OYUN

62 15 3
                                    

Her zamanki gibi yarım yamalak bir kahvaltı yapıp evden çıktık. Merkeze gelip çalışmaya başladığımızda saat daha 06:30'u gösteriyordu. Erken olduğu için önceliğimizi yıldızın parçalarına ayırdık. Ulaş'ın tahmininin üstünde çalışmaya başladığımıza bir ihbar üzerine yola çıktık. Gelen ihbara göre Beşiktaş'taki Maçka mezarlığında izinsiz bir gömü yapılmış. Bizi ilgilendiren gömü değil tabi ki. Mezarın başında yazan isim için gidiyoruz. Derya AKAN için...

* Geç kaldık işte öldürdüler Derya'yı.

۞Saçmalama Dicle yok öyle bir şey. Kes şu ağlamayı.

- Ulaş tamam abi bağırma kıza. Kız zaten korkuyor bir de sen üstüne gitme.

۞Biz korkmuyoruz zaten.

Fırat Ulaş'a biraz yaklaşarak;

- Abi o bir kız bilmem farkında mısın? Kaç gündür kendinde değil zaten fazla üstüne gitme.

Ulaş Fırat'a tamam der gibi baktıktan sonra arkasına yaslanıp gözlerini kapattı. Mezarlığa gelene kadar da tek kelime etmedi. Fırat ise Dicle'nin yanına oturarak onu avutmaya çalıştı. Ali'ye gelecek olursak o da aynı Ulaş gibi gözlerini kapayıp yolun bitmesini bekledi. Olayların başından beri en sakin kalanımız oydu. Ne düşündüğünü merak ettiğim için sessiz bir şekilde sordum. Bana dönüp;

+ Bu işte ters giden bir şeyler var abi. Ne olduğunu bilmiyorum ama katil dibimizde gibi hissediyorum.

"Bir şey mi buldun?"

+ Derya'yı bir bulalım da öyle konuşuruz abi.

"İyi öyle olsun."

Bir on dakika sonra mezarlığa ulaşmıştık. Arabayı park edip kazı için bizi bekleyen ekibin yanına gittik. Hiçbirimizden ses çıkmayınca Celal abi kazının başlaması için başıyla onay verdi. Bu sırada hepimiz her ne kadar dik durmaya çalışsak da içimiz içimizi yiyordu. Gelen tok bir sesle mezara yaklaştık. İki kişi aşağı inip bir sandık çıkardık. İçini açıp baktığımız zaman bir kutu bulduk. Kutuyu açıp baktığımda ise bir kâğıt buldum. Kâğıtta yazan tam olarak şuydu. "UBİ NOS COEPİ?"

* Yeter ya yeter.

Kâğıdı açıp okuduktan sonra Dicle daha fazla dayanamayıp dizlerinin üstüne düştü. Fırat hemen onu ayağa kaldırıp gözyaşlarını sildi ve mezarlıktan çıkardı. Bizde kâğıdı alıp arkalarından gittik. O yazının ne olduğunu bilmiyorum ama kağıttaki kanın Derya'ya ait olduğuna eminim. Arabaya yaklaştığımızda Fırat'ın yüzü bize dönük, kolları iki yana açıktı. Dicle ise Fırat'a sarılmış ağlıyordu. Fırat şaşkınlığını atıp Dicle'ye sarıldıktan sonra Derya'yı bulacağına dair söz verdi. Ne diyebilirdik ki. Bu sefer hangi harf onun acısının hafifletebilirdi. Ulaş Dicle'yi çekerek tam ortamıza getirdi sonra bize dönerek;

۞Bu bir oyun tamam mı? Kötü bir oyun. Satranç gibi düşünün. Bizi yenmek için bütün piyonlarını ortaya atan bir şah var. Iki dakika arkamızı döndük taşların yerini değiştirdi. Olsun, biz o taşları aynı yerine daha sağlam bir şekilde koyacağız ama böyle pes ederek olmaz. O bizim vezirimizi aldı bizde onun vezirini alacağız. Şu kâğıtta ne yazıyor bilmiyorum ama bulacağımızdan şüpheniz olmasın. Bu bir başlangıç. Belki çok canımız yanacak belki birimiz ölecek ama yıkılmayacağız. Tamam mı?

+ Ulaş doğru söylüyor. Bu şekilde durarak sadece onu tatmin ediyoruz. Hatta belki eline bir koz veriyoruz. Gidip şu lanet olası kelimeyi çözelim.

Ali hızlı bir şekilde şoför koltuğuna oturdu. Bizde arabadaki yerlerimizi aldık. Dicle biraz toparlanarak bilgisayarı açtı. Birkaç dilde kelimeyi denedikten sonra bir arkadaşını arayarak yardım istedi. Sonra Zafer Öcal'ın en son görüldüğü yere gittik. Bir benzin istasyonunda durup çalışanlara adamın resmini gösterdik. Bir yandan kamera kayıtlarını inceledik bir yandan da çevrede ki birkaç evi turladık. Adamın geliş ve gidiş güzergâhı hakkında fikir yürüttük. Az ileride bir köy yolu vardı. O yolu es geçersek şehir dışına çıkmış oluruz. Bu da işleri zorlaştırır. Mobese kameralarını izlemek için Ali yanımızdan ayrıldı. Dicle ve Fırat köyü turlamak için yola çıktılar. Ulaş ise Dicle'nin bahsettiği arkadaşının yanına gidip notta yazanı bulmaya çalıştı. Ben ise kâğıdı Songül ablaya götürdüm. O incelemesine başladıktan sonra merkezden çıkıp Ulaş'ın yanına gittim. Hangi dilde yazıldığını bilmediğimiz için aklımıza gelen bütün dilleri kullandık. Celal abiye ne yaptığımızı bildirmediğimiz için bizi defalarca aradı. Tabi ki açmadık. Şu an hiç rapor verecek havada değiliz. Zaten bizi bulmak isterse bulur. O yüzden üstünde durmaya gerek yok.

YILDIZIN SIRRIWhere stories live. Discover now