Bölüm 31..SEN KİMSİN KİMSİN SEN.

370 15 0
                                    

Mert, elini cebine soktu, çıkarttığı parayı Yılmaz,ın ceketinin iç cebine koydu, sonra elini uzatıp Yılmazın elini sıktı, yanaklarından öptü Yılmaz,a bakarak " Teşekkür ederim arkadaşım, haydi şimdi git, istediğin kadar uyu"

Yılmaz gittikten sonra Mertte yukarı odasına çıktı, ceketini çıkartıp yatağın üzerine attı. Odadaki buzdolabının yanına gidip kapağını açtı. Elini uzatıp bir, bira aldı, açıp bir yudum içtikten sonra sehpanın üzerine bıraktı. Yatağın üstündeki ceketini sol eline aldı, sağ eliyle iç cebinden, içinde roman sayfası olan zarfı çıkarttı, ceketi yatağın üzerine bırakıp zarfın içinden roman yaprağını çıkarttı, roman sayfalarını iki kez okudu bir şey anlamadı. Bira şişesini eline alıp bir yudum dağa içti. Sonra roman sayfalarını defalarca okudu, yine bir şey çıkartamadı.

İçinden kendi, kendine konuşmaya başladı " Banka kasasında roman yaprağı, bir sürü latin isimleri bunların çoğu kaçak göçmendir ve bir çoğunun devlette kaydı yoktur. Acaba kaçak işçi olarak,mı çalıştırıyorlardı.İçinden " Ama böyle büyük firmalar, kaçak işçi çalıştırıp kendilerini riske sokmazlar" dedi

Sonra elindeki kağıtları yatağın üzerine fırlatırcasına bıraktı, cama doğru yürüdü, şehrin ışıklarına baktı. Sevgilisini düşünüyordu, farkında olmadan karşıdaki binayı alttan yukarıya saymaya başladı, aslında o şu anda sevgilisini düşünmeye devam ediyordu . Sonra uzakta görünen köprü üzerindeki ışıkları saydı, uzayıp giden yoldaki, yanan ışıkları sayarken, birden kendine geldi.

Simetrik olan şeyleri sayma dürtüsünün yine nüksettiğini hatırladı.

Camın önünden geri, geri içeriye girdi sonra içinden " Acaba babamdada böyle bir alışkanlık varmı diye düşündü. Sonra birden kafasının içinde bir şimşek çaktı. Hızla yatağın üzerindeki roman kağıdını eline aldı. Cebinden kağıt ve kalem çıkarttı. Roman sayfalarındaki yazıları ikişer, ikişer atlayarak, elindeki boş kağıda yazmaya başladı.

Çıkan mantıklı kelimeleri kağıda yazdı . Sonra üçer, üçer atlayarak saymaya başladı. Bu seferki saymada iki adet, mantıklı kelime çıkmıştı.

Sonra dörder, dörder atlayarak saydı. Çıkan mantıklı tek kelime "Yoksullar evi" idi.

Başta çıkan kelimeler ve ikinci okuduğunda çıkan kelimelerle, yoksullar evi,ni birleştirdi.Çıkan tek mantıklı cümle" Huzurun merkezi yoksullar evi" olmuştu

Mert, şaşırmıştı neden bir huzur ve bakım evi şifreyle yazılırdı. Sonra kendi, kendine fikir yürütmeye başladı " Latin göçmenler, yüzlerce isim, şifreyle bulunabilen yoksullar evi. Diyelim,ki latin göçmenler burada kalıyor, ama yüzlercesi aynı andamı kalıyor? yada o güne kadar burada kalan kişilerin toplamımı."

Köşede duran bavuluna baktı. Gidip açtı içinden küçük lep top bilgisayarını çıkarttı, internete girdi " Huzurun merkezi yoksullar evi" yazdı

Ama internette böyle bir ev yoktu. Nasıl oluyorda bir bakım evi internette olmazdı.

İçinden " Kaçak göçmenler olduğu için herhalde" dedi

Ama kafasının içi bu gizliliği bir türlü almıyordu. Koca bir holdingin sahibi, Banka kasasına neden böyle bir yeri gizleyip, şifre koyardı. Aklına kötü şeyler geldi. içinden "Tek çarem yarın gidip Ketrin hanımla görüşmek" dedi

Leptop,tan yazdığı yazıyı sildi. Kapatıp tekrar bavuluna yerleştirdi. O gece otelden hiç çıkmadı. Üç günün yorgunluğu tüm vücudunu kaplamıştı.

Ertesi gün uyandığında, bütün vücudu yorgunluktan ağrıyordu. Hazırlanıp hemen otelden çıktı bir Taksiye bindi. Gittiği yer Ketrin hanımın eviydi.

Ketrin hanım hazırlanmış, evden çıkmak üzereydi. Kapıyı açtığında Mert,te kapı ziline basmak üzereydi ve Mertle, göz, göze geldi.

Ketrin hanım Merti görünce " Hayır olamaz" diye bir çığlık attı.

Karşısında yirmi yıl önceki kocası duruyordu. Yüksek sesle" Sen kimsin, kimsin sen"

SEFİL PİYANİST, Kırmızı piyano, TAMAMLANDI.Where stories live. Discover now