Bölüm 43..Etrafında Güzel kadınlar,İyi'mi?

593 18 2
                                    

Piyanist, içinden gelenleri, Necati beye söylemeye başladı "Ne necati bey, sizi oraya sadece o gece bana yardım ettiğiniz için davet etmiyorum. İyi bir insan iyi bir dost olarak davet ediyorum. Sadece bana değil, herkese yardım edeceğinizi bildiğim için davet ediyorum. Sizin gibi biriyle arkadaş olmaktan onur duyacağım için davet ediyorum. Ve beni o resitalde seyredip, dinlemesini istediğim yedi, sekiz insandan biri olduğunuz için davet ediyorum"

Necati bey'in, piyanistin söylediği sözlerden sonra boğazında bir düğümlenme oldu. Piyanistin onure eden sözleri, onu utandırıp duygulandırmış başını öne eğmesine sebep olmuştu. Sonra başını kaldırıp piyanistin derin deniz mavisi gözlerine dikkatle bakıp konuştu. " Senin arkadaşın ve dostun olmak beni onurlandırır seve, seve oraya geleceğim ve arkadaşımı gururla seyredip dinleyeceğim"

Piyanist, Necati beyin sözlerinden çok mutlu olmuştu. Gülümseyerek elini uzattı. Necati beye, pasaport, uçak biletleri ve otel işlerini kendisinin ayarlayacağını, herhangi bir zahmete girmemesini söyledikten sonra, " Hoşçakalın" dedi.

Necati bey " Güle, güle arkadaşım görüşürüz"

Piyanist, arkasını dönüp kapıya yöneldi, piyanonun yanından geçerken durdu. Piyanonun üzerinde elini gezdirmeye başladı. Sanki piyanoyla vedalaşır gibiydi. İçinde bir burukluk vardı. Vedalaşır gibi yaptığı hareketlerinde oldukça haklıydı. Amerika'da onu ne bekliyordu? Belki İstanbul a bir dağa hiç dönemeyecekti.

Durgun bir şekilde fakülteden çıktı. Hava kararmıştı biraz yürüdü sonra açık metro istasyonuna gitti, bir jeton alıp makineye attı Tren'in geçeceği yere çıktı. Biraz ayakta bekledi. Sonra trene bindi.

Ayakta kalmıştı. Önünde dört kişilik bir aile oturuyordu. Adam ve kadının üzerlerindeki kıyafetler oldukça kirliydi görüntüleri ve konuşma şekilleri, İstanbul'lu olmadıklarını belli ediyordu.

Biri yedi, diğeri beş yaşlarında, saçları sarı, kumral, karışımı iki güzel kız önlerinde duruyordu.

Kızların üzerindeki kıyafetlerde oldukça kirliydi. Küçük olan kızın üzerindeki pembe montun omuz bölgesi yağ'dan ve kir'den simsiyah gözüküyordu. Adam önünde duran küçük kızın saçlarının içini incelemeye başladı. Elleriyle kızın saçlarının içinden birşeyler çıkartıp parmağının ucuyla eziyordu. Yanında duran karısı, gözünün bir ucuyla utanarak piyaniste bakıyor,bir eliyle'de yapma dercesine adama vuruyordu. Adam karısını ve etrafındaki insanları hiç umursamadan kızın saçlarını temizlemeye devam ediyordu.

Piyanist kızların görüntüsüne çok acımıştı. İçinden onlara yemek ve çikolata parası vermek geçti. Elini cebine attı, cebindeki parayı avucuna aldı. Gözünün ucuyla paraya baktı, para yüz liraydı.

Parayı versem'mi? vermesem'mi? verirsem nasıl bir tepkiyle karşılaşırım? diye düşünmeye başladı.

İçinden " Ya adam rencide olursa? Biz dilenci miyiz, bu parayı niye veriyorsun? derdin nedir? diye bağırmaya başlarsa"

Evet görüntüleri kötüydü ama onlar dilenci değillerdi.

Piyanist, elindeki parayı o kızlara verememişti ve gelen duraktada o aile inmişti. Onların boşalttığı yere, cam dibine oturdu. Avucunu açtı. Para sıkılmaktan buruş, buruş olmuştu. Korkaklığına, sıkıntılı ve zor durumda olan o küçücük kızlara bir yemek ve çikolata parası veremediği için kendisine kızmıştı.

Trenin camından dışarıya bakmaya devam ediyordu. Gözü tren raylarının yanındaki topraklık arazinin üzerine, dört uzun sopayla, derme, çarpma bezlerle yapılmış onlarca, çadır şeklindeki şeylere takıldı.

Küçük bir ateşin etrafında ısınmaya çalışan çocuklar, kadınlar ve adamlar gördü.

Suriye'deki iç savaştan kaçan insanlar artık istanbul'a kadar gelmişlerdi . Neredeyse Suriye'de yaşayanların tamamına yakını mülteci durumuna düşmüştü.

Dağa fakir olan, kalacak akrabası veya ev kiralayacak parası olmayan aileler böyle açık alanlarda çadır bile olmayan örtülerin altında yaşamaya çalışıyorlardı. Ne yemek yapmak için mutfak ne'de tuvaletleri vardı.

Piyanist bir az ileride boş bir fabrika gördü. orası boş dururken insanlar neden bu soğukta dışarıda eziyet çekiyor diye düşündü. Orada kalsalardı en azından soğuktan korunur, tuvalet ve mutfak ihtiyaçlarını görebilirler diye düşündü.

Sonra birden kendi, kendine küfürler edip, içinden konuşmaya başladı " Ulan şerefsiz, sen nereden geldin? nasıl göremezsin, lüks otel iyi'mi geldi? sıcak mı? etrafında güzel kadınlar, mükemmel yemekler, ikram edilen kaliteli içki kadehleri, iyi'mi, güzel'mi ?

SEFİL PİYANİST, Kırmızı piyano, TAMAMLANDI.Where stories live. Discover now