(7) İÇİM YANAR

25.3K 1.6K 244
                                    

Bölüm şarkısı: Ferdi Tayfur- İçim Yanar

Ah ölüm.. Neden bu kadar dermansızsın? Neden bu kadar acımasızsın? Bir cana kıyarken onlarca insanın canını yakıyorsun. 

Ablam benim herşeyimdi. Onun gidişiyle herşeyim gitmişti. Herkesim ölmüştü. Ben de ölmüştüm sanki onla birlikte. Günlerdir kendimi toparlayamıyordum. Sahi ben güçlü bir kızdım. Artık gücüm bile tükenmişti. Hiçbir ölüm bu kadar canımı yakmamıştı. Hiçbir ölüm böyle kolumu kanadımı kırmamıştı.

Kolay kolay ağlayamazdım ben. O yüzden taş kalpli olarak görürlerdi beni. Ablamın ölümüne bile bir damla yaş akmamıştı gözlerimden. Yüreğimde yaşardım acımı, dışa vuramazdım. Bu da çok ağır gelirdi yüreğime. Yemeden, içmeden kesilmiş, günlerce uykuya hasrettim. Gözüm kapandığı an çığlıklarla uyanıyordum.

Yeğenlerim odaya girince uzandığım yerden doğrulup zoraki gülümsemeye çalıştım. Bir haftada ikisi de çökmüştü. Konuşmakta bile zorlanıyorlardı.

"Teyze, anneme götür bizi. Toprağındaki çiçekler solmuştur, yenisini götürelim. Özlemiştir annem bizi."

"Tamam gidelim." Diyerek yerimden zoraki kalkıp çocuklarla odadan çıktık. Aşağı inecekken odadan gelen Ravza'nın ağlama sesiyle olduğum yerde durdum.

"Bekleyin kardeşinize bakayım sonra çıkarız." Dememle Eyüp elimi çekmeye başladı.

"Bırak ağlasın teyze. Biz gidelim."

"Ama o çok küçük. Çok ağlarsa hastalanır."

"Hastalansın ölsün. Annemi öldürdüğü gibi o da ölsün."

Eyüp, küçücük bebeği bir canavar gibi görüyordu. Annesini öldüren bir canavar. Kimsenin onla ilgilenmesine tahammül edemiyordu. Oysaki en çok Ravza'nın ihtiyacı vardı anneye. Annesinin kokusunu bile sadece elbisesinden alabilmişti. Neyseki Mihriban abla bebeğin sesini duyup yetişmişti.

Ablamın acısı bir yana, çocukların acısı daha fazla canımızı yakıyordu. Geceleri ağlamaları, inlemeleriyle uyanıyorduk. Berfin içine kapanmıştı iyice. Gün boyu sessizce bir köşede otururdu. Eyüp'ün aksine kardeşine ilgi gösteriyordu. Eyüp ise hırçınlaşmıştı. Bazen hırsını etrafa saldırarak gösteriyordu.

Çocuklar, anneleriyle birlikte babalarını da kaybetmişti. Ömer abi sürekli ortalıktan kayboluyordu. Evde olduğu zamanlarda ise odasına kapanıp yalnız kalıyordu. Ondan ilgi bekleyen üç çocuğunu umursamıyordu bile.

Ablamın kabrinin başında dualarımızı okuyup toprağını ellerimizle düzenledikten sonra konağa döndük. Bir haftadır annemle birlikte konakta kalıyorduk. Çocukları bırakıp dönmeye gönlüm el vermiyordu. İçeri girdiğimde annem telefonumu uzattı. Mezarlığa giderken yanıma almamıştım ve yine Yasin'den bir sürü arama ve mesaj gelmişti. Yasin'i aradığımda bıkkınlığı sesine yansımıştı.

"Neredesin sen yine? Telefonu süs olarak mı kullanıyorsun?"

"Mezarlıktaydım." Diye kısa bir cevap verdim. Konuşmaya takatim yoktu.

"Mezara girsen bile o telefon yanında olacak."

"Olur. Vasiyet ederim, telefonla gömersiniz beni."

"Alay mı ediyorsun benle?"

"Evet. Senin benle alay ettiğin gibi."

Nefes alış sesinden, öfkesini hissedebiliyordum. Ama ben öfkeli değildim. Bütün hislerimi kaybetmiştim sanki.

"Ne zaman gelmeyi düşünüyorsunuz? Düğüne gün sayıyoruz ama gelin yok ortalıkta. Hazırlıklarla tek başıma ilgileniyorum."

"Ben burda canımı kaybettim ve sen hala düğün diyorsun, gelin diyorsun."

ÖMRE BEDELDonde viven las historias. Descúbrelo ahora