BENİ BIRAKMA

62 13 2
                                    

Fırat'tan

"Beni bırakma, hayır Hakan gitme. Aç şu gözünü ne olur. Hakan, Hakan beni duyuyor musun? Kuzen ne olursun cevap ver. Ambulans nerede kaldı? Ölme, ölme tamam mı? Beni bırakıp gitme. Daha yapacak çok şeyimiz var lan. Tatile çıkacağız oğlum. Sensiz gidemem ben sonra kaybolurum. Kim bulacak beni. Hadi aç gözünü, hadi. Hadi aç. Bak şaka yapmanın zamanı değil. Böyle olmaz. Böyle şaka olmaz. Gitme, gitme ne olursun gitme. Beni bırakma kuzen, beni bırakma sensiz olmaz."

Ben Hakan'ı uyandırmaya çalışırken Ali beni uzaklaştırmaya çalışıyordu. Ona okkalı bir yumruk attıktan sonra yerde öylece yatan Hakan'a baktım. Çatışma bittikten sonra takip için yola çıkacaktık. Hakan'ı çağırmak için arkamı döndüğümde onun yerde yatan vücudunu gördüm. O an beynimden vurulmuşa döndüm. O gidemezdi ben onsuz yaşamaya hiç alışık değildim. Onsuz yapamazdım. Ben bu düşüncelerim arasında Hakan'a bakarken sağlık ekipleri müdahaleye başlamıştı. Bizimkiler arabaya doğru koşarken olduğum yerde öylece kalakaldım. Ali ile Ulaş yanıma gelerek beni arabaya sürüklediler. Ambulansın peşinden hastaneye gidiyorduk. Kızlar çoktan ağlamaya başlamışlardı. Benimse gözlerimdeki yaşlar artık durmuştu. Ulaş yanımdaki koltuğa oturup "Hakan'a bir şey olmayacak" dedi. İnanmalı mıydım? Olmazdı değil mi? O ölmezdi. Bu düşünceler beni yiyip bitirirken hastaneye ulaşmıştık. Hakan'ı acil müdahale odasına aldılar. O andan itibaren tek yaptığımız beklemekti. Birkaç dakika içeride müdahale edildikten sonra ameliyathaneye götürdüler. O sırada Melek ablalar ve onlardan birkaç dakika sonra Akif Müdürle savcı hanım gelmişti. Hepimiz yere yığılıp bir haber bekledik ama kimse içeriden çıkmamıştı. Sadece bir defa hemşire gelip BRh (-) kana ihtiyaç olduğunu söylemişti. Başkada bir ses yoktu. Celal abi Hasan'ın peşine düşmemizi istemişti ama hiçbirimiz yerlerimizden kıpırdamamıştık. Birkaç defa bağırıp çağırdıktan sonra susup oturmaya başladı. Biz işimizi buradan da yürütürdük. Bütün ekipleri organize edip yönlendirdik. Ne olursa olsun haber alıyorduk bu yüzden gitmeye gerek yoktu. Burada olmak bizim için en azından benim için daha iyiydi. Dışarı çıkarsam meraktan ve korkudan herkesin canına okudum. Celal abi bildiği için bana bir şey dememişti. En iyisini yaptı şimdi onunla uğraşamam. Hakan'dan haber var mı diyorsunuz dimi? Yok. Tam 2 saat 41 dakika 53 saniyedir haber yok. 55 saniye oldu hala haber yok. 56,57,58,59 şimdi tam 2 saat 42 dakika oldu hala haber yok. Hala kimse bir şey demedi. Bir kurşunu çıkarmak bu kadar zor muydu? Ne halt yapıyorlar içerde? Niye kimse bir şey demiyor? Bütün bu sorular beynimde şimşeklerin çakmasına neden olurken Dicle yanıma gelip oturdu. Hiçbir şey dememesi için içimden ona yalvarmaya başladım. Şu an hiç konuşacak halde değilim. Neyse ki uzun bir süre sessizliğini korudu. Diğerleri de gelip bizim bulunduğumuz yere oturduktan sonra bu aralar çok sık yaptığımız şeyi yaptık. Sustuk. Bir müddet sessiz kaldıktan sonra ameliyathanenin kapısı açıldı. Hemen ayağa kalkarak doktorun yanına gittim. Ben adamın yüzüne öylece bakarken Derya benim dile getiremediğim şeyi sordu.

# Hakan nasıl?

Tam doktor bir şey diyecekken Hakan'ı çıkardılar. Ona bakmaya ilk defa korkmuştum. Bedeni buz gibi sedyede öylece uzanıyordu. Sanki nefes almıyor gibiydi. Teni de soğuktu. "Kuzen" dedim cevap vermedi. "Hakan beni duyuyor musun?" dedim ona da cevap vermedi. Konuşmayacağını, bana cevap vermeyeceğini biliyorum. Ne yapıyım? Korkum en üst dereceye ulaştığı için hiçbir şey kestiremiyorum. Ulaş önüme geçene kadar Hakan'ı çoktan götürdüklerinin farkında değildim. Ona iyi bir şey söylemesi için baktığımda anlamış olacak ki bana doktoru gösterdi. Yanlarına gittiğim sırada Dicle'nin doktora

*Baba ne olur iyi bir şey söyle. dediğini duydum.

Ulaş'a dönerek ne oluyor der gibi bir bakış attım.

YILDIZIN SIRRINơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ