i have said that i wont go

2.1K 164 94
                                    

Z A Y N

Sabah, Jo'nun bütün suratımda gezinip duran salyaları ve bedeninin vücudumun üzerinde yaptığı baskıyla birlikte uyandığımda, gözlerimi açışımın ilk dakikasından itibaren kalbim endişe dolu bir gerginlikle çarpmaya başladı. Ayaklarım, beni günün ilk saatlerinde karşı odanın kapısına sürüklerken derin bir nefes alarak elimi artık bir alışkanlık olarak sargı bezimin üzerine yerleştirdim.

Her derin bir nefes alışımda patlayacakmış gibi hissetmekten kendimi alamıyordum.

"Rina?" kapıyı yavaşça tıklatarak bir ses gelirse daha rahat duyabilmek adına kulağımı kapıya yasladım. Gece boyunca süren ısrarlarıma rağmen benimle birlikte kalmayı reddetmiş ve Jave'le birlikte burada kalmanın daha iyi bir fikir olacağını öne sürmüştü.

"Uyuyor musun?" kalbim göğüs kafesimden yukarıya tırmanırken yutkunarak dudağımı dişledim. Hala bir ses gelmediğindeyse kapının kulbunu tuttum ve yavaşça aşağıya doğru indirirken kafamı aralanan kapıdan içeri uzattım.

Ancak tek gördüğüm yatağın ortasında büzülmüş bir halde uyuyan Jave'di. Rina'nın burada olduğuna dair en ufak bir iz bile yoktu. Jo, havlayarak yatağa koştuğunda onu susması için uyardım ve ilerleyip, Jave'in üzerini örttükten sonra minik burnunu işaret parmağımla dürtükledim. Bu çocuğu seviyordum.

Saçlarını okşadım ve işaret parmağımın tersini yanağına yavaşça sürtüp her şeyin yolunda olduğuna emin olduktan sonra Jo'nun boynunda ki tasmasının halkasına parmağımı takarak onu yataktan indirdim. Rina'nın nerede olduğunu deli gibi merak etsem de bu konuda soğuk kanlı olmalıymışım gibi hissediyordum.

Ne kadar olunabilirse.

"Ne istiyorsun?" bluzumun ucunu zıplayarak ısırdıktan sonra çekiştirmeye başlayan minik bebeğime bakıp yanaklarını kavradıktan sonra onu sinirlendirmek için başını iki yana salladım. Hırladı ve evin içinde yankı yapacak kadar yüksek bir desibelde havlayarak mutfağa doğru koşturdu.

Tam bu noktada olan şeyleri hatırlamak aniden başımın dönmesine sebep olmuş gibiydi. Onunla ilerleyişimizin gözlerimin önüne gelmesi yüzümde farkında olmadığım bir gülümseme oluşmasına sebep oluyordu.

"Ne yapıyorsun?" mutfaktan, ağzıyla tutup yerlerde sürükleyerek yanıma getirdiği pikeye garip bir şekilde bakıp, sanki cevaplayabilecekmiş gibi ona bakarak konuştuğumda bu sefer bahçeye açılan cam kapıya ilerlemeye başladı. 

Kaşlarımı çatıp peşinden ilerlerken pikeyi dişlerinin arasından aldım ve nereye ilerlediğini görünce şaşkınlıkla adımlarım biraz daha yavaşlayarak durdu. Rina, bahçe salıncağında uyuya kalmıştı. Bana, dilini dışarıya çıkarmış, neredeyse gülüyor bir ifadeyle bakan köpeğimin başını okşadıktan sonra, esen serin hava yüzünden iyice olduğu yere sinen bedenin üzerine pikeyi örttüm. 

Burada olmasına hem şaşırmış, hem de tarif edemeyeceğim bir şekilde sevinmiştim. Masanın üzerinde duran boş kahve bardaklarında gözlerimi gezdirdikten sonra birkaç numaranın yazılı olduğu küçük deftere baktım. Bütün gece boyunca burada ne yapmıştı? 

Yüzündeki saçlarını geriye itip, parmaklarımı havadan dolayı buz kesmiş bedenine değdirdiğimde kaşlarımı bu beklenmedik soğukluk karşısında havaya kaldırdım. Avuç içimi tüm yanağına bastırdım ve onu korkutmamayı umduğum bir ses tonuyla ismini mırıldanırken bir an onu uyandırıp uyandırmama konusunda tereddüt ederek duraksadım.

Onu yukarı kadar taşısam kendimi zorlar mıydım bilmiyordum ancak bu şekilde burada yatmasına izin veremezdim, ya da onu uykusundan uyandırıp yukarı gitmesini istemiyordum çünkü uyandığı zaman geri yatma gibi bir huyu yoktu. Bunu orman evinde birlikte kaldığımız zaman fark etmiştim.

Bu yüzden ilk seçeneğimi seçip, kollarımla onu kavramayı denediğimde bedeni sıçradı ve gözleri anında açılırken korkuyla etrafına bakındı. "Shh, benim. Sorun yok." kollarımı bacaklarının ve belinin altından çekip, bir elimi kolumu sıkıca tutmuş elinin üzerine koydum. "Seni o sandım," diye mırıldandı titrek bir nefes alıp parmaklarını yavaşça açarken ayaklarını kaldırdım ve ona biraz daha yakın oturup bacaklarımın üzerine bıraktım.

"Burada ne yapıyordun böyle?" gözleri bir süre kağıtların üzerinde gezindikten sonra başını salıncağa yaslayarak bana baktı. "Boşanma işlemi için birkaç şey." kaşlarım, neredeyse unuttuğum bu ayrıntı karşısında şaşkınca havalanırken bedenimin gerildiğini hissettim. Dün akşamdan sonra ne olduğumuzu bilmiyordum. Hayatında olamama izin var mıydı ya da benimle birlikte miydi? Ona hangi uzaklıkta durmalıydım?

Kafamı onaylarcasına sallayıp, yerde oturmuş sanki dünyanın en ilginç şeyleri bizmişiz gibi bizi izleyen Jo'ya baktım ve Rina, nereye baktığımı görünce kıkırdamaya başladı. "Tüm gece boyunca bana iyi bir arkadaş oldu ve yanımdan ayrılmadı." avucunu uzatarak onu boynunun altından sevmeye başladığında Jo, kafasını daha çok ileri ittirerek memnun bir ifadeyle gözlerini kapattı. "Artık onunla iyi anlaşıyoruz."

"Seni seviyor olmalı." dedim gözlerinin içine bakarken. Yutkundu ve titrek bir nefes alıp ellerini minik bebeğimin üzerinden çekti.

"Öyle görünüyor." başını hafifçe yana eğip bana baktığında bakışlarımı başka bir yere çevirdim ama benimle eğleniyor gibi bir ifadesi vardı. "Sen onu seviyor musun?" sanki gerçekten de onun hakkında konuşuyormuşuz gibi, Jo'ya baktığımda göz ucuyla Rina'nın bana doğru yavaşça yaklaştığını fark ettim. Dizlerinin üzerinde duruyorken bir elini omzuma yerleştirdi ve yüzümü kendine çevirip sol gözümün hemen altına naif bir öpücük bıraktı.

Kapattığım gözlerimi yavaşça aralayıp onun dibimde duran kahverengiliklerine baktığımda bana gülümseyip başını onaylarcasına salladı. Elinin birini yanağımın üzerine koymuş ve sanki onları tarıyormuş gibi parmaklarını yukarıdan aşağıya doğru yavaşça hareket ettiriyordu. Bu hoşuma gitmişti. Gevşediğimi hissediyordum. "Seviyorum." diye mırıldandı ve ardından dudaklarını dudaklarıma bastırdığında, sanki bunu bekliyormuşum gibi onu belinden kavrayarak kucağıma doğru çektim. 

Dudakları, beni öpmeye devam ediyorken bir gülümsemeyle canlanacak gibi olduğunda parmaklarımla çenesini kavradım ve başını biraz daha kendime doğru çekip buna engel oldum.

"Sakin ol," dudaklarını geri çekip çene çizgime ve elmacık kemiklerime öpücükler bırakıyorken Jo'nun oturduğu yerden dehşet ifadesiyle birlikte ayrıldığını görmek başımı eğerek gülmeme sebep oldu. "Söz konusu senken mi?" utancını, gülüşünün ardına gizlemeyi deneyip başarısız olduğunda gülümsedim ve başını göğsüme bastırırken başımı alnına yasladım. "Seni evin içinde bulamayınca gitmiş olmandan korktum," diye itiraf ettim bunun düşüncesiyle bile kalbim hızlanmaya başlamışken kafasını iki yana sallayarak bir elini sıkıca boynuma sardı.

"Gitmeyeceğimi söylemiştim."

RİNA ABLAMIS RACONA UYARAK SÖZÜNDE DURDU

ARTIK RESMİ OLARAK MANİTA OLDUKLARINA GÖRE OLAYLARA BAŞLAYABİLİRİM👿☻😈

VE BİR DE PROFİLİMDEN COCAİNE HEARTS ADLI HİKAYEME BAKMAYI UNUTMAYIN❤

Burning Cigarettes 💏 zmWhere stories live. Discover now