KELEBEK!!!

1.9K 120 46
                                    

Tezgahın üstünü silerken bi taraftanda müşterilerin duymayacağı şekilde şarkı mırıldanıyordum. Zaten fazla müşteri olmadığı için sıkıntı da değildi. Minjung askının ardındaki önlüğü alıp beline bağladı. Daha doğrusu genç patronum.

  --Günaydın güzellik bugün yine çok güzelsin.

Dedi ve sırıtarak önümdeki saçımı parmağıyla arkaya itti. Ben her zamanki gibi takmamayı tercih ettim. Çocuk bana acayip derecede takık. Ben üç beş kuruş kazandığıma şükür ederken o sırf beni görebilmek için dükkanı devr aldı.

Git babanın holdingini devr al züppe! Neyse kendine gel jennie. Sakin olmalıyım herşey kardeşim için yoksa bu yılışığın yanında bi saniye bile kalmam.

--Dolaptaki pastaların süslemelerini yapsana hıh ne dersin
Dedim gülümsemeye çalışarak.

--Ah jennie napıcam seninle ben? Ama biliyorum bigün sende bana aşık olucaksın. Bendeki değerini bi anlasan.
Neyse.

Dedi ve göz devirip mutfağa geçti. Tabi yaa ulan dünya biliyo senin her geceyi başka bi kızla geçirdiğini gelmiş bana değerden bahsediyo. Ben ona aşık olacakmışım. Boşyere yoruyo kendini. Hazırlanmış yiyecekleri tek tek cam dolaba yerleştirirken şarkımı mırıldanmaya devam ettim. Bi süre sonra bi ses tekrar şarkımı böldü.

  --Vay sesin çok güzel !! Şarkıcı olmalısın.
--Teşekkür ederim.

Bi dk bu kim lan. Telaşla arkamı döndüm çünkü sesi minjung'un sesi değildi. Karşımda bir adet yakışıklı görmeyi beklemiyordum. Tipi çok tanıdıktı ama bi türlü çıkaramamıştım.
--Hey !! Duyuyor musun beni? Jennie Kim??

--Evet buyurun. İsmimi nerden biliyosunuz?
Gülerek gözleriyle yaka kartımı işaret etti . Doğru tabi. Nerden bilcek ismimi?
Diğer müşteriler gitmişti. Cafe'de sadece o çocuk vardı.

--Jungkook bende. Belki tanırsın?? Görmüşsündür falan televizyonda??
--Televizyon??
Bi an gözlerim büyüdü. Oha!!! Şu BTS'teki jungkook.

--A Evet tanıyorum tabi hoşgeldiniz. Siparişinizi alabilir miyim??
  --Sadece kahve istiyorum. Sütlü olsun ama şekersiz.
Başımı salladım ve kahvesini hazırladım. Ücretini ödeyip eliyle sus işareti yaptı.

--Burda olduğumu çaktırma birine olur mu?
Onaylarcasına başımı salladım ve hemen önümdeki masaya oturdu. İçerden bi kırılma sesi gelince telaşla içeri girdim. Minjung elini tutuyordu.Tabak elinden kaymış olucak  ki eli kesilmişti ve yerde kırıklar vardı.

--iyi misin?
--Sen benim için endişelendin mi ?
Dedi ve güldü.
--Kim endişelenmez elin kanıyo.
Dedim ve çekmeceye uzanıp yara bandı aldım. Cam kırıklarını toplayıp attım.
--Teşekkür ederim
Diyerek elimi eline aldı. Yavaşça elimi çektim .

--Patronumsun sonuçta
--Çalışanlar patronlarının her dediğini yapar mı?
Bu kez saçımla oynamaya başladı.
--Genelde evet
Dedim. Bana doğru daha da yaklaştı.
--Sevgilim ol o zaman.
--Ama o özel hayata girer.
Dedim. O yaklaştıkça geriliyordum.

Geri doğru gittikçe de duvara yaklaşıyordum.
--Müşteriye bakıyım ben.
Dedim ve tam giderken kolumdan tutup sertçe duvara itti. Kolum ve sırtım acımıştı. İyice yaklaşıp aramızdaki mesafeyi kapattı.

Duvarla bütün olmuştum. Niye ikimizden başka çalışan olmaz kafede.
Yaklaşıp yamağımdan hafifçe öptü. Geri itmeye çalışıyordum. Ne yedin ne içtin mübarek.

Yavaşça ellerini belime dolandı.
--Minjung çekil
--Olmaz
Acaba jungkook gitmişmidir.
--MINJUNG BIRAK BENİ İSTEMİYORUM BIRAK!!
Bilerek bağırmıştım. Belki duyar . Ben bağırınca sinirlendi ve ellerini sıkılaştırdı.

O an biri minjung'u çekti ve yumruk attı. O kadar korkmuştum ki kim olduğuna bakmadan kafamı kollarımın arasına alıp yere oturdum. İstemsizce ağlamaya başladım.

Gelen sesleri takmıyordum ama o kişi her kimse benim kelebeğimdi. Babam hep bana öyle derdi. 'Dünyada herkesin bi kelebeği vardır onu kollayan bir gün uçarak gelip kalbine konar ve onu sonsuza dek korur' Bi el kolumu kavradı. Birinin yanıma oturduğunu hissetmiştim. Korkarak kafamı kaldırdım.

--İyi misin??
Bu jungkook'tu. Hafifçe başımı salladım.
--T-Teşek-k-ür e-derim
Hıçkırıklarımın arasından konuşmaya çalışırken ayağa kalktı elini uzattı.
Elini tutup bende kalktım.

Minjung ağzı burnu kan içinde kalkmaya çalışıyordu.

--JENNİE KİM!
Bağırınca ürkmüştüm. Jungkook kolumdan tutup korumak istercesine arkasına aldı beni.
--Bu iş burda bitmedi bilmiş ol
Dedi ve sırıttı .

Jungkook sinirle gidip bi yumruk daha attı. Kolundan çektim.
--Gidelim.
Tezgahın yanına geldiğimizde jungkook bana döndü ve arkamdaki bağlı olan önlüğün ipini çözmek için iki elini belime sardı.

İşte benim kelebeğim. Gerçekten kusursuz bi kelebek. Dökülen gözyaşlarımı silip ona bakarak gülümsedim. Önlüğümü çıkarıp tezgaha koydu.

--Gel hadi evine bırakıyım seni.
Bi dk ben , ben işi bırakamam. Nasıl para biriktirecem ki. Çalışmam lazım.
--Olmaz!!
--Ne? Niye? Tek başına eve gitme bu halde.

Önlüğü elime aldım.
--Bak senin hayatın farklı ama benim çalışmam lazım işi bırakamam.
-- Ya! Delirdin mi?
--Hayır . Sadece eve para götürmem lazım.

--Ne saçmalıyosun lan bu herifle aynı havayı bile solumana izin vermem yürü
--Olmaz dedim anlasana
--Ben sana iş bulurum tamam mı? Hadi!
--Zaten sana borçlandım daha da borçlanamam
--Ne borcu? Ben o piçin yapamadığı erkeklik görevimi yaptım o kadar

--Hem sen kimsin karışıyorsun??
--Ne? Kim miyim?
Güldü.
--Şu anda çıkıp gitmeyi çok isterdim ama seni almadan hiç bi yere gitmiyorum .
Dedi ve sandalyeye oturdu.

Pes ettim ve askıdan çantamı aldım.
--Bi şartla bana iş bulursan borç olarak kabul edicez.
--TM hadi
Sebebini bilmiyorum ama mutlu etmişti. Kelebek. Buldum onu sonunda.

İlk kitap ilk bölüm cidden güzel bi duyguymuş. 😁
İnşallah beğenirsiniz.

KELEBEKOù les histoires vivent. Découvrez maintenant