whenever i need he always here

2.3K 215 106
                                    


mRb buraların usman aqası geldi

GEÇEN BÖLÜME BU KADAR KISA SÜREDE O KADAR YORUM VE OY GELMESİ HARİKAYDI!

HEPİNİZE ÇOK TEŞEKKÜR EDİP BU MUTLULUĞU BANA TEKRAR YAŞATMANIZI DİLİYORUM🌹

Ve GidiOr...

Arabayla yolculuk etmek benim için her zaman zordu. Asla harika bir sürücü olamama karşı, karşıma bir kelebek bile çıksa ön camıma çarpmaması için saçma sapan manevralar yapıp, hayatımı tehlikeye atabilecek bir insandım ve şimdi, şehir sınırına kadar gitmem gereken bir yol vardı.

Sadece arabamın farının aydınlattığı bir yol ve bana eşlik eden yağmurla rüzgar sesi.

Etraf sakindi, kendimi Teen Wolf setinde hissetmeme sebep olacak ve her an bir geyik ormanın içinden çıkıp arabamın üzerine atlayacak gibi hissediyordum, bu tarz dizileri çok fazla izlememden dolayıydı belki de ama yağmurlu havada huzurlu hisseden insanlardan hiç olmamıştım.

Yağmurun yeryüzünü temizlediğine inananlardan biri değildim belki de, sadece onların üzerini toprak kokusuyla örttüğünü söyleyebilirdim ama gün doğduğunda yine her şey ortadaydı. Yağmur suları bizi temizlemezdi sadece biz öyle olmasını umardık çünkü yeryüzünde işlenen tüm bu günahları silecek, temizleyecek gücü bu küçük su damlalarına yüklemek aptalcaydı.

Gözlerim, bir anlığına arka koltukta uyuklamaya başlayan oğluma kaydığında gözlerimi birkaç saniyeliğine kapatıp derin bir nefes aldım.

Ev kabus gibiydi. Kötü olan her şey gizlenmesini ister gibi yağmurlu havalarda olurdu ama işte, tüm bu her şeyin aksine gizlenen bir şey yoktu.

Evden çıkabilmemiz, Rodger duvar dibinde uyuyakalınca gerçekleşmişti. Bağırıp türlü türlü şeyler söyleyen sesi sonunda kesildiğinde oğluma tüm bu şeyleri duymasını biraz da olsa engellemek adına söylediğim şarkıyı yarıda kesmiş ve ıslak gözlerimi kurularken hızla üzerimi değiştirip, elimde ki büyük cam parçalarını çıkardıktan sonra yola koyulmuştum.

Kaybedecek zamanım yoktu ve bir başıma yola çıktığımda saat gece iki buçuktu. Şimdiyse üç.

Arabanın benzin göstergesinde ki ibre gittikçe düşmeye başlarken tek düşüğüm geriye kalan bir saatlik yolu nasıl gideceğimdi. Ormanlık alanda benzinlik yoktu ve arabada da tedbir olarak benzin olmadığına adım kadar emindim.

Derin bir nefes alıp dakikalar sonra arabam olduğu yerde durduğunda bir çözüm bulmak adına arabadan inip bagaja baktım ancak dediğim gibi. Bidonların içi tamamen boştu. Yağmurun şiddetti artıyordu ve gök gürlemesiyle birlikte uyanan Javie meraklı gözlerle beni arıyordu. "Anne!" Bagajı kapatıp arka koltukta yanına yerleşirken onu koltuğundan kaldırıp kucağıma aldım.

"Korkma, buradayım." zayıf kolları boynuma sıkıca dolandığında başını çenemin hemen altına soktu ve kucağımda küçük bir top haline gelirken, yeni bir gök gürlemesiyle sıçrayıp ağlamaya başladı. "Nereye gidiyoruz?" ellerini omuzlarıma yaslayıp yüzüme bakarken gözleri yanağımda ve dudağımın kenarında geziniyordu. Birazdan sormaya başlayacağı bir ton soru beni şimdiden bunaltırken onunla birlikte ağlamaya başlayacağımı fark ettim.

"Anne, yüzüne ne oldu?" işaret parmağını yavaşça yanağımda ki morluktan dudağımın kenarında ki yaraya indirdiğinde parmağının ucuna bir öpücük bıraktım. "Bir şey olmadı hayatım." 

"Neden durduk?" dedi önceki sorusundan tatmin edici bir cevap alamadığında başka bir şey deneyerek. Göz yaşları akmaya devam ederken gözleri sürekli gecenin karanlığında geziniyordu. "Ufak bir sorun çıktı ama ben halledeceğim tamam mı?" başını olumlu anlamda salladı ama sakinleşmeye başladığı zamanda çok daha şiddetli bir şekilde çakan şimşek korkuyla sıçrayarak yeniden hıçkırıklarla ağlamaya başlamasına sebep oldu.

Burning Cigarettes 💏 zmWhere stories live. Discover now