizi yaparsınız. İsterseniz, lazım olan kitapları alıp ödevlerinizi kendi evinizde yaparsınız, size anlatmak çok isterdim ama acilen eve gitmem lazım.'' dedi ve kütüphanenin sonundaki kapıdan dışarı çıktı ve gözden kayboldu.

''Bay Jack'te garip bir şeyler fark ettiniz mi?'' dedi Eva. Hepsi onu omuz silkerek takmadığı zaman gözlerini devirdi ve kapıya doğru ilerlemeye başladı. Kapıyı açıp çıktı ve etrafa bakınmaya başladı, hava kararmıştı ve sadece ay ışığı ile aydınlanıyordu şuanda durduğu yer ve bu ay ışığının onun için hiçbir faydası yoktu.

''Bay Jack?'' diyerek sesini hafif yükselterek konuşmaya başladı ama ne cevap vardı ne de başka bir şey. Merdivenlerden aşağı indiği zaman nefes alış-veriş sesleri duyuyordu, bu nefes alış-veriş sesi ise daha çok bir köpeğinmiş gibi geliyordu, tek umudu bir köpek olmasıydı.

''Bu ne cesaret Eva!'' diyerek kendi kendine konuşmaya başladı. Gerçekten bu kadar cesaretli bir aptal olduğu için kendine sövüyordu.

Yavaş yavaş yürüyordu, ayağı su gibi bir şeye geldiği zaman yüzünü buruşturmuştu, sudan çok çamur gibi duruyordu. Çünkü fazlasıyla vıcık vıcıktı. Ayağını bir kaç kere salladı ve önündeki çamur birikintisinin üzerinden atlayıp, yürümeye devam etti. Ses giderek yaklaşıyordu, sese tam yaklaşırken yanından hızla bir şey geçti, bunun etkisi ile Eva dengesini kaybedip, çamurlu su birikintisinin içine düştü. Yanından geçen şey ise ona doğru yürümeye başladı. Eva sürünerek geri geri gitmeye başladı, ta ki sırtı arkasındaki tahtalı kapıya değene kadar, gözlerini sıkı sıkı yumdu ve korkudan titremeye başladı, kendine hakim olamıyordu. Bir anda sağ tarafında hissettiği ağrı üzerine gözlerini açtı, gözlerini açtığı zaman karşısında hiçbir şey yoktu. O şey gitmişti Eva da bir iz bırakarak gitmişti...

Eva elini sağ tarafındaki yaranın üzerine koyduğu zaman acı ile inlemişti, tişörtünü yukarı çektiğinde diş izleri ile karşı karşıya kalmıştı. Bir tür köpek dişlerinin izlerine benziyordu, zorlukla ayağa kalktı ve içeri doğru yürümeye başladı, kapıdan içeri girdiği anda arkadaşları ona meraklı gözlerle bakmaya başladı. Kate, hızlıca Eva'nın yanına gelip;

''İyi misin, ne oldu sana?'' dedi, Eva omzu silkip;

''Ayağım takıldı ve çamurlu su birikintisine düştüm.'' dedi. Hepsi başını olumlu anlamda salladığı zaman Holland çantasında ki yedek kıyafetlerini çıkardı ve Eva'ya uzatıp;

''Al bunları giyin'' dediği zaman Eva gülümsedi ve tam Holland'a sarılacakken hızlıca geri çekildi ve göz kırpıp;

''Temiz kıyafetleri giyindikten sonra sana sarılacağım'' dedi ve lavaboya gitti. Arkadaşlarının yanında köpek ısırığından bahsetmemişti ve belli etmemek için çok can çekişmişti. Tişörtü dışında her şeyini değiştirdi ve kirlenmiş olan tişörtünü çıkarıp, kenara koyduktan sonra dolaptaki ilk yardım çantasındaki malzemeler sayesinde yarasını temizleyip sardı ve temiz tişörtü giyinip, kirli kıyafetlerini bulduğu poşetin içine koydu ve çöp kovasına attı, bu kıyafetlerin eski hallerine dönmelerine imkan yoktu. Lavabodan çıktıktan sonra arkası dönük olan Holland'ın omuzlarına atladı ve yanaklarını öpüp;

''Mükemmel arkadaşlara sahip olmak güzel bir şey'' dedi. Hepsi gülümsediği zaman Holland'ın sırtından indi, aniden indiği için dengesini kaybediyordu ki Yoongi öne doğru eğilerek onu tuttu. Eva, Yoongi'ye kocaman gülümsedi ve onun yanaklarını sıktıktan sonra yazdıkları kağıtlara bakmaya başladı. Hepsi farklı farklı konuları yazıyorlardı, bu demek oluyordu ki hepsinin beraber yaptığını söyleyeceklerdi. Bakışlarını masanın üzerinde duran 'Melezler' kitabına çevirdi ve onu kısa bir süre inceledikten sonra eline alıp, sandalyelerden birinin üzerine oturdu. Elini kapağın üzerindeki bir kaç tüyün üzerinde gezdirdikten sonra kapağını açtı, kapağını açtığı anda gözlerinin önüne bir yüz gelmişti. Daha doğrusu öyle olduğunu düşünüyor, çünkü fazlasıyla bulanık bir görüntüydü. Bir kaç kez gözlerini kırptıktan sonra başını iki yana salladı ve kitabın ilk sayfasına şöyle bir göz attı. İlk sayfada bölüm başlıkları vardı...

1. Bölüm: Melezler Nasıl Oluşur?

Bunun cevabını Eva biliyordu; bir kurtadam ve vampirin birlikte olması veya doğuştan kurtadam veya vampir olan birini dönüştürmek için zıt doğaüstü varlıklar tarafından ısırılması lazım...

2. Bölüm: Melezler Nasıl Ölür?

Genç kız bunun cevabını bilmiyordu, bu yüzden sayfa sayısına bakıp, o sayfayı açtı ve okumaya başladı;

'Henüz, bir Melez nasıl öldürülür bilinmiyor, bu yüzden melezleri uyutuyorlar ve onları kimsenin bulamayacağı bir yere koyuyorlar. Melezlerin oluşmasını sağlayan kişiler ise Ateş Nehrine atılarak öldürülüyor.'

Yazıyordu, Eva kaşlarını çattı ve yazmakla meşgul olan arkadaşlarına baktı ve düşünmeye başladı. 'Bir melez olsaydım, nasıl olurdu?' diye veya 'Bir melez görsem, ne yapardım?' diye, ama ikisininde cevabını bilmiyordu. Daha doğrusu bilse bile, gerçek olmayan bir şeye inanmak ne kadar doğru olur, onu bilemiyordu. Bakışlarını tekrar kitaba çevirdiği zaman kaşlarını çattı, az önce burada böyle bir şey yazmıyordu...

MELEZ | Kim Taehyung | ✔️जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें