till the death tear us apart

1.6K 95 41
                                    



Son kez güzel elcikleriniz vote ve yorum versin bakalımmmmm


Zihnim, düşüncelerim, kalbim büyük bir telaşla kaplıyken bu lanet evin içinde babamın yüzünü her gün görerek durmam daha da zorlaşıyordu. Gidiyorken ki ifadesi gözlerimin önünden silinmiyordu. Gözlerime bakarken benden uzaklaşıyor olduğu için korktuğu ve endişelendiği açıkça ortadaydı. Ya da, bu korkusu Rodger'dan yediğim darbeler sonrasında hareketsiz bir şekilde yerde yattığım için de olabilirdi ama en kötüsü o beni bırakmak istemiyorken yanımda tutabilmek adına hiçbir şey yapamamış olmamdı.

Öfke doluydum. Annem onun kocasının yanına dönmesinin doğru olan şey olduğunu söyleyip duruyordu ama yanılıyordu. Bu onun için doğru olan şey değildi. O ruh hastası herifle bir daha asla karşılaşmaması gerekiyordu.

Bunu onlara açıklamakla uğraşmak istemedim. Gerçekleri bilseler bile onun daha önceki evliliği ve bir çocuğu olduğu için hiçbir şekilde buna sıcak bakmayacaklardı ve açıkçası, canları cehennemeydi. Babamın hala böyle bir şey yapmış olduğu gerçeğine inanamıyordum. Tüm bu tanışma meselesinin oyun olması beni öfkelendirmişti çünkü hayatımda birinin olduğunu söylediğimde ki mutluluk ifadesi tamamen samimi görünüyordu.

Belki o çok iyi bir oyuncuydu belki de Rodger ona çok daha sonra ulaşmıştı bilmiyorum ama bir kadını bu şekilde tuzağa düşürmemesi gerekiyordu.

Camdan dışarı bakıp, sigaramdan bir nefes daha çekerken bu dumandan çok büyük bir hüzün bulutu gibi görünüyordu. Aklımda dönüp duran bir yığın düşüncenin dudaklarımdan dökülüşü gibi kasvetliydi. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Rina'yı bulmam ve aklımdaki her şeyi artık daha fazla beklemeden gerçekleştirmem.

*

Rina

Kekler, börekler, kura biyeler ve daha adını bile hatırlayamadığım birçok yiyecek. Rodger durmadan bir şeyler yapıyor, biz onu endişeyle izlerken her şeyin çok güzel olacağını mırıldanıp saçlarımı öpüyordu. Tek sorun, kaçmaya çalışmamdan sonra beni sandalyeye bağlamış olmasıydı.

"Bu gün yine çok güzel görünüyorsun." Yanağımı okşayıp, dudaklarını burnumun üzerine bastırdıktan sonra dağılmış saçlarımı düzeltip bana bir taç taktı. "En sevdiğin eşyalarını buraya getirdim. Çok mutlu olacağız, yeniden." Baş parmağı uzun bir süre boyunca alt dudağımın üzerinde gezindi. Bileklerim uzun süredir bu kalın halatın baskısına maruz kaldığı için yanıyordu ve sırtımdan bütün vücuduma yayılan ağrıyı hissedebiliyordum.

"Beni seviyorsun değil mi?" hafifçe eğilip gözlerimin içine baktı. "Sevdiğini söyle."

"Rodger-"

"Seni seviyorum de." Elini masaya bastırıp üzerime biraz daha eğildiğinde Jave'e göz ucuyla baktım ama oturduğu yerde elindeki tostuyla uyuyakalmıştı. Bütün gece Rodger'ın bana bir şey yapmasından korktuğunu söyleyip uyanık kalmıştı ve şimdi de küçük bedeni buna daha fazla dayanamayıp sızmıştı.

"Jave'i oradan kaldırmalısın, sırtı ağrıyacak." Gözlerimi tekrar gözlerinin içine çevirdiğimde eğilip dudaklarını dudaklarıma örttü. Bunu sürekli yapıyordu. İstediği bir şeyi yapmadığımda ya da onu görmezden geldiğimde bana vurmak yerine artık bunu yapıyordu ve biliyordu ki, bu canımı bana vurmasından daha fazla yakıyordu. "Tabii ki." Daha sonra gitti. Kendimi sıkmaktan beynim patlayacak hale gelmişti ve o tekrar mutfağa girdiğindeyse daha fazla tutamadığım gözyaşım yanağımdan aşağıya kaydı.

"Bizi bulacaklar. Biliyorsun." Kalçasını masaya yaslayıp tam önümde durdu. "Elbette, biliyorum. Zaten, bulamayacak olsalardı ne eğlencesi kalırdı ki." Çeneme kadar ulaşan gözyaşımı baş parmağıyla yok etti. "Seni sevmediğimi biliyorsun."

Burning Cigarettes 💏 zmWhere stories live. Discover now